Fuzy Logic

Yapay zekâ modellerinin Uluslararası Matematik Olimpiyatı sorularında yüksek başarı elde ettiği belirtiliyor. Ancak bu modellerin olimpiyat sorularını çözme biçimi, matematiğin neden hâlâ insanlar tarafından yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Lise son sınıftaki en unutulmaz anılarımdan biri, yalnızca altı sorudan oluşan dokuz saatlik bir matematik sınavıydı. En yüksek puanı alan altı kişi, lise öğrencileri için dünyanın en uzun süredir düzenlenen matematik yarışması olan Uluslararası Matematik Olimpiyatı (UMO) (International Mathematical Olympiad – IMO)’nda ABD takımına katılma hakkı kazandı. Ben seçilemedim, ama yine de sonunda bir matematik profesörü oldum.

Kuantum teorisi ile atom altı parçacıklar ve bu parçacıkların birbiri ile olan ilişkisi incelenir. Kuantum teorisinin dayanmış olduğu en önemli ilkelerden biri belirsizlik ilkesidir. Bu ilke, atom altı parçalıkların hız ve konumlarının aynı anda kesin olarak ölçülemeyeceğini ifade eder. Belirsizlik kavramı klasik mantık anlayışı içinde açıklanamayan bir kavramdır.  Bu nedenle kuantum mekaniğinin belirsizlik ilkesini klasik mantıkla anlamaya çalışmak mümkün değildir. Çünkü klasik mantık anlayışına göre bir önerme ya doğrudur ya da yanlıştır, ikisinin arasında bir şey değildir. Dolayısıyla kuantum teorisindeki belirsizlik kavramı, klasik dil ile kuantum kavramları arasında bir boşluk oluşmasına neden olur. Kuantum teorisinin anlaşılır kılınması için, öncelikle bu kavramların açıklanabildiği bir mantığa dolayısıyla bir dile ihtiyaç vardır. Bu çalışmada kuantum teorisindeki belirsizliğin anlaşılabilmesi için, 1961 yılında Lütfü Aliasker Zade tarafından ortaya konulan puslu mantık dilinin klasik mantık diline kıyasla daha uygun olduğu öne sürülecektir. Bunun nedeni puslu mantığın, klasik mantığın aksine kısmiliğe yer vermesidir. Puslu mantık, ikili birimler yerine, belirsiz veya puslu birimlerle konuşur. Bu yüzden kuantum teorisindeki belirsiz durumları ifade etmede, puslu mantık dilini kullanmak daha uygun olacaktır.

FUTURE CONTINGENT PROPOSITIONS AND FREE WILL: AL-RÂZÎ’S CRITICISM ON ARISTOTLE’S SOLUTION OF THE
LOGICAL FATALISM

ABSTRACT
According to Aristotle, both the principle of non-contradic- tion can be preserved and free will can be defended in the case of future propositions. Al- Râzî thinks that Aristotle could not prove his claim. Because, the indeterminacy of the future is an epistemological indeter- minacy and that is not valid
in the ontological field. While defending logical fatalism, Al-Râzî has three arguments against Aristotle: According to the first argument, since truth and falsity are real qualities, their future carriers are also real. According to the second argument, free will is related to possible actions. Everything in the past and present has hap- pened by necessity. The future are determined by the principle of both non-contradiction
and the law of the excluded middle. According to the third argument, when the reference point is now, the future has not happened; and when the refer- ence point is the future, what happens necessarily happens because the future turns into the present. As a result, since there is no possibility in past, present and future, there is no field of possibility in which free will is involved. All future singulars; they are determined in such a way that it is impos- sible for any excess, deficiency or change to occur in them.

Keywords: Fakhr al-Din al-Râzî, Aristoteles, logical fatalism, free will, sea-battle, contingent propositions.

The experience of writing in the satire genre, with its modern meaning as a tool for social-political critique, began concurrently with the Constitutional Movement. During those years, the press served as the primary medium and a suitable platform for publishing satire. The satirical pieces found in the newspapers Keshkul, Azerbaijan, Sur-e Esrafil, and Nasim-e Shomal, presented in both prose and verse, are evidence of this. The magazine Alame Nesvan (published from 1920 to 1932) released a series of humorous stories over its many years of publication. The signature of Delshad Khanoom Changizi at the end of these stories has been a subject of interest and challenge for researchers in the fields of literary history and particularly women's literature. Proving the true identity of the author as a woman is one of the main challenges of this topic. Based on existing evidence in documents and correspondence between the author and the magazine's editor, we do not dismiss the possibility of the author being a woman. However, the primary focus of this research is to describe and analyze the content, structure, and satirical techniques used by Delshad Khanoom Changizi. Our findings indicate that the narrative structure, common satirical techniques, and the content of her writings, such as references to women's education, criticism of superstitions, opposition to forced marriages, health certification of couples, support for lifting the veil, and the necessity of women's participation in national progress, could be indicative of a feminine writing tradition. Therefore, her writings can be introduced as the first female narrative satire in Persian press.

Bu makalede, Trenton Merricks'e (1999) ait olan ve psikolojik süreklilik ile kişinin devamlılığının sağlandığına dair herhangi bir görüşün uzamsal devamlılık görüşüyle bağdaşmaz olduğuna dair argümana odaklanacağım. Bu argümana Rea ve Silver (2000) tarafından yöneltilen bir itiraz olan; aynı argümanın, paralel bir argüman ile zamansal devamlılık görüşüne karşı da ortaya konabileceğine ve özgün argümanda ortaya konan nümerik eşitlik bağıntısının kapsayıcı (generic) bir bağıntı olmamasının gösterilmediği için argümanın geçersiz olduğuna dair iddiayı ele alacağım. Merricks'e (2000) göre paralel argümanın geçerli olabilmesi için ortaya koyduğu ortak-parça (co-part) bağıntısı yerine ortak-kişi-parçası (co-person-part) bağıntısına ihtiyacı vardır ve bu bağıntının kapsayıcı olmadığı gösterilmemiştir. Bu nedenle Merricks'e göre özgün argüman geçersiz ise paralel argüman da geçersizdir. Ben burada Merricks'in ortaya koyduğu ortak-kişi-parçası bağıntısının kapsayıcı bir bağıntı olmadığını göstererek paralel argümanın geçerli olduğunu iddia edeceğim. Bunu ortaya koyabilmek için herhangi bir zamansal devamlılık görüşünün arka planını oluşturması gereken dört-boyutçuluk ve uzam-zaman görüşlerinden yararlanacağım. En nihayetinde, Merricks'in uzamsal devamlılık görüşüne dair itirazı geçerli olsun ya da olmasın benim ortaya koyacağım argüman münhasır bir biçimde zamansal devamlılığın hiçbir biçimde kişinin devamlılığına dair psikolojik süreklilik kriteri ile bağdaşmaz olduğunu ortaya koyacaktır.

The paragraphs of the First psychological aid Scale were formulated at 20 paragraphs and each paragraph represented a skill of the first psychological aid. The formulating of the paragraphs formed as positions and each position in which alternatives to answer were an alternative indicates the existence of the skill and an alternative indicates the lack of skill. The sample consisted of (20) advisors (11) male and (9) female who showed a weakness in the level of first psychological aid. The experimental design was used in accordance with the before and after tests. Statistical methods were used by the researcher in the statistical bag for Behavioral Sciences (SPSS). The results showed: The results showed that the effect of the program on the level of first psychological aid skills among the educational adviser was low since the basic research sample was low. Therefore, a mean coefficient was used to calculate the differences between the before and after tests. (0), which is smaller than the scale of (60) at the level of significance (05.0) and the degree of freedom (20). Therefore, the differences between the tests of the before and the after for the after test

In this research, problem based learning over web is suggested. This model includes fuzzy logic and MYCIN trust factor. Through the model, MYCIN trust factor and the number of attempts to solve the problem are used in order to identify students' learning levels. MYCIN confidence factor value and number of attempts to solve the problem are to be entered to fuzzy logic decision system. The output of the fuzzy logic decision system becomes the new level of learning. This level of learning is calculated through fuzzy logic in linguistic term as well as numeric expression. In every try, a hint given to student. Each used hint lowers the score of the student. Thus the students who solved the problem in one try will score more than the ones who solved the problem in more than one try.

Be55, Ki02 ve NGC457 acik yildiz kumeleri Galaksimizin birinci ve ikinci ceyreginde bulunan, F-G tayf turunden yildizlar icerdigi bilinen kumeler icerisinden secilmistir. Secilen bu kumelere ait $CCD$ $UBV(RI)_{C}$ gozlemleri Sierra San Pedro Martir (SPM) gozlemevinden ayni teleskop ($0.84$ cm), CCD ve filtreler ile alinmistir. Kumelerin goruntuleri, Aciklik (Aperture) ve PSF teknigi ile IRAF'da indirgenmistir. Acik yildiz kumelerinin temel parametreleri belirlenirken hem $CCD$ $UBV(RI)_{C}$ hem de $2MASS$ (The Two Micron All Sky Survey) $JHK_{S}$ fotometrisi kullanilarak oldukca genis bir filtre araliginda calisilmistir. Kume analizlerinde $\delta(U-B)$ morotesi artigi teknigi kullanilarak kumelerin fotometrik metal bolluklari ilk kez tespit edilmistir.

Be55, Ki02 ve NGC457 acik yildiz kumeleri Galaksimizin birinci ve ikinci ceyreginde bulunan, F-G tayf turunden yildizlar icerdigi bilinen kumeler icerisinden secilmistir. Secilen bu kumelere ait $CCD$ $UBV(RI)_{C}$ gozlemleri Sierra San Pedro Martir (SPM) gozlemevinden ayni teleskop ($0.84$ cm), CCD ve filtreler ile alinmistir. Kumelerin goruntuleri, Aciklik (Aperture) ve PSF teknigi ile IRAF'da indirgenmistir. Acik yildiz kumelerinin temel parametreleri belirlenirken hem $CCD$ $UBV(RI)_{C}$ hem de $2MASS$ (The Two Micron All Sky Survey) $JHK_{S}$ fotometrisi kullanilarak oldukca genis bir filtre araliginda calisilmistir. Kume analizlerinde $\delta(U-B)$ morotesi artigi teknigi kullanilarak kumelerin fotometrik metal bolluklari ilk kez tespit edilmistir.

Kaba küme teorisi belirsizliğe matematiksel bir yaklaşım olarak düşünülmüş; yararlı ve etkili bir araç olarak çeşitli bilim alanlarında kullanılmaktadır. Lineer cebirde yer alan lineer bağımlılık, lineer bağımsızlık, taban, rank gibi temel kavramlarının genelleştirilmesi Matroid teorisiyle olanaklı olmuştur. Bu çalışmada  bir bağıntıdan oluşturulan matroid için öncül komşuluklara dayalı üst yaklaşım sayısal fonksiyonu tanımlanarak genelleştirilmiş kaba kümelerle ilişkileri incelenmiştir.

The quantity of scientific images associated with patient care has increased markedly in recent years due to the rapid development of hospitals and research facilities. Every hospital generates more medical photographs, resulting in more than 10 GB of data per day being produced by a single image appliance. Software is used extensively to scan and locate diagnostic photographs to identify patient's precise information, which can be valuable for medical science research and advancement. An image recovery system is used to meet this need. This paper suggests an optimized classifier framework focused on a hybrid adaptive neuro-fuzzy approach to accomplish this goal. In the user query, similarity measurement, and the image content, fuzzy sets represent the vagueness that occurs in such data sets. The optimized classifying method 'hybrid adaptive neuro-fuzzy is enhanced with the improved cuckoo search optimization. Score values are determined by utilizing the linear discriminant analysis (LDA) of such classified images. The preliminary findings indicate that the proposed approach can be more reliable and effective at estimation than can existing approaches.

Article type: Research Article Grammatical metaphor is marked as one of the outstanding issues in the systematic grammar function. Creating a new semantic system with the usage of new functions is claimed as one of the most attractive facilities that the language may provide. In addition to creating attractive expressions, it expands the semantic values of the text. With that in mind, these types of figures of speech and their analyses lead to a better identification of the text in textual studies. Considering the fact that such grammatical metaphors are exquisitely used in the Persian book for third grade of elementary School, this article explores this figure of speech by describing and analyzing it in the stories of Persian books and the Iraqi book for third grade of elementary school. The research expresses the concept of grammatical metaphor on the sample of children's story. One of the major consequences of using grammatical metaphor of nominalization type is the coherence and magnification of the text. More precisely, nominalization hides the identity of the text doer and provokes the readers` thinking.

Biz bu yüzyılın insanları, Olimpos Dağının eteklerinden hayli uzakta, yıllar içerisinde biriktirdiğimiz bilimsel bilginin huzurlu kundağında hoşnut biçimde yaşıyoruz. Cueva de las Manos’taki[1] ellerin sahipleri, akıllı saatleri hayal dahi edemezdi ama biz bugün akıllı saatlerimiz ile nabzımızı ölçüyor, meteorolojinin öngörüleriyle tatilimizi planlayabiliyor ve beğendiğimiz elbiseyi odamızı değiştirmeden satın alabiliyoruz. Elbette, bilim ve teknolojinin getirdiği yeniliklerle sahip olduğumuz konforun olduğu gibi devam etmesi (mümkünse daha da iyi hale gelmesi) birçoğumuzun ortak amacı. Ancak, bilimsel terminolojiye (adete bir credo gibi) sıkı sıkıya tutunan topluluğumuz gerçekte sandığımız kadar mitsel olandan yalıtılmış olmayabilir; biz, teknolojimizle beslenen yeni nesil efsaneler üretmiş olabiliriz ve belki de artık, aynanın içinden kendimize bakmamızın zamanı gelmiştir.

Lukasiewicz-Tarski notasyonuna* göre mantık ifadelerini parantezsiz olarak yazmak mümkünüdür**. Bu natosyona göre bir ifadeyi parantez kullanmadan yazmak için, herhangi iki ifade arasında yapılacak işlemi gösteren operatör, bu iki ifadenin soluna yazılır. Matematikten bir örnek verirsek : a+b yerine + ab yazılır. Bu prensipten hareket ederek, a-(a + b) ifadesi-a-f ab şeklinde yazılır. Mantıkta, temsilci harfler arasında işlem yapmaya yarayan önerme-eklemleri Lukasiewicz-Tarski (kısaca LT) notasyonunda * Bu notasyoıı, 1924 yılında Jan Lukasiewicz isimli Polanyalı bîr mantıkçı tarafından geliştirilmiştir. Fakat, böyle bir notasyonun kurulması fikri, Lukasiewicz'in de belirttiği gibi (Nidditch 1960, S. 35), yine Polanyalı bir mantıkçı olan Alfred Tarski'ye aittir. ** Peano-Russell notasyonuna göre de mantık ifadelerini parantezsiz olarak yazmak mümkündür. Bu notasyonda parantez yerine nokta kullanılır ve parantezlerin simetrik olma özelliklerinden yararlanılır. * Bıı operatör 'Sheffcr' adıyla tanınırsa da daha önce C.S. Peİvee tarafından keşfedil diği hİÜnmnVierlİr İR W W-M Kn^alft 10*7^. <s. 423V

Bu araştırmanın amacı kümelerde temel kavramların öğretimine ilişkin matematik öğretmenlerinin "Öğretim için Matematik Bilgisi" (ÖMB) modeli kapsamında uzmanlık alan bilgilerini incelemektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden bütüncül tek durum çalışması deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, 2016-2017 eğitim öğretim yılında Akdeniz Bölgesi'nde bir ilimizdeki farklı liselerden ölçüt örnekleme yoluyla seçilen farklı öğrenim durumuna, mesleki deneyime ve kümeler konusunu öğretim tecrübesine sahip 18 matematik öğretmeninden oluşmaktadır. Araştırma verileri yarı-yapılandırılmış görüşme, gözlem ve doküman analizi teknikleri kullanılarak elde edilmiştir. Elde edilen verilerin çözümlenmesinde betimsel analiz, içerik analizi, sürekli karşılaştırma teknikleri ile her bir veri toplama aracına özel veri analiz yöntemleri birlikte kullanılmıştır. Araştırma bulgularında öğretmenlerin kendilerine yöneltilen sorulara yazdıkları gerekçelerin daha çok "kısmen doğru açıklama" ve "yanlış açıklama" şeklinde sınıflandırıldığı belirlenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin "Küme, Evrensel Küme, Sonsuz Küme" ve "Eşit Küme" kavramlarına yönelik yüzeysel bilgilere sahip oldukları tespit edilmiştir. Bununla birlikte öğretmenlerin yöneltilen sorulara tatmin edici matematiksel açıklamalar getirmekten ziyade kavramın özelliklerinden hareketle genel bir matematik bilgisi ile açıklamalar yaptıkları da belirlenmiştir. Matematik öğretmeni Kümelerde temel kavramlar Uzmanlık alan bilgisi

Mata merupakan jendela dunia, adanya gangguan pada mataakan sangat menggangu aktivitas. Permasalahan ini dapat diselesaikan dengan menggunakan Sistem Pakar. Sistem pakar digunakan untuk mengiadnosa penyakit mata berdasarkan gejala yang diinputkan dan akan memberikan solusi yang tepat dari pakar. Untuk mengatasi masalah ketidakpastian digunakan metode uncertainty Dempster Shafer.Metode Demspster-Shafer merupakan metode penalaran non monotonis yang digunakan untuk mencari ketidakpastian akibat adanya penambahan maupun pengurangan fakta baru yang akan merubah aturan yang ada, sehingga metode ini memungkinkan seseorang aman dalam melakukan pekerjaan seorang pakar.

Blefaritis adalah peradangan pada kelopak mata yang menyebabkan area tersebut menjadi bengkak, merah, dan berminyak. Ini bukan kondisi yang serius, tetapi dapat menyebabkan gangguan mata lainnya, seperti mata kering, bintitan, dan konjungtivitis, jika tidak ditangani. Metode sistem pakar yang diterapkan di dalam penelitian ini untuk memperoleh hasil diagnosa Blefaritis yaitu metode Fuzzy Sugeno. Berdasarkan hasil penerapan metode Fuzzy Sugeno yang telah dilakukan maka diketahui hasil diagnosa Blefaritis untuk pasien yang mengalami gejala Kelopak mata terasa gatal, Mata merah, Kelopak mata terasa berminyak, dan Mata terasa berpasir yaitu tergolong ke dalam kategori tingkat keparahan yang ”Ringan” dengan nilai persentase sebesar 35%.

Blefaritis adalah peradangan pada kelopak mata yang menyebabkan area tersebut menjadi bengkak, merah, dan berminyak. Ini bukan kondisi yang serius, tetapi dapat menyebabkan gangguan mata lainnya, seperti mata kering, bintitan, dan konjungtivitis, jika tidak ditangani. Metode sistem pakar yang diterapkan di dalam penelitian ini untuk memperoleh hasil diagnosa Blefaritis yaitu metode Fuzzy Sugeno. Berdasarkan hasil penerapan metode Fuzzy Sugeno yang telah dilakukan maka diketahui hasil diagnosa Blefaritis untuk pasien yang mengalami gejala Kelopak mata terasa gatal, Mata merah, Kelopak mata terasa berminyak, dan Mata terasa berpasir yaitu tergolong ke dalam kategori tingkat keparahan yang ”Ringan” dengan nilai persentase sebesar 35%.

Bu kitap, AtatürkÜniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü'nde görev yapan Kutsi Kahveci'nin doktora tezi çalışmasıdır. Eser, giriş kısmının ardından iki bölüme ayrılır. Yazar, ilk bölümde Leibniz'in denemelerinden hareketle mantık anlayışını incelemiştir. İkinci bölümde ise Leibniz'in bilgi teorisi ele alınmıştır. Yazar, eserin önsözünde çalışmasının Türkiye'de az sayıdaki mantık ve felsefe araştırmalarına yeni bir takım katkı sağlayacağı inancında olduğunu belirtmiştir.

Kyphosis (kyphosis) is a disorder in the curvature of the spine that makes the upper back appear abnormally rounded or bent. Everyone has a curved spine, ranging from 25 to 45 degrees. However, in people with kyphosis, the curvature of the spine can reach 50 degrees or more. These conditions make people hunchbacked. Kyphosis is still difficult or rare to find so it is difficult for sufferers to consult their experts (Kofosis diagnosis specialists) to obtain information related to the diagnosis of the disease they are experiencing. The expert system built in this study to diagnose Kofosis was designed and built using the Visual Basic Net 2008 programming language, as with the development of this expert system, it is expected to have a positive impact as an alternative tool for diagnosing Kofosis in sufferers of this disease. In the expert system for diagnosing Kofosis in this study, the mamdani fuzzy logic method is applied with the aim of increasing the progress of the system&#39;s ...

Landslides are one kind of slopes processes have been take place in some area at worldwide and Iran every year, and they are associated with damaged, many people are harmed and losses their properties. The aim of this research landslide hazard assessment in central zab basin in the southwest mountainsides of West-Azerbaijan province, Iran by using information layers and effective factors in landslide hazard such us: slope, aspect, litho logy, land use, distance to drainage, distance to road, distance to fault and precipitation using fuzzy set theory, images satellite from Landsat ETM + sensor in 2009 and PAN sensor with 5.6 meters in 2010 from IRS-1D satellite, SPOT 5 satellite images in 2008, and GIS. The classification was done with histogram trend changes and available classifications. Weighting variables classes were determined between 0-1 (profusion proportion). Fuzzification each one of effective factors using IDRISI software terminated and after was assigned type and shape membership function. In this research, used J-shape membership function and gamma fuzzy operator to obtain landslide hazard susceptibility. Different maps of gamma fuzzy operator values 0.8 and 0.9 to make ready for study area. Obtained maps accuracy was evaluated with use of quality sum index (QS). Models evaluation results were showed 0.9 operator in gamma fuzzy model had best accuracy in making landslide susceptibility mapping in study area.

This study aims to know the effect of the flow of foreign investments on Egypt, especially after the economic experience of Muhammad Ali was hit and the foreigners obtained many privileges that had a direct impact on pumping their money and investing it in Egypt, which resulted in providing them with the opportunity to establish many companies contributing in the field of services and public facilities Such as water, gas and electricity in the city of Alexandria, the most important of which is the Alexandria Water Company, which was intended to provide pure water to the city's neighborhoods. The study also aims to shed light on the establishment of the English Alexandria Water Company and the mechanisms used by the company to provide water to the city's residents and how the Egyptian government had the right to control the activity The company's capital and the impact of the company's activity on the Alexandrian community . raising the health level. For city dwellers. The study also found that the July 1952 revolution had a direct impact on foreign investments when the Egyptian government egyptianized the company in 1958 and issued a law to nationalize it in July 1961, and convert it into an Egyptian joint stock company. The study relied mainly on documents such as the notebooks and documents of the Sunni authorities, Turkish and Arab, the minutes of the municipal and administrative commission sessions, the municipal commission of the city of Alexandria, the documents of the Alexandria governorate, and the reports and statistics of the jointstock companies whose main exploitation exists in Egyp

Kaba küme teorisi belirsizliğe matematiksel bir yaklaşım olarak düşünülmüş; yararlı ve etkili bir araç olarak çeşitli bilim alanlarında kullanılmaktadır. Lineer cebirde yer alan lineer bağımlılık, lineer bağımsızlık, taban, rank gibi temel kavramlarının genelleştirilmesi Matroid teorisiyle olanaklı olmuştur. Bu çalışmada bir bağıntıdan oluşturulan matroid için öncül komşuluklara dayalı üst yaklaşım sayısal fonksiyonu tanımlanarak genelleştirilmiş kaba kümelerle ilişkileri incelenmiştir.

Multiple identity disorder (previously known as multiple personality disorder) is a mental disorder caused by severe trauma in childhood (3-11 years) and adolescents (12-18 years). Someone can be known that true suffering from multiple identity disorder mental illness, the sufferer must consult a specialist doctor to be diagnosed first. In this case not all sufferers do not have the opportunity to consult a doctor directly because of busyness or expensive consultation fees. One effort that can be done to provide solutions to solving the problem above is to use an application or expert system that can diagnose the mental disorder. In the reasoning process, the Takagi-Sugeno-Kang fuzzy inference system method is used, where fuzzy logic is an appropriate way to map an input space into an output space. In fuzzy logic there are several processes, namely the determination of fuzzy sets, the application of if-then rules and the fuzzy inference process. The system that has been designed can...

Kaba küme teorisinin temeli bilgi sistemlerine dayanır. Bilgi sistemlerinin yapısı matematiksel anlamda özel bir bağıntı türü olan denklik bağıntısı ile yakından ilişkilidir. Kaba küme yaklaşımı eksik ya da belirsiz bilgiyle ilgilenir ve temel bir bilim dalı olan matematiği merkezine alarak etkin bir şekilde kullanır. Belirsizliğin yapılandırılmasında yaklaşım operatörleri önemli rol üstlenirler. Tam bu noktadan başlayarak, yaklaşım operatörleri ve matematiğin önemli bir dalı olan topoloji arasında bağlantı kurulmaktadır. Bu çalışmada temel topolojik kavramlar ile kaba küme teorisinde yer alan kavramların benzerlikleri karşılaştırmalı olarak verilecektir. Pawlak yaklaşım uzaylarında dual çift oluşturan alt ve üst yaklaşım operatörlerinin genelleştirilmesi ve aralarındaki ilişkiler incelenecektir.

إن سياسة النظام التعليمي في أي مجتمع تمثل مكونًا أساسيًا في الإطار العام لهذا المجتمع وخصائصه ومقوماته وأنماط التفكير السائدة فيه، ومن ثم تُجَسِّد هذه السياسة أهداف المجتمع وطموحاته، وواقع الظروف والعوامل المحيطة بحاضره، والصورة التي يرسمها لمستقبله.
فالسياسة التربوية تحدد التوجه العام للنظام التربوي بجميع عناصره وينبثق منها سياسات استراتيجية متضمنة في السياسات الاستراتيجية التي تبين التوجهات الاستراتيجية العامة التي تسعى وزارة التربية والتعليم إلى تحقيقها، وتبرز ضمن خطتها الاستراتيجية، التي تظهر لاحقًا في السياسات العملية والتنفيذية.
كما تعبر السياسة التعليمية عن عملية اختيار وتحديد الأهداف ورسم الطرق الفعالة للتنفيذ، والتي تكفل استخدام الإمكانات والموارد المتاحة بأقصى فاعلية ممكنة. وتتحدد معالم السياسة التعليمية في أبسط تعريفاتها بأنها المبادئ والأسس والمعايير والقرارات التي توجه العملية التعليمية، ويتطلب تنفيذها وضع الاستراتيجيات والخطط اللازمة.
وتعتبر عملية صنع السياسة التربوية عملية إدارية وسياسية، يتم من خلالها وضع سياسات وإجراءات ونظم تتطلبها عملية إدارة وتسيير المنظومة التربوية في سبيل حل المشكلات أو تحقيق الأهداف التي ترغب الدولة في تحقيقها في فترة زمنية معينة، وفي ظروف سياسية معينة.
وتحاول هذه الورقة رصد ملامح السياسة التعليمية في مصر والتحديات التي تواجه عملية صنع السياسة التعليمية في مصر.

In this research, problem based learning over web is suggested. This model includes fuzzy logic and MYCIN trust factor. Through the model, MYCIN trust factor and the number of attempts to solve the problem are used in order to identify students &apos; learning levels. MYCIN confidence factor value and number of attempts to solve the problem are to be entered to fuzzy logic decision system. The output of the fuzzy logic decision system becomes the new level of learning. This level of learning is calculated through fuzzy logic in linguistic term as well as numeric expression. In every try, a hint given to student. Each used hint lowers the score of the student. Thus the students who solved the problem in one try will score more than the ones who solved the problem in more than one try.

Kaba küme teorisinin temeli bilgi sistemlerine dayanır. Bilgi sistemlerinin yapısı matematiksel anlamda özel bir bağıntı türü olan denklik bağıntısı ile yakından ilişkilidir. Kaba küme yaklaşımı eksik ya da belirsiz bilgiyle ilgilenir ve temel bir bilim dalı olan matematiği merkezine alarak etkin bir şekilde kullanır. Belirsizliğin yapılandırılmasında yaklaşım operatörleri önemli rol üstlenirler. Tam bu noktadan başlayarak, yaklaşım operatörleri ve matematiğin önemli bir dalı olan topoloji arasında bağlantı kurulmaktadır. Bu çalışmada temel topolojik kavramlar ile kaba küme teorisinde yer alan kavramların benzerlikleri karşılaştırmalı olarak verilecektir. Pawlak yaklaşım uzaylarında dual çift oluşturan alt ve üst yaklaşım operatörlerinin genelleştirilmesi ve aralarındaki ilişkiler incelenecektir.

There are several practical methods in landslide susceptibility of which the logistic regression is used as the statistical model in central Zab basin in the southwest mountainsides of West-Azerbaijan province in Iran to predict landslide susceptibility with two independent and dependant variables. This part of Zab basin is landslide-prone given its geological structure and geomorphology. We studied and defined the factors (slope, aspect, elevation, distance to road, distance to drainage network, and distance to fault, land use, precipitation, and geological factors) that affect occurrence of the landslides. To get more precision, speed and facility in our analysis, all descriptive and spatial information was entered into GIS system. The applied statistical approach is appropriate to landslide prediction. It employs the landslide events as dependant variable and data layers as independent variable, and makes use of the correlation between these two factors in landslide susceptibility. Given the employed model and the variables, signification tests were implemented on each independent variable, and the degree of fitness of susceptibility mapping was estimated; finally the map was classified into five categories: very low, low, moderate, high and very high risk. The categories cover an area of 95.46km 2 , 100.46km 2 , 46.1km 2 , 158.38km 2 and 120.96km 2 , respectively.

This study deals with the proposal of a combined fuzzy-genetic algorithm model able to describe the inherent uncertainties related to the manufacture of aluminium foams by using the dissolution and sintering process. The combined method allows taking into account both the uncertainty related to the model and the statistical process variability, with the aim of controlling the capability of this material at absorbing compression energy, for different set of process parameters. The use of genetic algorithms allows the optimization of the fuzzy supports in order to take into account most of the experimental data in combination with the smallest uncertainty.

Bu metinde fuzzy logic/bulanık mantık kuramının ortaya çıkışı, ne olduğu, hangi alanlarda uygulandığı ve hangi sonuçları doğurduğu betimleyici bir yaklaşımla ele alınmıştır. Ayrıca bulanık mantık kuramını geliştiren Azeri asıllı Amerikalı sibernetikçi Lotfy A. Zadeh'nin çalışmalarından bir özet son bölüme eklenmiştir. Ek bölümde verilen bilimsel buluşlar, bulanık mantık kuramının uygulanmasını kolaylaştırmış, mantık ve sibernetiği geliştirmiştir. Bulanık mantık temelli sibernetik sistemler, yapay zeka kuramlarını ve uygulamalarını hızlandırmıştır. İlerleyen yapay zeka çalışmaları bilgisayarların sanal hafıza, işlemci, bellek ve ekranlarıyla sanal dünyanın etkinlik alanını hızlı bir şekilde genişletmesini sağlamıştır.

This study deals with the proposal of a combined fuzzy-genetic algorithm model able to describe the inherent uncertainties related to the manufacture of aluminium foams by using the dissolution and sintering process. The combined method allows taking into account both the uncertainty related to the model and the statistical process variability, with the aim of controlling the capability of this material at absorbing compression energy, for different set of process parameters. The use of genetic algorithms allows the optimization of the fuzzy supports in order to take into account most of the experimental data in combination with the smallest uncertainty.

BÖLÜM 8 LEİBNİZ'İN MANTIKSAL HESAPLAMASININ(CALCULI-ANALİZ) YORUMU Leibniz mantığının çağdaş öğrencisi Louis Couturat'ın, Leibniz mantığına katkılarını tahmin etmek çok da zor değildir. Couturat'ın tarihsel araştırmaları Leibniz'in mantık çalışmalarını ihmal edilmekten ve unutulmaktan kurtarıldı. 1 Bu araştırmalar, Leibniz'in birbirini izleyen birçok 'Mantıksal Hesap' versiyonu (calculus ratiocinator veya calculus universalis) geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Couturat'ın yaptığı araştırmalar sonucunda, Leibniz'in geliştirdiği bu mantıksal hesaplamalarda, bir matematiksel mantık(logistic) kavramının benimsenmesi 2 ve formel mantığın matematik mantık olarak düzenlenmesinin ön plana çıkarılması açısından, Leibniz'in haklı olarak sembolik mantığın babası olarak aksettirildiği anlaşılmaktadır. Couturat'a minnettar olmamıza karşın, onun özgün mantık teorisinin ciddi eksikliklerinin olduğunu göz ardı etmememiz gerekir. Couturat günümüzde geçerliliğini yitirmiş ve artık hiç kimsenin paylaşmadığı bir fikir olan mantıkta varoluşsal bakış açısının tek doğru olduğu fikrine ikna olmuştu. 3 Couturat'ın bu önyargısı, Leibniz mantığı ile ilgili yaptığı açıklamalara gölge düşürdü. Onu yel değirmenleriyle kavgaya itti. Leibniz mantığını içlemsel yaklaşımdan kaynaklanan eksikliklerle dolu olarak gördü.

Kuantum bilgisayarları klasik bilgisayarlara kıyasla; daha hızlı hesap yapabilmektedir ve doğada kuantum mekanikleri tarafından etkilenen problemleri yine kuantum mekanikleri kullanarak daha başarılı bir şekilde çözümlenmesini sağlayabilmektedir.

Mimari tasarlama süreci üzerine geliştirilen kuramlar, temelde bazı ilkeleri aynı kalmakla birlikte tasarımın çok boyutluluğunu farklı şekillerde ele almaktadırlar. Bu çalışmalardan birisi olarak hazırlanan metin; tasarlanan her mimari nesnenin hem taklit edilme potansiyeli ile kendisinden sonra tasarlananların bilgisini hem de kendinden öncekilerin taklidi olduğunu kabul etmektedir. Bu bakışla çalışmanın amacı; mimari tasarım sürecinde mimesisi kavramsal derinliğine koşut, analitik bir çözümleme bağıntısı üzerinden tartışmaktır. Matematik biliminin araştırma alanlarından birisi olarak kabul edilen ancak sosyal bilimlerden mühendislik bilimlerine kadar oldukça geniş bir araştırma alanına sahip olan kaba kümeler, tasarlama sürecinde taklit olgusunu açıklayıcı bir sistematiğe sahiptir. Karşıtlıkların analizine dayalı bu sistematik; var olma sebebini zaten var olanlara dayandıran mimesis ile örtüşmekte, dolayısıyla taklit eden ve edilen arasındaki ilişkiyi tanımlayan, çözümlenmesine ilişkin güçlü bir dayanak olarak kabul edilmektedir. Bu eksende birbiriyle bağlantı üç katman üzerine temellendirilen metinde; öncelikle tasarlama süreci, mimesis ve kaba kümeler üzerinden çalışmanın kuramsal çerçevesi çizilmiştir. Sonrasında, kaba kümelerin temel kavramlarından yola çıkalarak kuramsal temeli destekleyecek bir çözümleme önerisi geliştirilmeye, son olarak önerilen çözümleme bağıntısı Archiprix projelerinde sınanmaya çalışılmıştır. Elbette zihinsel bir deneyim olarak tasarlama sürecinin tam ve açık bir şekilde ortaya konulabilmesi mümkün görünmemektedir, ancak yapılan çalışmada olduğu gibi tasarlama sürecini anlamlandırmaya ilişkin araştırmaların mimari tasarım stüdyosundaki eğitim yöntemlerini destekleyen zengin bir içerik yaratacağı kabul edilmektedir.

Klasik mantık, özne ve yüklemden oluşan önermelerin doğru (1) ve yanlış (0) olmak üzere iki değer almasıdır. Bu iki değer dışında başka bir değer alması klasik mantık çerçevesinde mümkün değildir. Önermelerin sonuçları 1 ya da 0’dır. Bu durum klasik mantığının üç ilkesi ile ifade edilir: 1) Özdeşlik ilkesi: (A=A), 2) Çelişmezlik ilkesi: (A≠A') 3) Üçüncü halin imkansızlığı ilkesi: (Bir şey ya A’dır ya da A değildir.) Bu ilkelere bakıldığında önermelerin sadece iki değer alması gayet anlaşılabilirdir. Fakat günlük hayatta kurulan bazı cümlelerin sadece iki değer ile ifade edilmesi imkansızdır. Klasik mantığın bu eksikliği uzun yıllar göz ardı edilse bile, bu eksiklik karşısında Bakü doğumlu Amerikalı Lütfi Aliasker Zade (Zadeh), klasik mantık anlayışına alternatif bir mantık olan Puslu Mantığı geliştirmiştir. Puslu mantık, doğru (1) ve yanlış (0) değerlerinin ifadelerimizi, duygularımızı yansıtmadığı ve bazı felsefi/epistemolojik sorunlara yol açtığı düşüncesinden hareketle 1 ve 0’ın arasındaki değerleri benimser ve duygularımızı düşüncelerimizi 1 ve 0 arasındaki bu değerlerle ifade edebileceğimizi öne sürer. Bu yaklaşım felsefedeki pek çok epistemolojik soruna da çözüm bulmaktadır. Örneğin, “Doğruluk/hakikat nedir?” sorusu bu bağlamda ele alınabilir. Yüzyıllardır bu iki kavram üzerine yazılıp çizilmekte, hakkında konuşulmakta fakat bir çözüme ulaşılamamaktadır. Puslu mantığın böyle bir epistemolojik tartışmaya sebep olmadığı görülür. Çünkü puslu mantık açısından sadece doğru ve yanlış değerleri bulunmaz. Puslu Mantık “çok doğru”, “daha doğru”, “oldukça doğru” veya “çok yanlış” gibi değerleri işleyebilir. Böylelikle felsefenin içinden çıkamadığı epistemolojik sorunlara bir tür çözüm bulur. Diğer yandan, fizik nesneler kesin yargılarla aktarılamaz. Çünkü biz insanların duyguları, duyuları, düşünceleri her zaman net değildir, pusludur. Örneğin duvara baktığımızda, aslında duvar tek renktir; fakat bizim bakış açımıza, güneşin geliş açısına vb. dış etkenlere bağlı olarak duvarın her yerini aynı renk görmeyiz. Bu da klasik mantıkla anlatılacak veya aktarılacak bir durum değildir; çünkü puslu yapıdadır. Puslu mantık, dilin müphemliği, çok anlamlılığı üzerine kurulmuş bir mantıktır. Bu görüş Aristotelesçi mantık anlayışına bir alternatif niteliğindedir. Bu makalede, Aristoteles’ten bu yana süre gelen klasik mantık ve kesinlik kavramı, klasik mantığın eksikliklerinden hareketle ortaya çıkan puslu mantık ve müphemlik(belirsizlik) kavramı ile puslu mantığın epistemolojik tartışmalara sunduğu çözümler tartışılacaktır.
Anahtar kelimeler: klasik mantık, kesinlik, puslu mantık, belirsizlik, epistemoloji

Dilde genel olarak iki türde ele alınan ad ve eylem tipolojisi, varlığa ve varlığın muhtemel hareketine işaret etmektedir. Adların kodladığı canlı ve cansız varlıklar, özel adlar hariç çokluk bildirmektedir. Diğer bir deyişle özel adlar, tek olmaları bakımından benzerlerinden ayrılırken canlı ve cansız varlıklar, çoklu kümeleri içinde diğerlerinden sayı, renk, cinsiyet, biçim gibi özellikler yönünden ayrılabilmektedir. Örneğin “köpek” denilen hayvan cinsi pek çok köpeği anlatırken büyük, sarı renkli, saldırgan bir köpek öbeği içinde yer alan nitel ve nicel özellikler, bahsi geçen canlıyı diğerlerinden ayırmak için ipuçları sunmaktadır.
Her dil, varlıklara özgü nitelikleri sunan ve benzerlerinden ayrılmasını sağlayan birtakım sözcük kategorilerini barındırmaktadır. Kırmızı çatılı evin diğer evlerden; küçük sarışın kızın diğer kızlardan ayrılmasını sağlayan “ev” ve “kız” sözcüklerinin önünde yer alan tamlayıcılardır. Ev ve kız varlıklarının işaret ettiği anlam alanı bir küme olarak düşünüldüğünde bu kümeyi daraltma işlemini gören tamlayıcının taşıdığı sınırlayıcılık niteliğidir. İngilizcede tanımlık (article), gösterimsel veya belirleyici (determiner) gibi alt ve ayrı kategorilerde ele alınan bu olgu, Türkçede sınırlayıcı olarak değerlendirilebilir. Sınırlayıcılık öbeğin tamlayıcısına özgü bir nitelik olup sözlüksel unsurların yanı sıra morfolojik birimlerde de görülebilmektedir. Büyük, sarı renkli, saldırgan sınırlayıcıları “köpek” kümesinin, kırmızı çatılı olması “ev” kümesinin ve küçük, sarışın nitelikleri de “kızlar” kümesinin daralmasını sağlamaktadır. Türkçede bu gibi sözlüksel sınırlayıcıların yanı sıra evin penceresi ve adamın biri/adamlardan biri öbeklerinden -nIn/-In eki ile -nIn/-In biri, /-DAn biri yapıları da “pencere” ve “adamlar” kümesini daraltma işlemi görmektedir.
Sınırlayıcılar, anlam kümesini daraltma boyutlarına göre tam, yarı ve belirsiz sınırlayıcı olmak üzere üç kategoride incelenebilir. Daraltma işlemi büyük oranda gerçekleştiyse tam sınırlayıcı söz konusudur. Büyük köpeği diğer büyük köpeklerden ayıran tek unsur en belirtecidir. En büyük köpek dendiğinde başka büyük köpek olmadığı bilgisine ulaşıldığı ve en birimi teklik bildirdiği için küme daraltma işlemi en son sınırdadır. Buna göre yalnızca büyük köpek, sarışın kız ve ayrıca evin penceresi, daha güzel kız, iki elma, bir kadın, elbisem/elbisen gibi sözcük ve öbeklerde yer alan sınırlayıcılar anlam daraltma işlemini tamamlayamamış, ancak bununla birlikte öbeğin başındaki varlığı en azından benzerlerinden ayırarak yarı sınırlama yapmıştır. Belirsiz sınırlayıcılar ise elbisesi, benimki/seninki gibi morfolojik ve bazı çocuklar, herhangi bir adam, birtakım eşya, her şey gibi sözlüksel tamlayıcıları içermektedir.
Bu çalışmada Türkçede öbek yapılarda varlığın anlam kümesinin daraltmayı sağlayan ve sınırlayıcı olarak adlandırılabilecek tamlayıcı kategorisi incelenmiştir. Sınırlama işlemini tam, yarı ve belirsiz olarak gerçekleştiren morfolojik ve sözlüksel birimler tümce içinde örneklendirilerek verilmiştir.

Sıralama ile birlikte çıplak kümeler üzerine yeni¸seyleryeni¸yeni¸seyler koyarak bi-raz daha karma¸sıkkarma¸sık nesneler üretmeye ba¸sladıkba¸sladık. Sanki kümeleri bo¸sbo¸s tar-lalar ya da bozkırın uçsuz bucaksız toprak parçaları gibi dü¸sünürsekdü¸sünürsek ar-tık bunlar üzerine sıralama gibi ya da birazdan yapmaya ba¸slayaca˘ba¸slayaca˘ gı-mız i¸slemi¸slem gibi kavramları monte ederek bo¸sbo¸s toprakları örne˘ gin¸sehirgin¸gin¸sehir gibi olu¸sumlaraolu¸sumlara dönü¸stürece˘dönü¸stürece˘ giz. Yani nasıl Eski¸sehirEski¸sehir binalarıyla kurumlarıyla sinemasıyla tiyatrosuyla bir¸seybir¸bir¸sey ise matematikte de tamamen aynı¸seyiaynı¸aynı¸seyi yapıyor olaca˘ gız. Lise yıllarımızdan hatta daha da evvelden beri duymu-¸ suzdur i¸slemi¸slem kavramını, bir kez daha burada yazalım: X bir küme olmak üzere bir f : X × X → X fonksiyonuna X üzerinde bir i¸slemi¸slem denir. Örne˘ gin f : × → , f (x, y) = x y 2 fonksiyonu de bir i¸slemdiri¸slemdir. Bu i¸slemei¸sleme göre f (2, 3) = 23 2 = 18 dir. Aslında bu i¸slemdeni¸slemden tanımlarken taa küçüklük yıllarımızdan beri bildi˘ gimiz "bilinen çarpma" i¸sleminii¸slemini kul-landık. Bilinen çarpma ve bilinen toplama i¸slemlerinii¸slemlerini tanımlamayaca˘ gız en azından bu bölümde kullanaca˘ gız. Hatta ço˘ gu kitapta i¸slemi¸slem için ikili i¸slemi¸slem yazar, bunun nedeni biz sadece iki ö˘ genin nasıl bir i¸slemi¸slem uygulan-dı˘ gını veriyoruz fonksiyonla da bu nedenden. E˘ ger elimizde üç ö˘ ge ol-saydı (tabii adı geçen X kümesinden), bunları i¸slemei¸sleme tabii tutmak müm-künmüdür, e˘ ger mmkün ise bu nasıl yapılmalıdır. Belki biraz danı¸sıklıdanı¸sıklı dö˘ gü¸sgü¸s yapıyoruz, bizim bu bölümdeki amacımız 2 + 3 ya da 4.5 gibi toplama ve çarpmayı genelleyip bunlar üzerine bir matematik in¸saain¸saa et-mektir. Burada toplama için f : × → , f (x, y) = x + y ve çarpma için ise g : × → , g(x, y) = x + y fonksiyonlarını kullandık. Yani 2 + 3'ten kastımız f (2, 3) ve 4.5'ten kastımız ise g(4, 5) tir. Bunlardan birincisi için "iki artı üç be¸sbe¸s yapar" derken ikincisi için "dört kere be¸sbe¸s yirmi eder" diyoruz. ¸ Simdi genel bir f : X × X → X i¸slemii¸slemi ve a, b, c ∈ X alalım. ˙ Ilk olarak f (a, b) ∈ X ve devamla f (f (a, b), c) ∈ X 'dir. Di˘ ger yandan f (b, c) ∈ X ve f (a, f (b, c)) ∈ X 'dir. Aslında yukarıda anlatılan e˘ ger üç ö˘ geye i¸slemi¸slem uygulansaydı nasıl yapılabilirdi¸seklindeyapılabilirdi¸yapılabilirdi¸seklinde sorusuna bir yanıt yöntemidir, yani önce ikisini sonra da çıkanı di˘ ger ö˘ ge ile i¸si¸s-leme tabii tutmak. Fakat bu yanıtın iyi bir yanıt olması için ya bu i¸sini¸sin tek bir¸sekildebir¸bir¸sekilde yapılması lazım ya da bu üç ö˘ genin i¸slemei¸sleme tabii tutulması seçimden ba˘ gımsız olmalıdır. Çünkü yukarıda öncelikle iki ö˘ ge seçerek bir seçimle ba¸sladıkba¸sladık. Genelde malesef seçime ba˘ glıdır, ba¸staba¸sta örnek ver-di˘ gimiz f : × → , f (x, y) = x, y 2 i¸sleminii¸slemini göz önüne aldı˘ gımızda 2, 3, 4 ∈ için f (2, 3) = 18 ve f (f (2, 3), 4) = 18.4 2 = 288

Abstract The Liar paradox is a familiar sentence that asserts its own falsehood. Just slightly less familiar is the Dualist, involving a pair of mutually referential sentences. Here we consider variations on the Dualist and Triplist, modelling their dynamical semantics using ...

(أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَم مَّنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِى نَارِ جَهَنَّمَ وَاللَّهُ لا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ)(1).
تأتي الآية استطرادًا للحديث عن مسجد الضرار الذي أسسه المنافقون في المدينة بغرض إيقاع التفريق بين المؤمنين وتحقيق الضرر والفتنة. والبناء الذي أسس وإن كان مسجدا ـ كغيره من المساجد ـ إلا أن أساس بنائه والغرض والنية من إقامته لا يخفى منها خبث المقصد وسوء النية.
وقد جمعت الآية في تصوير فني رائع بين المعقول والمحسوس، وشبهت المعنوي المفهوم بالمادي الملموس، فمن أسس بناءه بغرض ونية النفاق والكفر، كمن وضع أساس مبناه على شفا جرف هار، والنتيجة هي الانهيار المفاجئ والسريع للجرف والمبنى معا.