Faith Wilding: Bir Bekleyişin Anatomisi
2025, IX. Uluslararası Batı Kültürü ve Edebiyatları Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Özet Kitabı
Sign up for access to the world's latest research
Abstract
Faith Wilding, 1972 yılında gerçekleştirilen Womanhouse projesi kapsamında Waiting (Bekleyiş) isimli bir performans gerçekleştirmiştir. Wilding bu çalışmasında, kendi yazdığı şiirsel bir metin eşliğinde bir kadının yaşamı boyunca evlilik, annelik, aşk ve yaşlanma gibi temalar etrafında toplumsal normlara bağlı olarak sürekli olarak “beklemeye” zorlanmasını ve bu kurgusal bekleyişini gözler önüne sermektedir. Monoton bir tonda ve ritmik bir hareket eşliğinde aktardığı metin, kadının edilgenliğini ve nesneleştirilmiş konumunu güçlü biçimde yansıtmaktadır. Performans ile metin birlikteliği sonucunda patriyarkal kültürün kadını zamansal ve bedensel olarak nasıl bastırdığı ve eril toplumsal normların kadını nasıl biçimlendirdiği görünür kılınmaktadır. Bu bağlamda Hélène Cixous’nun Le Rire de la Méduse isimli makalesinde yer verdiği “kadının kendi bedenini ve yazını geri kazanması” çağrısı, performansın alt metniyle kesişimsellik göstermektedir. Cixous’nun dişil yazı (écriture féminine) kavramı, Waiting’in temsil ettiği patriyarkal söyleme karşı bir direniş ile kanonik kurguyu bozma girişimiyle örtüşür. Bu bağlamda çalışma, Waiting’i yalnızca bir performans olarak değil, aynı zamanda kadınlığın yeniden yazılmasına dair bir çağrı olarak ele almaktadır. Çünkü performans yalnızca bireysel bir deneyimi değil; kadınlık kurgusunun farklı boyutlarını, kadın kimliğinin inşasını, kadına suni olarak yüklenen rollerin içselleştirilmesini de sahneye taşır. Bu noktada bu çalışma, Cixous’nun poetik-politik yaklaşımıyla başta olmak üzere çeşitli bakış açıları ekseninde çözümleyerek feminist sanatsal ifade aracılığıyla kadınlık kurgusunun yıkımına dair eleştirel bir tartışma önermektedir.
Related papers
Citation: Aydinalp, E. B. (2020). Varoluşçu özgürlük bağlamında kadın: Simone de Beauvoir ve İkinci Cinsiyet. Litera, 30(2), 465-488. https://doi.org/10.26650/LITERA2020-0066 ÖZ İkinci Cinsiyet'in (Le Deuxième Sexe) yazarı Simone de Beauvoir aktivist, filozof ve feminist olarak yirminci yüzyıl kültürel, edebi ve felsefi çalışmalarını derinden etkilemiş entelektüel ve angaje bir yazardır. 1949 yılında İkinci Dünya Savaşından hemen sonra yazılmış olan İkinci Cinsiyet entelektüel camiayı sadece Fransa'da değil, tüm dünya ölçeğinde kadın sorununu detaylı bir şekilde yeniden düşünmeye sevk etmiştir. Kadın sorununun tarihi, sosyal, felsefi ve kültürel katmanlarıyla ele alındığı bu eserde Simone de Beauvoir kadının "Mutlak" olan erkeğin karşısında nasıl "Başka" olarak konumlandırıldığını ayrıntılarıyla incelemekle kalmaz, öte yandan bu başkalık durumunun erkek tarafından tarihsel olarak dayatılışının ve kadının öz bilinçten yoksun oluşunun tarihi ve sosyal dayanaklarını açımlar. Bu çalışmada Beauvoir'ın Kadın/Erkek diyalektiği aşkınlık/içkinlik ve özgürlük/sorumluluk ikilemleri üzerinden varoluşçu felsefe bağlamında okunacaktır. Burada amaç özellikle Simone de Beauvoir'ın İkinci Cinsiyet kitabında ele aldığı "kadın durumunun", kadının tarihsel ve kültürel olarak nasıl kavramsallaştırıldığını ve ataerkil toplumlarda nasıl ikincil bir duruma indirgendiğini ele almaktır. Bu bağlamda erkek, kadının varoluşunu özsel varoluş mekanizmalarından bağımsız olarak kültürel düzlemde tanımlamıştır. Oysa varoluşçu felsefede varoluş özden önce gelir. Beauvoir kadınların erkek egemenliğini reddetmeyişlerinin nedenlerini, oluşturulan kadın mitinden yola çıkarak gözler önüne serer. Temel amaç kadın varoluşunun Simone de Beauvoir üzerinden özgürlük ve sorumluluk temelinde olanaklarını aramak ve bu olanakların günümüzdeki yansımalarının izini sürmektir.
2021
Bu makale, Cerkes yazarlar tarafindan yazilmis iki edebi eseri yakindan incelemektedir. Biri, 1860'da Adil-Girey Kesev (1837-1872) tarafindan Rusca olarak yayinlanan bir 19. yuzyil kisa oykusu ‘Korkuluk’ [Cucelo] ve ikincisi, Kesev'in hikayesinin bir uyarlamasi olan ve 2006'da Cerkesce olarak yayinlanan Zarina Kanukova'nin ‘Lhemij’ (Kopru) oyunudur. Makale, bu yazarlarin Cerkeslerin kolonyal temsillerine meydan okuma girisimlerinde, yeni bir oznellige, kendi gozlerinden ve oz temsillerinden gordukleri haliyle benligin yeni bir yorumunu nasil ortaya koyduklarini gostermeyi amaclamaktadir. Makale su sorulari yanitlamaya calisiyor: Her iki yerli yazar da Cerkes erkek ve kadinlarinin toplumsal cinsiyete dayali ve irksallastirilmis tarihleriyle sirasiyla kolonyal ve Sovyet sonrasi baglamdaki iliskilerini nasil cerceveliyor ve ifade ediyor? Somurge deneyimini ve temsilini nasil ele aliyorlar? Kendini temsil etme bicimleri nelerdir ve kolonyal dil ve imgeler Cerkes yazarlar...
KADINLAR DÜNYAYI ÇALIYOR/SÖYLÜYOR (Women Play/Sing the Earth)S, 2021
Toplumsal cinsiyet (gender) ilişkileri içerisinde, hâkim yapının (ataerkil) argümanlarının yanında cinsiyete dayalı ötekileştirilme beraberinde kendine özgü yaşam pratiklerini getirir. Söz konusu yaşam pratiklerinin uzantılarını sosyal yaşamın her anında gördüğümüz gibi, fikir ve sanat üretimlerinde de açık bir şekilde gözlemleriz. 1970'li yıllardan bu yana, söz konusu cinsiyete dair ötekileştirmenin merkezinde yer alan kadın ve kadın üretimi olan sosyal mefhumlarla ilgili edinilen yetersiz bilgilerle mücadele, kadın hareketlerinin etkisi ile tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi etnomüzikoloji ve performans sanatlarının da temel ilgi alanları içine girmiştir. Her alanda kadına dair tespitler yapılma gereksinimleri, geleneksel toplum yapısında olduğu kadar, modern ve postmodern toplum yapılarında da var olan cinsiyete dayalı ötekileştirmelerden kaynaklanmakta olup, toplumsal yapı örüntüleri içerisinde dezavantajlı grup haline gelen kadınların müzik üretimi, müzik performansları ile günlük ve özel ritüeller içerisinde yer alış yollarının çeşitli katmanlar üzerinden ele alınması gerekliliğini de ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal cinsiyet (gender) odaklı araştırmaların ekseninde yatan en önemli faktörlerden biri olan "toplum içerisinde kadın kimliği" bu sempozyumun odak noktasını oluşturacaktır. Sempozyum vasıtasıyla sanat ve düşünce tarihinin çok katmanlı olarak yeniden yazılması ve inşa edilmesi, disiplinler arası bir etkileşim ve üretim ile irdelenmesi için bu alanda çalışan araştırmacıları, sanatçıları bir araya gelmeye, tartışmaya ve bilgiyi paylaşmaya davet ediyoruz.
2012
Feminist edebiyatin oncu romanlarindan biri olan Uyanis’in yazari Kate Chopin, ayni zamanda yazdigi bircok oyku ile taninir. Amerikan edebiyatinin ozgun isimlerinden Kate Chopin’in kisa oykuleri, ayni temleri yogunlastirilmis bir sekilde dile getirmesi nedeniyle romanlarindan daha basarili olarak kabul edilir. Kendi ozgun bicemini gelistiren Chopin, oykulerinde ataerkil toplumun kadina bictigi rolu yadsir, oznelliklerine sahip olamamis ve seslerini duyuramamis kadinlarin egemen kultur tarafindan dislanislarini ve nasil temsil edildiklerini simgeleyen kadin tipleri yaratir. Yazarin en cok okunan ve bilinen oykuleri arasinda yer alan ve bu calismanin konusunu olusturan The Story of an Hour’da, Louise Mallard’in yasamindaki bir saat anlatilir. Yazar oyku boyunca toplumdaki alisilagelmis evlilik kurumunu, erkek-kadin iliskilerini, erkegin ustunlugunu ve kadinin bastirilmisligini dile getirir. Yeni bir “ben” ve “kimlik” arayisi icinde olan Louise’...
WOMEN PHENOMENON IN TERMS OF SOCIAL HISTORY DETERMINATION OF IDENTITY OF WOMEN IN ANKARA IN THE 17TH CENTURY SOSYAL TARİH AÇISINDAN KADIN OLGUSU XVII. YÜZYILDA ANKARA KADINININ KİMLİK TESPİTİ, 2019
The history gained a place in the social sciences in the beginning of the 20th century and opened doors to major transformations in terms of revealing the historicity of mankind. In this period, the history was trying to be recognised as a science and its predominantly narrative writing technique started to change and an understanding of social history was developed, which includes individuals in the field of history. Even micro-fields such as gender historiography and women's historiography were added to the history arena. This transformation was called social history and it opened doors to clearer view of social reality. The women is an important factor of the history, and her status is one of the significant elements of the social history. When we look at from this point of view, the historicity of the women of Ankara had significant importance and comprise one of the main data to understand the period (17th century). Our study aims to determine the identity of women of Ankara in the 17th century with the view of historical sociology and reveal her status in the society and her presence in public places. In our study, we have examined Ankara Islamıc Judicial records (Şer'iyye Sicilleri) of the period together with the copyrighted studies and academic theses related to the period, and our interpretation was presented accordingly. • Keywords Ankara, Identity, History, Women, Social History. • Öz Tarihin sosyal bilimler arasında XX. yy.ın başlarında kendine yer edinmesi, insanın tarihselliğinin bundan böyle ortaya konulması açısından büyük dönüşümlere kapı aralamıştır. Bu dönemde bilim olma uğraşı veren tarihin ağırlıklı olarak olay anlatımına dayalı yazım tekniği değişmeye başlamış ve sıradan bireylerin de tarihin alanına dâhil edildiği sosyal tarih anlayışı gelişmiştir. Hatta cinsiyet tarihçiliği, kadının tarihi gibi mikro sahalar da bu sayede tarihin kulvarına eklenmiş oldu.Sosyal tarih dediğimiz bu dönüşüm, toplumsal gerçekliğin daha net kavranmasının önünü açmış; tarihin önemli bir olgusu olarak beliren kadının toplum içerisindeki varlığı, onu sosyal tarihin önemli unsurlarından birisi yapmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi
Eliza Haywood ve Elizabeth Inchbald’un onsekizinci yüzyıl İngiltere’si ataerkil zemininde erkek karakterler aracılığıyla çeşitli kadın karakterler tanıtan Love in Excess or, The Fatal Enquiry (1719) ve A Simple Story (1791) romanları, kadın sesinin geçerliliğine karşılık kadınlara uygulanan baskı ve bu iki tutum arasında kadınların kurallara biat etmesi konularını tartışmaktadır. Love in Excess, erkek karakter D’Elmont aracılığıyla, onun Alovysa ve Amena gibi çeşitli kadın karakterlerle olan aşk ilişkileri sonucunda değişimini yansıtarak, erkeklerle olan ilişkilerine göre tanımlanan kadınlarla ilgili onsekizinci yüzyıl sosyal, kültürel ve ekonomik gerçekliklerini betimler. Aynı şekilde, A Simple Story, Millner ile kızı Matilda’nın birbirinden farklı hikayesini aktarır. Millner, meydan okuyan ve cesaretli bir kadınken, Matilda babası Dorriforth’un yönettiği itaat ve sessizlik dolu bir hayat içerisinde kaybolmuştur. Yine de, bu romanlarda kadın karakterler bütünüyle itaatkar veya bask...
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Bryony Lavery is an important figure in British feminist drama. She has been noted by critics for her unconventional theatrical methods and themes. Her Frozen (1998) is an antipaedophiliac play that deals with a psychiatrist who tries to investigate the motives of a paedophile. Investigations into the past of the sexual predator blur the lines between the victim and the victimiser, and the acts of forgiving by the wronged family challenge conventional motifs of revenge. Lavery's use of black and dark comedy further challenges conventional ways of dealing with such serious matters. Therefore, by presenting the psychosexual history of the sexual predator in Bryony Lavery's Frozen, this article will analyse the social and psychological reasons behind sexual abuse in the play, and discuss Lavery's unconventional poetics of anti-paedophilia.
Bu araĢtırmanın amacı, Türkiye"de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan ve zorunlu ders olarak ilkokul 1. 2. 3. 4. sınıf müfredatında yer alan Türkçe ders kitaplarında yer alan metin ve görsellerin içerik analizini içermektedir. Bu amaçla araĢtırmacılar tarafından ilgili literatür incelenerek bir kontrol listesi oluĢturulmuĢtur. Bu kontrol listesi, metin ve görsellerde kadın ve erkeğin görünürlük oranı, kadın ve erkeğe yönelik atfedilen roller, kadın ve erkeğin kamusal ve özel alan açısından yer verildiği mekânlar, günlük yaĢamda yaptıkları iĢler erkek ve kadın için kullanılan materyallerin özellikleri üzerinden incelenmiĢtir. Türkiye"de temel eğitimin önemli derslerinden biri olan Türkçe ders kitaplarını yayına hazırlayan editör ve tasarımcıların çoğunun kadın olmasına rağmen, toplumsal cinsiyet eĢitsizliğinin mevcut kitaplarda yeniden inĢa edildiği görülmektedir. Bu sonuç, toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel kodlarla aktarımı açısından önemlidir. Ayrıca görsellerde sınırlı oranda resmedilen kadın, kamusal ve özel alanda daha çok çocukla iliĢkilendirilerek gösterilmektedir. Bu durum, kadına atfedilen annelik rolü ve toplum tarafından kadın için kabul gören meslekler açısından dikkat çekicidir. AraĢtırmanın diğer bir sonucu ise erkek hegemonyasının günümüzde kitaplar aracılığıyla, miras, milli kimlik ve iktidar -güç iliĢkisine dayandırılarak sunuluyor olmasıdır. Bu sonuç geçmiĢ yıllarda yapılan araĢtırma sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir. Ancak ülkemizde kadın-erkek eĢitliğine iliĢkin yapılan hukuki düzenlemeler düĢünüldüğünde, cinsiyet eĢitsizliğin kitaplar aracılığıyla çocuklara yeniden üretim bağlamında sunulmaya devam ettiği görülmektedir.
ÖZ Bu çalışmada, Flora Nwapa'nın Women are Different adlı romanından yola çıkılarak Nijerya toplumundaki toplumsal cinsel kimlik modelleri incelenecektir. Bu romanda, Flora Nwapa Nijeryalı kadınların hakları konusunda örneğin eğitim hakkı gibi nasıl bilinçlendiklerini anlatmaktadır. Ayrıca, Flora Nwapa henüz yeni bağımsızlığını kazanan Nijerya'da yaşamanın kadınlar açısından avantajlarını ve dezavantajlarını da bu romanında gündeme getirmektedir. Romanda, (bir çelişki gibi de gözükse) bazı Nijeryalı kadın karakterlerin eski İngiliz yönetiminin olduğu günleri özledikleri gözlenmektedir, çünkü özgürlük onlara beraberinde bazı sorumluluklar da getirmiştir ve yeterli eğitimsel donanımları ve ekonomik özgürlükleri olmadığı için bu sorumluluklar bazı kadınların omzunda bir yük olmaya başlamıştır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, çoğu kadın karakter sömürge dönemi Nijerya'sından sömürgecilik sonrası Nijerya'ya geçiş döneminde elinden geleni yapıp sorunların üstesinden gelmeye çalışmıştır. Bu konulara ek olarak, Women are Different adlı romanda Nijeryalı erkeklerin toplumsal cinsel kimlik konusunun yanı sıra, toplumsal sorunlara ve sosyo-politik konulara olan tutumları da okuyucuya aktarılmaktadır. Romanda, Nijeryalı kadın ve erkeklerin toplumsal sosyal cinsel kimlik modelleri karşılaştırılarak, sadece Nijerya'da değil, aslında tüm dünyada kadın hakları konusunda bir bilinç oluşturmanın ne kadar önemli olduğunun altı çizilmektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada Flora Nwapa'nın Women are Different adlı romanından örneklemelerle sömürgecilik dönemi sonrası Nijerya'sında kadınların rolleri ve sorumlulukları incelenecektir. ABSTRACT The aim of this paper is to analyse the gender patterns in Nigerian society with reference to Flora Nwapa's novel, namely Women are Different. In this novel, Flora Nwapa narrates how the Nigerian women begin to gain consciousness about their rights such as having access to education. Furthermore, the advantages and disadvantages of living in a newly independent Nigeria for the Nigerian women are brought forward by Flora Nwapa. Related to this, in the novel, paradoxically it has been observed that some Nigerian women characters begin to long for the old British colonial days due to the fact that freedom brings some responsibilities as well. Lacking the necessary educational background and economic independence, these women's new responsibilities begin to be a burden on their shoulders. Yet, they try to cope with all the problems successfully during the time of the transition from the colonial to the postcolonial period. In addition to these, the Nigerian males' attitude towards all these political, social and gender problems are conveyed to the readers in Women are Different. Meanwhile, the Nigerian female gender patterns are compared and contrasted with the Nigerian male gender patterns and eventually, the importance of raising consciousness about the women's problems not only in Nigeria, but also all around the world has been underlined in the novel. Accordingly, in this paper, the Nigerian women's role in the postcolonial Nigerian society will be evaluated with regard to the examples given from Women are Different.
International Primary Education Research Journal, 2021
Bu araştırmanın amacı, okul öncesi eğitime devam eden 54-72 ay aralığındaki çocukların, kardeş algılarını resimler aracılığı ile incelemek ve elde edilen bulguları ortaya koymaktır. Bu amaç doğrultusunda, çocukların kardeş kavramına ilişkin çizimlerini incelemek amacıyla gerçekleştirilen çalışmada nicel ve nitel araştırma yaklaşımlarının bir arada kullanıldığı karma yöntem, araştırmanın modeli olarak belirlenmiştir. Alanyazında, kardeş ilişkilerini, kardeşi olan ve olmayan çocukların farklılıklarını resimler yolu ile inceleyen bir çalışmanın olmaması araştırmayı önemli kılmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2019-2020 eğitim-öğretim yılında İstanbul İli Beylikdüzü İlçesinde faaliyet gösteren MEB'e bağlı bağımsız bir özel öğretim kurumundaki 81 çocuk oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak, "Kişisel Bilgi Formu", iki adet "Değerlendirme Formu" ve "Sonuç Formu" kullanılmıştır. Çalışma grubunun resim çizmeleri, "bana bir kardeş resmi çiz" yönergesi ile başlamıştır. Çocukların çizdikleri figürlerin neler olduğu ve hangi sıra ile çizildikleri kaydedilmiştir. Çizimler esnasında çocukların davranışları gözlemlenmiş, çocuklara sorular yöneltilmiş ve bu sorulara verdikleri cevaplar yazılı olarak kaydedilmiştir. Resmin incelenmesinde her figür tek tek incelenmiştir. Çalışma yapılacak ortamın önceden belirlendiği, gizli kamera düzeneğinin yerleştirildiği ve odaklanmayı zorlaştıracak tüm görsellerin ortamdan kaldırıldığı özel tefrişatlı derslikte, her çocuk resim çizme eylemini istediği sürede tamamlamıştır. Araştırmacı tarafından çocuklarla yüz yüze etkileşim kurularak tüm veriler bizzat kaynağından temin edilmiştir. Çalışmanın sonunda, çocukların yaptığı resimler ve sorulara verdikleri cevaplar arasında tutarlılık olduğu saptanmıştır. Tüm çocukların, kardeşi olsun veya olmasın, kardeş çizdikleri; kardeşi olmayan çocukların da kardeş çizimlerinde kuzen veya arkadaşlarını çizdikleri gözlemlenmiştir. Çizimlerinde kullandıkları kişi ve kompozisyonlarda genelde pozitif yansıtmada bulundukları tespit edilmiştir.

Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.