1925-27 yılları arasında yazılan Son Yıldız, Mehmed Rauf’un sağlığının kötüleşmeye başladığı yıllara ait romanların ilkidir. Romanın baş kahramanı Fahri Cemal, sevdiği genç kadını daha fazla elinde tutamayacağından korkan Şehrâh gazetesi...
more1925-27 yılları arasında yazılan Son Yıldız, Mehmed Rauf’un sağlığının kötüleşmeye başladığı yıllara ait romanların ilkidir. Romanın baş kahramanı Fahri Cemal, sevdiği genç kadını daha fazla elinde tutamayacağından korkan Şehrâh gazetesi sahibi ve başmuharriri Fahri Cemal’dir. Bu karakter Mehmed Rauf’un bir yansımasıdır: o da romancıdır, çok kültürlüdür, musiki konusunda bilgilidir. O da tutkulu bir âşıktır. Fahri Cemal’in birlikte olduğu Perran isimli genç kadın, halihazırda evli bir kadındır; avukat olan kocası Şefik Nuri ise maddi çıkarları uğruna karısının birlikteliğini teşvik eder. Genç kadın bir gün kendisine her türlü kötülüğü yapan ve zaten zoraki evlendiği bu kocadan ayrılmak istediğinde Şefik Nuri, kadınlar ve erkekler arasındaki evlilik hukukunun farklılıklarından, henüz konuşulmaya başlanan Kanun-ı Medenî’nin kadınlara boşanma hakkını tanımadığından söz ederek bir tartışmayı alevlendirir. Böylece roman, parça parça yazıldığı döneme denk düşen Medeni Kanun’un yasalaşması (1926) etrafındaki tartışmaları izleme imkânı sunar.
Romanda Mehmed Rauf, farklı bağlamlarda toplumsal cinsiyet rollerini tartışmaya açar ve böylece kadının toplumsal konumuna ilişkin tartışmaları yeni bir boyuta taşıyarak İslami düzen ile Medeni Kanun’un oluşturacağı muasır düzen arasındaki çelişkilere işaret eder. Son Yıldız’ın Mehmed Rauf’un öteki metinlerinden çok daha farklı bir boyutta erkeklik ve kadınlığı, aşk ve aile fikirlerini sorunsallaştırarak tartışmaya açması manidardır. Zira metinlerinde sevgili rolündeki kadınları yoğun arzu ile mizojini (kadın nefreti) arasında gezdiren Mehmed Rauf gibi bir yazarın, neden özellikle bu romanında böyle çok boyutlu bir kadın özgürlüğü sorunsalına yöneldiği merak uyandırıcıdır. Bu bildiride, Medeni Kanun tartışmalarının edebiyata yansımalarını değerlendireceğiz ve Mehmed Rauf’un Son Yıldız’ı, evliliklerinden çok kısa sonra onu bir kolunu kullanamaz hale getiren felç sebebiyle son karısı Muazzez Hanım’a dikte ile yazdırmasının romana etkilerini tartışmaya açacağız. Romanda, kadınların genç Cumhuriyet’teki yeni yerini tartışmanın zeminini, bu eş-yazarlık statüsünün kurmuş olabileceğini düşünüyoruz.
Son Yıldız is written between 1925-27 and it is the first of a series of novels that belong to a period characterized by Mehmed Rauf’s deteriorating health. The protagonist of this novel is Fahri Cemal, the owner and the veteran writer of the journal Şehrâh, who is afraid of losing his young beloved. Projecting Mehmed Rauf, he is also a novelist, a very cultured man, and an expert in music. He is likewise a passionate lover. Fahri Cemal’s beloved, the young Perran is a married woman who is manipulated for financial interests by her husband Şefik and pushed into
relationships with other men. When this young woman decides to leave her evil husband, Şefik incites a discussion on the differences between men and women in front of the law and how the marriage legislation does not yet provide women with the right to get a divorce. With this, the novel gives the chance to follow the discussions around the new Civil Law (1926), the
preparation of which coincides with the composition of the novel. In this novel, Mehmed Rauf opens gender roles up for discussion in different contexts, elevates discussions on the social status of women to a new level, and points at the discrepancies between the Islamic life and the modern life that the new Civil Law will bring. In Son Yıldız, Mehmed
Rauf deepens and problematizes manhood and womanhood, and the concept of family more pointedly than in his previous works. It is interesting and intriguing to see a writer such as Mehmed Rauf, who has been treating female characters in a spectrum of lust and misogyny, head
toward a serious discussion of women’s emancipation. In this paper, we will evaluate the reflections of the new Civil Law in literature, and open to discussion the conditions in which Son Yıldız is produced, since this novel is written by dictation as Mehmed Rauf experienced a stroke right after he made his last marriage to Muazzez Hanım, and lost the ability to control his arm. We think the discussion on women’s emancipation in the young Republic in this novel owes to the co-writing status generated by the conditions.