Teaching of Philosophy

Co-Authors: Bonaduce, Caccetta, Dilucca, Marzovilli, Minervini, Pellicciari, Pezzolla, Rosito, Scazzariello

Students of ‘Hermeneutic and Teaching Philosophy’ (Course Uniba – 2022-’23) present a series of Learning-Unit proposals, transforming themselves from learners to ideal teachers. Syllables, skills, reality tasks, cooperative laboratories ranging from Augustine to Descartes, from Kierkegaard to Nietzsche, from positivism to Heidegger and Merleau-Ponty, to Arendt.

KEYWORDS: Teaching Philosophy, Syllabus, Competencies, Skills, cooperative learning

Bu calisma, ortaokul Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi (DKAB) ders kitaplarinin ogrenme-ogretme sureclerine katkisini incelemektedir. Inceleme, 2010 yilinda kabul edilen Ilkogretim DKAB Dersi Ogretim Programi ve 2011-2017 tarihleri arasinda kullanilan ders kitaplari uzerinde yurutulmustur. Ders kitaplari, ogretim programinin benimsedigi yapilandirmaci yaklasimin ogrenme-ogretme sureci icin ongordugu ilkelere katki verme duzeyleri acisindan degerlendirilmistir. Calismada ilgili literatur dogrultusunda yapilandirmaci ogrenme surecinin genel ilkeleri ve bu ilkelerden DKAB ogretim programinda yer alanlar tespit edilmis; boylece ders kitaplarini degerlendirme olcutleri elde edilmis (toplam 11 olcut); ve kitaplar bu kriterlere gore incelenmistir. Ders kitaplarinda tespit ettigimiz ve arastirmamizda analiz birimi olarak kullanilan toplam 1210 adet bolumun yeterlik duzeyleri “yetersiz”, “alt duzeyde yeterli” veya “ust duzeyde yeterli” olmak uzere kaydedilmis ve dersin bolumlerine gore yeterli ka...

A filosofia, muitas vezes questionada quanto à sua utilidade, é justamente um dos saberes mais necessários. Diferente das ciências aplicadas, que produzem resultados imediatos, a filosofia se ocupa de questionar, refletir e problematizar o mundo, o ser humano e o próprio conhecimento. Desde a Grécia antiga, com Pitágoras, Platão e Aristóteles, o filosofar nasce do espanto e da admiração, não da posse da verdade, mas da sua busca constante. A filosofia não oferece respostas definitivas: ela ensina a desconfiar do óbvio, a investigar criticamente e a pensar de forma rigorosa. Marilena Chauí defende que a filosofia é útil porque liberta da submissão às ideias dominantes e amplia a consciência. Gilles Deleuze reforça que sua função é “prejudicar a tolice”, denunciando mistificações que sustentam formas de poder. Num mundo marcado pelo consumismo e alienação, a filosofia se torna cada vez mais urgente, enquanto uma prática de crítica, libertação e transformação, permitindo que as pessoas tracem seus próprios horizontes de pensamento e ação.

The article considers the main daily practices of women political
prisoners of Soviet prisons in the early years of Soviet power, reflected in the
memoirs of the Socialist-Revolutionary, journalist and writer Olga Eliseevna
Kolbasina-Chernova (1886–1964), the second wife of V.M. Chernov. She was
imprisoned from 1920 to 1921. Her memoirs are not only an interesting historical,
but also a sociological source identifying a number of aspects of prison
daily life and the dominant daily practices that allowed women to adapt to the
extreme conditions of imprisonment.

This study investigates the transformation of students' pre-concepts of distributive justice into more differentiated and reflective understandings through a structured philosophy lesson series. Based on a constructivist three-phase teaching model, the intervention was implemented in four eighth-grade classes and evaluated using a pre-, post-, and follow-up design. A qualitative content analysis, combining theory-driven and inductive category development, revealed four key justice principles in students' conceptions: equality, need, merit, and chance. The inductive emergence of the principle of chance illustrates the added value of empirical pre-testing for lesson planning. Post-and follow-up data show increased differentiation in students' justice concepts, though limitations remain regarding the assessment of their ability to apply these concepts in normative judgments. The study highlights the methodological potential of qualitative content analysis for resource-efficient evaluation in philosophy didactics and calls for a refinement of assessment formats.

La máquina de hacer Filósofos es una obra crítica y provocadora sobre la enseñanza de la filosofía en Argentina. A través de ensayos que combinan investigación rigurosa, experiencia docente y pensamiento filosófico, el libro interroga los dispositivos institucionales que moldean lo enseñable y lo pensable en el campo filosófico. Con un estilo agudo y reflexivo, el autor analiza los marcos normativos, las prácticas pedagógicas y los discursos legitimados, cuestionando las formas autorizadas de filosofar que impone la maquinaria educativa. Lejos de reproducir una mirada tradicional, propone una enseñanza de la filosofía como práctica colectiva, crítica y emancipadora, atenta a las condiciones materiales, subjetivas y políticas del presente. La obra se presenta como un gesto de ruptura frente a los consensos académicos y una invitación a repensar el lugar del pensamiento en la escuela y en la universidad. Un libro imprescindible para quienes enseñan, estudian o habitan filosóficamente el sistema educativo y sus márgenes.

O tema do presente trabalho é o cinema e sua possível relação com o ensino de Filosofia. Interessa-nos saber o que pode o cinema no ensino de Filosofia. Essa problemática se nos afigura pelas condições que enfrentamos em nossa prática docente, especialmente a exiguidade de carga horária prevista para a Filosofia, o que impõe várias limitações ao desenvolvimento de nosso trabalho. Além disso, se nos afigura também pelo entendimento de que o vídeo é uma realidade a ocupar considerável espaço na vida das pessoas hoje. Basta que se lance um breve olhar ao redor para que se chegue a essa constatação. Essa difundida presença que o vídeo possui na sociedade contemporânea não se reflete, todavia, em igual proporção no ambiente escolar. Faz falta pensar melhor nas possibilidades de uso que tal recurso poderia ter na esfera educacional, principalmente para não se cair no risco fácil de adotar qualquer “modernosidade” (com o perdão do neologismo) na seara pedagógica, apenas por gosto pela novidade. Nesse sentido, e mais especificamente no âmbito do ensino de Filosofia, realizou-se esta pesquisa. Percorrendo-se quatro diferentes etapas – habilitação do audiovisual para a Educação, delineamento de uma concepção de Filosofia que se derive em prática de ensino, investigação da possiblidade de que o cinema sirva para ensinar Filosofia e, por fim, análise do modo de recepção dos filmes nos livros didáticos, tomados enquanto elementos práticos desse ensino filosófico – buscou-se a elucidação dessa questão central estabelecida ab initio: o cinema dá o que pensar filosoficamente? Podemos adiantar que a resposta encontrada se encaminha de modo afirmativo: ao se conceber a Filosofia como experiência do pensamento que produz [novos] sentidos para a realidade, então é possível afirmar que o filme, entendido como conceito-imagem, que dá o que pensar a uma racionalidade logopática, habilita-se como ferramenta para o ensino filosófico.

Dilde « yeniden söyleyim 1 » (fr. la reformulation) eylemi günlük hayatta bilerek ya da bilmeyerek sıklıkla yapılan, bilimsel olarak ise yaklaşık 30 yıldır üzerinde çalışılan bir konudur. Öncelikle dilbilimsel alanda araştırma nesnesi olarak kendine yer bulan "yeniden söyleyim" daha sonra eğitim bilimleri, iletişim, psikoloji gibi birçok farklı disiplinlerde farklı bilimsel yöntemlerle incelenmiştir. Dilbilimcilerin ağırlıklı olarak sözlü söylemlerde, anadil ediniminde, çevirmenlerin çeviri yöntemlerinde, yabancı dil eğitimcilerinin yabancı dil sınıflarında "yeniden söyleyim"in yerini ve işlevini araştırdıkları bu konu 1980'lerin başında Gülish ve Koschi'nin yeniden söyleyim belirteçlerini 2 (fr. les marqueurs de reformulation) çalışmasıyla tanımlanmıştır. . Bu tanımlama, bir kaynak sözce ve yeniden formüle edilmiş bir diğer sözcenin varlığıyla ortaya çıkan yeniden söyleyim eyleminin, konuşucunun kendi sözcesini düzeltmesi ve iyileştirmesi üzerine kurulduğunu kabul eder. Dolayısıyla konuşucu yeniden söyleyim eyleminde bilinçli olarak üstdilsel bir söylem kullanmayı seçtiğini önvarsayar. (Martinot&Romero, 2009). Sonrasında bu çalışmalar farklı kollara ayrılmış, sözlü söylemlerin yanında, sınıf içi etkileşimler özyeniden söyleyimler (fr. l'auto-reformulation) içeren yazınsal üretimler incelenmiş, kimi ölçütler reddedilmiş, kimi yeni ölçütler eklenmiştir. Örneğin ve Rabatel (2007: 87) yeniden söylemin temel özelliğinin sözcelerde anlam oluşturmak olduğunu öne sürer. Le Cunff'a göre (2008) yeniden söyleyim eylemindeki üstdil olgusu özellikle eğitim alanındaki etkileşimsel bağlamda karşımıza çıkar. Martinot ve Rabatel gibi araştırmacılar ise üstdilin hali hazırda dilin içinde var olduğunu vurgularlar. Alain Rabatel tarafından hazırlanan "les reformulations pluri-sémiotiques en contexte de formation" adlı ortak kitapta ise dilsel kod, şema, imge gibi birbirinden farklı kodlarla oluşturulmuş didaktik materyallerde, yeniden söyleyim eyleminin nasıl oluştuğunu araştırılır ve iki farklı kod arasında bu eylemin nasıl gerçekleştiğine odaklanılır. (Aktaran, Martinot&Romero, 2009). Biz de bu çalışmada, sosyal bilimler çatısı altında bulunan üç bilim dalı; psikoloji, sosyoloji ve felsefe alanında İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi tarafından hazırlanmış "Psikolojiye Giriş 1", "Sosyolojiye Giriş 1" ve "Felsefeye Giriş 1" ders notu niteliğinde hazırlanan kitaplarda kullanılan yeniden söyleyimin yeri ve işlevini inceleyeceğiz. Çalışmamızda öncelikle

Dünya çapında Bloom taksonomisinin bilişsel alan sınıflaması eğitim programlarındaki kazanımların anlaşılabilir ve gözlenebilir olmasını sağlamak amacıyla kullanılmıştır. Eğitimdeki niteliği kontrol altında tutabilmek Bloom taksonomisinin eğitim programına entegre edilmesiyle mümkün olabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada 2017 Fen Bilimleri dersi taslak öğretim programı kazanımları Yenilenmiş Bloom Taksonomisinin bilişsel alan basamaklarına göre incelenmiştir. Çalışmada, 3. -8. sınıf seviyelerinde bulunan kazanımlar, alan yazında derlenen anahtar kelimeler kullanılarak analiz edilmiş ve Yenilenmiş Bloom Taksonomisi'nde hangi basamağa denk geldiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman analizi tekniği kullanılmıştır. 2017 Fen Bilimleri dersi taslak öğretim programı incelendiğinde, toplam 327 kazanıma yer verildiği görülmüş, ancak taslak programda yer alan kazanımlardan bazılarının Bloom Taksonomisi'nin bilişsel alanında bulunan birden fazla basamağına denk gelmesinden dolayı, bu kazanımlar iki veya üç kez sayılmış, böylece çalışma toplam 532 kazanım üzerinden değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda kazanımların %8,65 'inin hatırlama, % 40,79'unun anlama , % 16,35'inin uygulama, % 11,65'inin analiz, % 3,95'inin değerlendirme ve % 16,92'sinin yaratma basamağında olduğu tespit edilmiştir. Duyuşsal alanda ise toplam 5 kazanım mevcut olup, taslak programdaki kazanımların % 0,94'ünü oluşturmaktadır. Program genel olarak değerlendirildiğinde kazanımların bilişsel alanın anlama basamağında yoğunlaştığı, en az kazanımın ise değerlendirme basamağında olduğu saptanmıştır.

Dunya capinda Bloom taksonomisinin bilissel alan siniflamasi egitim programlarindaki kazanimlarin anlasilabilir ve gozlenebilir olmasini saglamak amaciyla kullanilmistir. Egitimdeki niteligi kontrol altinda tutabilmek Bloom taksonomisinin egitim programina entegre edilmesiyle mumkun olabilecegi dusunulmektedir. Bu calismada 2017 Fen Bilimleri dersi taslak ogretim programi kazanimlari Yenilenmis Bloom Taksonomisinin bilissel alan basamaklarina gore incelenmistir. Calismada, 3. -  8. sinif seviyelerinde bulunan kazanimlar, alan yazinda derlenen anahtar kelimeler kullanilarak analiz edilmis ve Yenilenmis Bloom Taksonomisi’nde hangi basamaga denk geldigi tespit edilmeye calisilmistir. Arastirmada nitel arastirma yontemlerinden biri olan dokuman analizi teknigi kullanilmistir. 2017 Fen Bilimleri dersi taslak ogretim programi incelendiginde, toplam 327 kazanima yer verildigi gorulmus, ancak taslak programda yer alan kazanimlardan bazilarinin Bloom Taksonomisi’nin bilissel alaninda bulunan...

Poderemos afirmar que a filosofia não é uma ciência, mas faz "uma reflexão crítica sobre os procedimentos e conceitos científicos" (CHAUÍ, 1999, p. 17). Bem como o faz com relação à religião, arte, psicologia, sociologia, política e história.Sendo assim, como ela desenvolve essa atividade de problematização e crítica? As possíveis respostas para tais questionamentos podem partir do pressuposto da não aceitação das respostas prontas e tidas como verdadeiras. A filosofia pode encarar os fatos com um olhar crítico, pode procurar por meio de suas próprias investigações compreender a sociedade e as formas como ela se manifesta. Segundo Lima (2010, p. 66), "o trabalho da filosofia não consiste em trazer, necessariamente, soluções e respostas, mas em pensar o existente, a experiência individual e coletiva, a prática". No entanto, como esse conhecimento filosófico acontece na sala de aula? Como é realizado esse processo crítico no mundo? Por que a filosofia mantém em seu ensino atual uma compreensão conteudista e europeia? É preciso entender que vivemos num tempo onde está cada vez mais difícil a prática do docente em filosofia, mediante tanta globalização, tecnologia e inversão de valores. Nesse contexto, a leitura vem se tornando cada vez mais escassa e o aprendizado cada vez mais árduo, tanto para o docente, quanto para os alunos que vivem uma vida precarizada e hostil. Assim, buscaremos desenvolver um pequeno recorte acerca da importância desse conhecimento filosófico na história e suas transformações; após isso, buscaremos evidenciar esse conhecimento filosófico na práxis do ensino da filosofia em meio asala de aula com os alunos do Ensino Médio e, por fim, faremos uma crítica a atual descaracterização da filosofia

Mathematics retention competence is crucial for academic and professional success. However, many students struggle to develop and retain mathematical concepts and skills, which is challenging for any teacher. It is an internal ability that requires intrinsic self-motivation and determination. This study investigates the strongest determinants influencing student retention competence of Grade 7 students at Columbio National High School. The descriptive correlation design used a researcher-modified survey questionnaire and a quarterly summative researcher-made test to analyze the relationship between retention competence and internal and external determinants of sixty-five respondents from Grade 7 students under the handled two sections of the researcher through the total enumeration sampling technique. Thirty-three students came from section Gumamela, and thirty-two from section Orchid. The study evaluated the level of each determinant by calculating the mean frequency, analyzing the level of retention competence of the students through computing the mean score and standard deviation of the weekly evaluation quiz and quarterly summative test, investigating the low retention competence of the students based on the decrease of the result from the quarterly summative test compared to the result from the weekly evaluation quiz, and evaluating the internal and external determinants that influence the low retention competence of the students.

The integration of online applications in education has been widely recognized for its potential to enhance learning outcomes. This study assessed the effectiveness of the Sync Buzzer Application in improving the mathematics performance of Grade 1 learners at Eustacio Barcatan Elementary School in the Polomolok 1 District, South Cotabato Division. The research aimed to evaluate the learners' performance by comparing pretest and posttest results and identifying any significant differences in their mathematical abilities after the intervention. Additionally, the study explored the relevance of integrating the Sync Buzzer Application as an instructional tool in teaching mathematics. A pre-experimental research design with a quantitative approach was employed, utilizing a pretest-posttest framework and an adopted questionnaire to gather data. Results indicated that prior to the intervention, the learners' performance in mathematics was at the beginning level. Following the use of the Sync Buzzer Application, their performance improved to an "approaching proficiency" level. Statistical analysis revealed a significant difference between the pretest and posttest scores, highlighting the application's effectiveness in enhancing learners' mathematical skills. As a result of the findings, a program model titled SOLVE was developed to address and support the least learned competencies. The study recommends further exploration of the Sync Buzzer Application's integration across other grade levels and subject areas to validate its broader applicability and impact.

Atakan Altınörs'ün "Dil Felsefesi Tartışmaları: Platon'dan Chomsky'ye" adlı eseri, dil felsefesine dair kapsamlı bir çalışma sunar. Eserde, dilin doğuştan mı geldiği yoksa toplumsal bir yapı olarak mı geliştiği gibi sorular üzerinden Platon, Aristoteles, Bergson ve Chomsky gibi önemli isimlerin düşünceleri karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır. Yazarın makalelerinden oluşması sebebiyle genel bir “Giriş” metniyle başlayan bölümlerin sonunda yazarın bölümü değerlendirdiği “Sonuç” kısmı ve “Kaynakça” yer almaktadır. On üç bölümden oluşan eserin ilk baskısı 2015’te Bilge Kültür-Sanat Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Eserin son olarak 4. baskısı 2023’te okuyucularla buluşmuştur.

Although the diversity of philosophy is increasing at the undergraduate level, there is still a significant gap between the percentage of underrepresented students that major in philosophy and the percentage that complete PhDs. With the support of a seed grant from the American Philosophical Association, we created four chapters of a mentoring program that provided underrepresented undergraduates with support for considering and applying to graduate school. After completing a year of the program, the majority of surveyed mentees reported that they had an increased sense of belonging within philosophy, were more likely to take additional philosophy classes, were more likely to apply to graduate school in philosophy, and were more likely to pursue a career that has some connection to philosophy. In this paper, we consider not only the benefits of the program, but also provide a guide for those who are considering creating mentoring programs at their home institutions.

Araştırmanın temel amacı, Uluslararası Bakalorya (IB) eğitimi verilen özel okullarda ve
MEB’in devlet okullarında okutulan Kimya dersine ilişkin öğretim programlarının
kazanımları bakımından içerik analizini yapmak ve bu analiz sonucunda her iki öğretim
programı arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya çıkarmaktır.
Araştırmanın analiz kısmında karşılaştırmalı doküman analizi yöntemi kullanılmıştır.
Analiz yapılırken özellikle kazanımlardaki; konuların benzerlik ve farklılıkları, kapsam ve
derinliğindeki benzerlik ve farklılıkları, ölçme ve değerlendirme metotlarındaki benzerlik ve
farklılıkları, uygulamalı aktivitelerin benzerlik ve farklılıkları, bağlam ve örneklem
açısından gerçek dünyadan örnekler sunmasına ve günlük yaşamla bağlantısına ait benzerlik
ve farklılıkları, bilim insanlarından verdiği örneklere bakımından benzerlik ve farklılıkları,
öğrencilere sunduğu 21. yüzyıl becerileri bakımından benzerlik ve farklılıkları,
kazanımlarda kullanılan ifadelere bakımından benzerlik ve farklılıkları şeklinde gruplara
ayrılmış temel öğeler ayrı ayrı incelenmiştir.
Araştırmanın sonunda ülkemizdeki okullarda okutulan bu öğretim programları arasında,
kazanımlardaki konulara dair benzerlik ve farklılıklar bakımından, kapsam ve derinliğe dair
benzerlik ve farklılık bakımından, ölçme ve değerlendirmeye dair benzerlik ve farklılık
bakımından, öğrencilere kazandırdıkları 21. yüzyıl becerilerine dair benzerlik ve farklılık
bakımından ve kazanımı şekillendiren ifade ediliş şekilleri ve eylemlere dair benzerlik ve
farklılık bakımından bulgular ve sonuçlar çalışmanın sonunda belirtilmiştir.

This article seeks to deepen theoretical studies and inspire practical educational experiences in the fields of philosophy and cinema (practiced in schools). In it, we problematize the predominance of the so-called learning paradigm. From the philosophical thought studied here, the idea of childhood does not concern a period of human life but a dimension of "intensive temporality" (aion). It is a childhood that can be experienced by both children and adults. Thus, we suggest as a hypothesis that, in order to make cinema at school, outside the logic of learning, it is necessary to recreate a childhood time that suspends hegemonic devices and invites students to experience this aionic time. To this end, we work Jean-François Lyotard's (1993) notions, when he proposes different concepts and places for childhood; as well as with works by Jan Masschelein and Maarten Simons (2014) and Jacques Rancière (2005), when they think about school from its Greek etymology schole, which means "free time." To meet the childhood of cinema (documentary) in schools means to meet the childhood of cinema's thought, a disruptive, affirmative force that makes the world in school.

Bu calismanin amaci ortaogretim Muzik Dersi 5. 6. 7. ve 8. siniflarin ogretim programinin kazanimlarinin, yapilandirmaci ogrenme kuramina uygunlugunu inceleyebilmektir. Bu calisma yapilirken oncelikle yapilandirmaci yaklasim ile ilgili literatur incelenerek, yapilandirmaci anlayisi temele alan bir ogretim programinin hedeflerinin sahip olmasi gereken ilkeler belirlenmistir. Belirlenen 5 ilke kazanimlarin uygunlugunun incelenmesinde temel kriter olarak kabul edilmistir. Arastirmada 5. 6. 7. ve 8. sinif Muzik Dersi Ogretim Programinin tum kazanimlari incelenmis ve belirlenen olcutler cercevesinde degerlendirilmistir. Calisma sonucunda ogretim programi kazanimlarinin genel olarak yapilandirmaci yaklasim ilkelerine uygun olarak duzenlenmedigi sonucuna varilmistir. Ilkogretim Muzik dersi Ogretim Programi kazanimlarinin yapilandirmaci yaklasim ilkelerine uygun bir hale getirilmesi icin degisiklikler yapilmasi dogrultusunda onerilerde bulunulmustur.

This article examines multicultural classrooms through the selective permeability model, which posits that individuals encounter different action possibilities or affordances in the same setting. The goal is to illuminate how educational environments may support some students while disadvantaging others, thereby causing situated cognitive harm. The article proceeds in several parts. First, it explores selective permeability in relation to what Gibson describes as "positive" and "negative" affordances, articulating how these polarities can change depending on a person's cultural background. Second, it integrates insights from cultural psychology, such as the influence of regional geography and city design on behavior-constraining cultural norms. These norms can productively funnel actions and learning. Yet when a student's cultural norms clash with tacit classroom prescriptions, the situation can be analogous to arriving at a rink with rollerblades only to be placed on ice: the learner confronts action limiting negative affordances and undergoes situated cognitive harm. Third, the article presents qualitative and quantitative data that clarify how culture moderates what students find helpful or hindering. Notably, incongruent norms are not always detrimental; under certain circumstances, they can serve as a catalyst for growth.

Bu calismanin amaci ortaogretim Muzik Dersi 5. 6. 7. ve 8. siniflarin ogretim programinin kazanimlarinin, yapilandirmaci ogrenme kuramina uygunlugunu inceleyebilmektir. Bu calisma yapilirken oncelikle yapilandirmaci yaklasim ile ilgili literatur incelenerek, yapilandirmaci anlayisi temele alan bir ogretim programinin hedeflerinin sahip olmasi gereken ilkeler belirlenmistir. Belirlenen 5 ilke kazanimlarin uygunlugunun incelenmesinde temel kriter olarak kabul edilmistir. Arastirmada 5. 6. 7. ve 8. sinif Muzik Dersi Ogretim Programinin tum kazanimlari incelenmis ve belirlenen olcutler cercevesinde degerlendirilmistir. Calisma sonucunda ogretim programi kazanimlarinin genel olarak yapilandirmaci yaklasim ilkelerine uygun olarak duzenlenmedigi sonucuna varilmistir. Ilkogretim Muzik dersi Ogretim Programi kazanimlarinin yapilandirmaci yaklasim ilkelerine uygun bir hale getirilmesi icin degisiklikler yapilmasi dogrultusunda onerilerde bulunulmustur.

Bu çalışmada matematik öğretimi sürecinde kullanılan ders kitaplarının, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının problem çözmeyi öğretme bilgisi yönünden eleştirel bir bakış açısıyla incelemek amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden biri olan durum araştırması kullanılmıştır. Çalışmada matematik öğretimi alanında 2008 ve 2021 yılları arasında lisans programlarında kullanılan öğretmen ve öğretmen adaylarına yönelik matematik öğretimi sürecinde sıklıkla tercih edilen yedi farklı matematik öğretimi ders kitabı incelenmiştir. Ders kitapları; problem çözme stratejisine yer verme, öğrenciye yönelik çalışmalara yer verme, teorik olarak çözümlere yer verme ve alternatif çözüm yollarına yer verme yönleriyle ele alınarak inceleme yapılmıştır. Araştırmada doküman analizi yöntemi ile veriler toplanmıştır. Yedi farklı matematik öğretimi ders kitabından elde edilen verilerin analiz edilmesinde nitel veri analiz tekniklerinden biri olan içerik analizi tekniğinden yararlanılmıştır. Çalışmadaki veriler bir matematik eğitimi uzmanı ve bir ölçme değerlendirme uzmanı tarafından analiz edilmiş ve güvenirlik %82 olarak hesaplanmıştır. Araştırma bulgularında incelenen yedi farklı matematik öğretimi ders kitabında problem çözme stratejilerine yer verme başlığı altında incelendiğinde üç ders kitabında problem çözme stratejilerine yer verilirken, dört ders kitabında yer verilmediği görülmüştür. Öğrencilere yönelik çalışmalara yer verme bakımından incelendiğinde beş ders kitabı öğrenciye yönelik etkinliklere yer verirken iki ders kitabında bu tür etkinliklere yer verilmediği görülmüştür. Alternatif çözüm yollarına yer verme açısından incelendiğinde çalışmaya konu olan kitaplarda alternatif çözümlere yer verilmediği görülmüştür. Teorik olarak çözümlere yer verilmesi açısından incelendiğinde ise araştırmaya konu olan yedi farklı matematik öğretimi ders kitabının tümünün yer verdiği görülmüştür. Yapılan bu araştırma sonucunda incelenen matematik öğretimi ders kitaplarında genellikle öğrencilere yönelik çalışmalara ve teorik çözüm örneklerine yer verildiği fakat problem çözme stratejilerine ve alternatif çözüm örneklerine yer verme açısından incelenen matematik öğretimi ders kitapların yetersiz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Philosophy courses began to be taught in 10th grade in high schools for the first time. A curriculum for this course was prepared in 2018, and this program has been implemented in high schools since the 2018-2019 academic year. In this study, the philosophy course curriculum implemented in 10th grade was evaluated in line with the opinions obtained from the teachers. For this purpose, 7 philosophy group teachers working in public high schools in the Merkez, Çay, and Bolvadin districts of Afyonkarahisar province were interviewed. Through the interviews, data were collected via a semi-structured interview form developed by the researchers. In this context, the questions were prepared to determine what the teachers thought about the achievement, content, teaching and learning and evaluation dimensions of the 2018 philosophy course curriculum used in the 10th grade. According to the teachers, the achievements are numerically sufficient. The achievements are clear and understandable. It was stated that the achievements were suitable for the level of the student. In the opinions about the content, it was determined that the content was suitable for the level of the student, the content overlapped with the achievements and the content was sufficient. Opinions in the context of teaching and learning dimension are predominantly negative. Among these, two prominent negative opinions were that the activity examples were not included in the curriculum and that the curriculum did not have guiding aspects such as cartoons and movie suggestions. Regarding the measurement-evaluation dimension, the teachers thought that measurement samples should be included in the curriculum. Again, in this dimension, there was an opinion that the curriculum should direct the use of process-oriented measurement-evaluation methods instead of product-oriented measurement-evaluation methods and techniques.

In filosofia si ragiona oggi attorno alla natura e funzione della “filosofia pubblica” o Public Philosophy: quell’insieme di iniziative e pratiche, negli ultimi anni in grande espansione, volte ad avvicinare all’esercizio filosofico il pubblico, di ogni età e in ogni dove. Si fornisce qui un contributo a questo dibattito metafilosofico esaminando l’idea di filosofia ad esse sottesa. Lo si farà prendendo in esame il rimando alla figura di Socrate, più di qualsiasi altra eletta dai filosofi pubblici contemporanei a modello di filosofia. L’immagine del Socrate che ne esce, a prescindere dalla sua effettiva aderenza al Socrate storico, ci fornirà così lo specchio attraverso il quale ricostruire che cosa la filosofia pubblica vuole essere. Sosterrò che a caratterizzare la concezione di filosofia che ne emerge è l’intreccio della dimensione epistemica e di quella didattica, pedagogica, del fare filosofia, e proverò a dare ragione del perché proprio a questo modello si guarda oggi con interesse.

ÖZ TIMSS 4 yılda bir yapılan, ülkelerin fen ve matematik başarılarını birçok değişken açısından değerlendiren uluslar arası bir araştırmadır. Türkiye 1999 ve 2007 yıllarında 8. Sınıf düzeyinde bu araştırmaya katılmıştır, çalışmaları devam eden TIMSS 2011'e ise ilk defa 4. Sınıf düzeyinde de katılacaktır. Bu çalışmada ilköğretim 4. Sınıf matematik öğrenci çalışma kitabında yer alan soruların zihinsel ve öğrenme alanlarına göre incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yönteminde kullanılan yazılı doküman analiz tekniği kullanılmıştır. Çalışma kitabındaki soruların hem öğrenme alanlarına hem de zihinsel alanlara göre yüzdelik dağılımlarının TIMSS ile büyük oranda farklılıklar gösterdiği görülmektedir.

É nas páginas de Matéria e Memória, lançado em 1896, que o filósofo francês Henri Bergson faz sua abordagem mais completa sobre o inconsciente, um dos temas centrais das discussões psicológicas e filosóficas do final do século XIX. Naquele contexto, tal noção ainda era combatida por muitos: essa oposição baseava-se, em grande parte, na concepção herdada da tradição filosófica moderna pelo qual o psicológico era identificado com a consciência. Um exemplo disso pode ser encontrado nas próprias aulas do Curso de Psicologia que Bergson ministrou quando do seu exercício docente na cidade de Clermond-Ferrant, reunidas no livro póstumo Aulas de Psicologia e de Metafísica. Neste livro, efetuamos o cotejo dos dois textos visando, primeiramente, identificar os argumentos utilizados pelo professor Bergson para se opor à noção de inconsciente; em seguida, procuramos expor as principais teses desenvolvidas em Matéria e Memória com o intuito de mostrar como essas implicam na superação daqueles argumentos; e, por fim,  intentamos tornar manifesta a teoria do inconsciente presente em Matéria e Memória.

Imagine being in college and being deaf deaf-blind. What opportunities might you have? What types of challenges would you face? This publication describes a study that begins to answer these questions. During the study, 11 college students students with deaf deaf-blindness were interviewed about their college experiences. They were like most college students students in many ways, but in addition to managing their classes and social lives, they had to educate others about deaf deaf-blindness, adjust to changes in their vision, coordinate interpreting services, and get orientation and mobility instruction. These students students are truly role models. As more young adults with deaf deaf-blindness begin to attend college, it is essential to understand what college is like for them and make sure they have the support and assistance they need to be fully included in college life. Disciplines Disciplines Disability and Equity in Education | Education Comments Comments

I magine being in college and being deaf-blind. What opportunities might you have? What types of challenges would you face? This publication describes a study that begins to answer these questions. During the study, 11 college students with deafblindness were interviewed about their college experiences. They were like most college students in many ways, but in addition to managing their classes and social lives, they had to educate others about deaf-blindness, adjust to changes in their vision, coordinate interpreting services, and get orientation and mobility instruction. These students are truly role models. As more young adults with deaf-blindness begin to attend college, it is essential to understand what college is like for them and make sure they have the support and assistance they need to be fully included in college life.

The starting point of this article is the didactic question of the relationship between conceptual knowledge and competencies in the education of philosophy and ethics. Against the background of the philosophical debate on the conception of concepts, a conception of concepts as abilities is outlined. With this conception, in a first step, the disjunction between conceptual knowledge on the one hand and competencies on the other hand is dissolved. In a second step, a learningtheoretical framework of the formation of philosophical concepts is developed through a critical examination of the so-called conceptual change. As a result, critical elucidation of concepts presents itself as a fundamental goal of ethics and philosophy teaching.

The interview questions were given to Prof. Kohan by e-mail and the answers were sent as an audio recording. A discussion about the logic of the interview and the questions preceded the interview and there were intermediate understandings to clarify points of the interview.

Pretende-se mostrar que, alem de outras razoes, o carater historico e transdisciplinar da filosofia impossibilita uma definicao, pois tal definicao, necessariamente, excluiria do efetivo filosofar o trabalho da maioria dos classicos da filosofia.

Il 15 ottobre 1923, a Santiago de las Vegas (Cuba), nasceva Italo Calvino. I suoi genitori, di origine ligure, entrambi scienziati, fecero ritorno in Italia nel 1925, a Sanremo. Il piccolo non poteva trattenere ricordi di quella primissima infanzia sotto il sole dei Caraibi, ma forse qualcosa di quel mondo primigenio di colori, di ritmi e di profumi contribuì, a distanza di tempo, ad alimentare la vena fantastica che lo ha reso noto in tutto il mondo. A vent'anni, nel caos provocato dal drammatico annuncio della resa agli Alleati trasmesso l'8 settembre ai microfoni dell'EIAR, Calvino si arruolò come partigiano nella Brigata Garibaldi. Nel 1944 si iscrisse al PCI e ne rimase a lungo un militante fervente. Lo spirito antifascista e l'esperienza della Resistenza hanno vergato un solco profondo nella sua opera, fin dai suoi esordi letterari con Il sentiero dei nidi di ragno (1947). Dopo la laurea in Lettere entrò all'Einaudi come redattore. Negli anni Cinquanta iniziò a pubblicare i suoi romanzi di maggior successo, in particolare la trilogia de I nostri antenati (1952)(1953)(1954)(1955)(1956)(1957)(1958)(1959), composta da Il visconte dimezzato, Il barone rampante e Il cavaliere inesistente. Il tono favolistico, che pervade tutti gli scritti di Calvino, si intreccia con la ricerca di un senso più profondo del reale, dando origine a una fantascienza perlopiù rivolta non al futuro, ma al passato, come testimoniano le opere dei decenni successivi, dalle Cosmicomiche (1965) a Ti con zero (1967), fino a Le città invisibili (1972) e Se una notte d'inverno un viaggiatore (1979). Dopo aver vissuto per 13 anni a Parigi con la famiglia (la moglie Esther e la figlia Giovanna), fece ritorno a Roma, dove collaborò con Il Corriere della Sera e La Repubblica. Nel settembre 1985 (pochi mesi dopo aver tenuto all'Università di Harvard le sue famose Lezioni americane), morì dopo essere stato colpito da un ictus, nella sua villa di Roccamare. Al momento della sua scomparsa, Calvino lasciava incompiuto un libro dedicato ai cinque sensi. Di questo progetto, iniziato già negli anni Settanta (il primo testo fu pubblicato su Playboy nel 1972), rimangono soltanto tre racconti (dedicati appunto all'olfatto, al gusto e all'udito), pubblicati postumi in una raccolta dal titolo Sotto il sole giaguaro (1986). Nel corso di una conferenza all'Institute for the Humanities di New York, nel 1983, lo scrittore aveva annunciato lo scopo di questo lavoro: Un libro che sto scrivendo parla dei cinque sensi, per dimostrare che l'uomo contemporaneo ne ha perso l'uso. Il mio problema scrivendo questo libro è che il mio olfatto non è sviluppato, manco d'attenzione auditiva, non sono un buongustaio, la mia sensibilità tattile è approssimativa, e sono miope. Per ognuno dei sensi devo fare uno sforzo che mi permetta di padroneggiare una gamma di sensazioni e sfumature. Non so se ci riuscirò, ma in questo caso come negli altri il mio scopo non è tanto quello di fare un libro quanto quello di cambiare me stesso, scopo che penso dovrebbe essere quello di ogni impresa umana (Calvino, 2002, p. 124).

El artículo presenta los resultados del proyecto de investigación Escuela rural y escritura de sí: una experiencia pedagógica, en el que se propone la escritura como experiencia de sí y su interacción para la constitución de sujetos en una escuela rural colombiana. La perspectiva metodológica está ubicada en los desarrollos del momento ético de Michel Foucault quien se plantea como ejercicio de sí en el pensamiento e involucra la experiencia de los sujetos y sus posibilidades de transformación. La estructura teórica está delimitada en cuatro categorías: escritura como práctica de sí, niño-escritor, trabajo con la ruralidad y la lectura como ejercicio espiritual. En los resultados y en la discusión se describen los ejercicios de escritura que se desarrollaron como propuesta práctica en los que sus destinatarios interactuaron con las posibilidades de escribir no solo códigos lingüísticos sino que también tuvieron la experiencia de la escritura como forma de constitución de sí mismos. ...

Aborda los resultados de la investigación actitud filosófica e infancia: formación y trasformación de maestros1 siendo su objetivo diseñar una propuesta para el desarrollo de la actitud filosófica. Estas reflexiones se realizaron a partir de la experiencia investigativa realizada en el Jardín Infantil de la Universidad Pedagógica y Tecnológica de Colombia, desde el paradigma cualitativo con un enfoque crítico-social; construye la relación entre la actitud filosófica e infancia, la primera es entendida como una disposición y estilo de vida que se refleja en el pensamiento crítico, creativo y sensible; la segunda comprendida como actitud y no como una etapa cronológica e inacabada. Se elaboró una propuesta de formación de maestros estableciendo tres herramientas: escritura, lectura y problematización, elementos que se orientaron a partir del programa filosofía para niños. Esta propuesta produjo prácticas de formación y trasformación en términos de constante aprendizaje, autorreflexión...

L'objectif de ce cours est d'explorer le concept de "corps" à travers l'histoire de la philosophie. Quelles relations entre l'âme et le corps ? Peut-on penser sans le corps ? Comment appréhender le corps, au croisement entre biologie et biographie ? Fondement du vécu, le corps a pourtant longtemps été méprisé par la philosophie : véritable « tombeau » de l'âme (sōma sēma, Platon), lieu phare du pêché (Augustin d'Hippone, Thomas d'Aquin) et des égarements épistémologiques (Descartes, Hume), il serait l'ennemi juré de la philosophie-chargée de nous apprendre à mourir, seul moyen de mériter la vérité (définie comme intelligible et immuable). Abject (abjectus, abicere, ab signifiant répulsion et jectus rejeter), le corps est le rejeton par excellence de la pensée : immanent, opaque, changeant, il semble incompatible avec l'abstraction nette du concept-lequel est exteriorisé par le langage extatique. « je me suis demandé assez souvent si, tout compte fait, la philosophie jusqu'alors n'aurait pas été uniquement une exégèse du corps et un malentendu à propos du corps » soulignait à juste titre Nietzsche dans son Gai Savoir. Étranger au langage, récalcitrant au concept, le corps serait illisible, ce qui ne se définit pas mais qui s'éprouve en infligeant une souffrance, celle de sa lecture. Le cours interroge donc d'abord les raisons et les formes relatives au refoulement du corps dans l'histoire de la pensée occidentale (Platon, Tertullien, saint Augustin, Descartes, Nietzsche…) pour ensuite s'intéresser à la figure du corps vivant (Husserl, Merleau-Ponty…).

Do non-philosophy university students consider philosophy to be important for their education? In this paper, we present the results of the empirical research that we have conducted in order to address this question. The study included 151 participants and was based on an online questionary. Our approach was focused on students’ evaluation of the role and significance of the philosophical courses they have attended. The results indicate that students highly regard philosophy as valuable and beneficial not only for general but also for their professional education. We take those results to offer a strong argument against the current trend of decline and reduction of philosophical education in high schools and universities of the Republic of Serbia.

I have completed a 36-year career as a teacher of philosophy at a secular college. Much of my research and writing has focussed on the philosophy of education and religious schools. I therefore dare to indulge in writing a more experiential analysis of some of the key temptations that we Christian professors face. My boldness in doing so is prompted in part by the fact that I wish someone would have given me a paper with this title at the beginning of my teaching career.

Matematik eğitimine verilen öneme rağmen, birçok öğrenci matematiğin kurallardan, formüllerden, anlaşılamayan sembol ve işaretlerden oluştuğunu düşünmektedir. Öğrencilerde var olan bu düşünceyi değiştirmek amacıyla birçok araştırmacı tarafından öne sürülen görüşlerden biri de matematik eğitiminde matematik tarihini kullanmak olmuştur. Öğrencilerin matematik tarihi ile ilgili bilgilere ulaşmasının en kolay yolunun sahip oldukları ders kitapları olduğu düşünüldüğünde bu çalışmanın amacı, 2016-2017 yılında kullanılan ortaokul matematik ders kitaplarının içerdiği matematik tarihi ögelerinin içeriklerinin ve kullanım yollarının belirlenmesidir. Bu amaçla, okutulan ders kitapları, üç uzman tarafından incelenerek, elde edilen veriler analiz edilmiş ve tablolar halinde sınıflandırılarak gösterilmiştir. Çalışmanın sonucunda, MEB yayınlarında kullanılan matematik tarihi ögelerinin özel yayınlarda kullanılanlardan daha fazla olmasına rağmen, kitap başına düşen matematik tarihi öge sayısının, oldukça az olduğu görülmektedir. Kullanılan matematik tarihi ögelerinin de belli öğrenme alanlarında yığıldığı belirlenmiştir. Gelişen teknoloji ve bilgiye ulaşım yollarının arttığı çağımızda, internet kaynaklı matematik tarihi bilgilerine ders kitaplarında daha fazla yer verilmesi, ders kitaplarında kullanılan matematik tarihi öge sayısının artması çalışmanın sonucu olarak önerilmiştir.

The study has the character of a critical reflection of the assumed combination of cognitive and affective goals of teaching philosophy in the environment of higher secondary education. Official state documents work with this connection as unproblematic, but the author tries to problematize this link between cognitive and affective and focuses on the current deficits in achieving affective goals in the teaching of philosophy. The article finds its inspiration for a different approach to achieving them in the pragmatism of Richard Rorty and Richard Shusterman.

Bireyin iyi bir eğitim almasıyla sistematik olarak geliştirilebilecek düşünme becerisi, okul türü öğrenme programlarında çeşitli başlıklar altında örtük ve açık biçimde yer almaktadır. Bu araştırmanın amacı, ortaöğretim Türk dili ve edebiyatı dersi öğrenme kazanımlarının eleştirel düşünme becerilerine yer verme durumu açısından incelenmesidir. Nitel bir araştırma olarak yapılandırılan bu araştırmanın verileri doküman incelemesi yöntemi ile elde edilmiş ve veriler içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Araştırma kapsamında ele alınan dokümanlar, 2018 yılında yenilenen Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programından (9, 10, 11 ve 12. sınıflar) elde edilmiştir. Araştırmada okuma, yazma ve sözlü iletişim becerilerine yönelik 103 öğrenme kazanımı incelenmektedir. Veriler, Yeşilpınar-Uyar, Tunca ve Alkın-Şahin (2018) tarafından geliştirilen "Öğrenme Kazanımlarını Kategori ve Düzey Açısından Sınıflandırma Formu", "Öğrenme Kazanımlarının Eleştirel Düşünme Beceri Düzeyini Değerlendirme Rubriği" kullanılarak çözümlenmiştir. Yapılan analiz sonucunda Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Öğretim Programı öğrenme kazanımlarının ağırlıklı olarak bilişsel alana yönelik olduğu, psikomotor alan ile duyuşsal alana yönelik kazanımlara ise bilişsel alana göre çok daha az yer verildiği belirlenmiştir. Kazanımların eleştirel düşünme becerilerine yer verme durumunun orta düzey ve orta düzeyin altında bir yeterliğe sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın sonucunda öğretim programında yer alan öğrenme 1

EnglishIn 2018, in Brazil, one of the eight Philosophy didatic books approved by PNLD (National Didatic Book Program) was distributed free in public schools to those enrolled in high school - for each school, a choice. The year before, in 2017, we can, as teachers, to make the choice of the book that would be adopted at the school where we work. We resolve to transform, at that time, our analysis of the “Manual do Profess we were authorized or” of the eight works approved by PNLD in this publication. We had as general objective to identify the fundamentals of the teaching of Philosophy in the middle level (high school), presented in the supplements of the manuals of the teacher directed to the teachers. More specifically: to describe the conceptions presented sobre what Philosophy is; to locate the fundamentals of teaching and learning Philosophy; More specifically: to describe the conceptions presented about what Philosophy is; to locate fundamentals of teaching and learning Philos...