Conference Presentations by Yunus Ergen

I. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu, 2021
İslam dinine karşı nefret ve korkunun tezahürü olarak tanımlanan, Müslümanları ötekileştiren ve g... more İslam dinine karşı nefret ve korkunun tezahürü olarak tanımlanan, Müslümanları ötekileştiren ve günümüzde bir “endüstri” (Lean, 2017; Gölcü & Aydın Varol, 2018) haline gelen İslamofobi, dünyanın -gerek Müslüman gerekse Müslüman olmayan- hemen her bölgesinde gözlemlenebilen bir olgu yahut “problem” olarak varlığını sürdürmektedir. İslamofobinin oluşumuna ve süreklilik kazanmasına etki eden en önemli unsurların başında ise medyanın geldiği söylenebilir. Nitekim 11 Eylül 2001 saldırıları sonucunda İslamofobinin gözle görünür oranda artmasına neden olan en önemli gelişmelere, medyada İslam’a ve Müslümanlara yönelik olumsuz içeriklere yoğun bir biçimde yer verilmesinin etkisi olduğu açıktır. Özellikle Hristiyan Batı dünyasının küresel medya kuruluşlarının içeriklerinde İslamofobik temalara sıklıkla rastlanılması bu durumun somut bir göstergesi olarak değerlendirilebilir (Gölcü & Çuhadar, 2017). Avrupa’da başta Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere gibi ülkelerin yanı sıra ABD ve Kanada gibi Kuzey Amerika ülkelerinin medya kuruluşları da ürettikleri içeriklerde İslamofobik temalara hemen her fırsatta başvurarak, İslam’a ve Müslümanlara yönelik korkunun ve nefretin tırmanmasına önayak olmaktadırlar (Aydın Varol, 2019). Böylelikle İslam dini ve bu dine inanan Müslümanlar ötekileştirilmektedirler. Bu ötekileştirme, İslamofobiyi bir “korku” durumu olmaktan çıkarak bir “nefret” durumuna dönüştürmekte ve gündelik yaşam içerisinde İslam’a ve Müslümanlara yönelik İslamofobik davranışların artmasına ve hatta şiddet olaylarının yaşanmasına sebep olmaktadır.

II. ULUSLARARASI BİLİMSEL VE MESLEKİ ÇALIŞMALAR SEMPOZYUMU (BILMES 2018), 2018
Batı dünyası olarak tanımlanan Avrupa ve Kuzey Amerika önemli bir Müslüman nüfusa sahiptir ve bu ... more Batı dünyası olarak tanımlanan Avrupa ve Kuzey Amerika önemli bir Müslüman nüfusa sahiptir ve bu Müslüman nüfus çeşitli söylem ve eylemlerle ötekileştirilmektedir. Bu ötekileştirmenin odağında ise Müslümanların dini olan İslam yer almaktadır. Müslümanları ötekileştirmeyi hedefleyen ve İslam dinine karşı nefret ve korkunun tezahürü olarak tanımlanan İslamofobi olgusu ise özellikle 2000’li yılların başından itibaren Batı toplumlarında sıklıkla görülmeye başlamış, günümüzde ise kurumsallaşarak kamusal bir karşılık bulmaya başlamıştır. İslamofobinin oluşmasında ve sürdürülmesinde medyanın ve Batı kökenli aşırı sağ ideolojilerin rolü geniş bir şekilde yorumlansa da İslamofibinin oluşmasında ve sürdürülmesinde siyasilerin oynadığı role yeterince ilgi gösterilmediği söylenebilir. Buradan hareketle bu çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) son başkanlık seçimini kazanan Donald Trump’ın kampanya sürecinde İslamofobiyi bir siyasal propaganda aracı olarak nasıl kullandığına odaklanmaktadır. Çalışmada araştırma yöntemi olarak örnek olay incelemesi seçilmiş ve Donald Trump’ın kampanya sürecindeki İslamofobik söylemleri çeşitli veri kaynakları incelenerek ele alınmıştır. Çalışma sonucunda Donald Trump’ın kampanya sürecinde ve sonrasında İslama ve Müslümanlara karşı siyasal bir retorik geliştirerek İslamofobinin yaygınlaşmasına ve kamusal bir karşılık bulmasına aktif olarak hizmet ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

II. ULUSLARARASI BİLİMSEL VE MESLEKİ ÇALIŞMALAR SEMPOZYUMU (BILMES 2018), 2018
Halkla ilişkiler uygulamalarında, hedef kitle ile karşılıklı anlayış geliştirmek ve örgütün amaçl... more Halkla ilişkiler uygulamalarında, hedef kitle ile karşılıklı anlayış geliştirmek ve örgütün amaçları doğrusunda hedef kitleyi ikna etmek amacıyla kullanılan başlıca araç/ortam, kitle iletişim araçları yani medyadır. Medyanın yapısı, internetin gelişmesi ve yeni medya ortamlarının ortaya çıkması neticesinde değişim göstermeye başlamıştır. Halkla ilişkiler uygulamalarında kullanılan başlıca araç olan medyanın değişmesiyle halkla ilişkiler uygulamalarında birtakım değişikliklerin yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Bu çalışma, halkla ilişkiler uygulamalarının dijitalleşmesi konusunu ele alarak, sosyal medyanın halkla ilişkiler uygulama alanı olarak nasıl kullanıldığını Konya’daki özel şirketlerin sosyal medya hesaplarını incelemek suretiyle ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede 2017 yılı içerisinde İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından ilan edilen “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” ve “Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” raporlarında yer alan Konya Sanayi Odasına (KSO) bağlı 21 şirketin kurumsal sosyal medya hesapları üç aylık süre zarfınca incelenmiştir. Seçili şirketlerin Facebook, Twitter ve Instagram platformlarındaki resmi hesapları 2017 Aralık, 2018 Ocak ve Şubat olmak üzere üç ay boyunca içerik çözümleme tekniğiyle analiz edilmiştir. Araştırmada seçili şirketlerin sosyal medya platformlarını dijital halkla ilişkiler uygulama alanı olarak etkin bir şekilde kullanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Uploads
Conference Presentations by Yunus Ergen