Gümüşhane üniversitesi iletişim fakültesi e-dergisi, Oct 22, 2016
Günümüzde giderek artan kentleşme, endüstriyelleşme ve mevcut kitlesel üretim-tüketim ilişkilerin... more Günümüzde giderek artan kentleşme, endüstriyelleşme ve mevcut kitlesel üretim-tüketim ilişkilerinin bir sonucu olarak insanların doğa üzerinde oluşturduğu baskı ve tahribat artmaktadır. İnsan faaliyetlerinin doğada yarattığı olumsuz etkiler, farklı düşünce akımlarınca geliştirilen hareketlerle sorgulanmaktır. Doğa ve çevreye ilişkin sorunların küresel boyutlara ulaşmasıyla birlikte, farklı ekolojik hareketlerin yanı sıra kitle iletişim araçları da çeşitli anlatılar aracılığıyla dünya kamuoyunun dikkatini yaşanan ekolojik sorunlara çekmektedir. Çalışma kapsamında insanların doğaya yönelik müdahalesini eleştiren anlatı örnekleri olarak Orman Çetesi (Over the Hedge) ve Sevimli Hayvanlar (Konferenz der Tiere) animasyon filmleri incelenmiştir. Bu filmlerde insan ve insan dışı doğa ilişkisinin nasıl aktarıldığının saptanması amacıyla ekoeleştirel paradigma kullanılmış olup göstergebilimsel yöntem aracılığıyla da analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular şu şekildedir; Orman Çetesi filminde insan ile insan dışı doğa ilişkisi kaotik olarak sunulmuş ve filmin başından itibaren aralarında ki çatışma vurgulanmıştır. Öte yandan Sevimli Hayvanlar animasyon filminde ise insan denetiminin dışında kalan çevreci tarihin romantik bir şekilde yeniden inşasından ziyade izleyiciyi çağdaş çevresel sorunlarla yüzleştirmiştir. Bunun yanı sıra filmin en başından sonuna kadar sürekli olarak insanın doğa üzerindeki baskısı ve yıkıcı etkisi vurgulanmıştır.
TURKISH ONLINE JOURNAL OF DESIGN ART AND COMMUNICATION, 2019
Görsel Kültürün önemli bir unsuru olan tipografik öğeler, dijital çağ tüketicisinin gündelik haya... more Görsel Kültürün önemli bir unsuru olan tipografik öğeler, dijital çağ tüketicisinin gündelik hayat pratikleri içinde hesap edilemeyecek kadar çok sayıda karşısına çıkmaktadır. Tasarımcılar tipografinin gizil kimliği aracılığıyla insan zihninde çeşitli anlamlar oluşturmakta ve böylece hedeflenen etki ya da eylemi yaratmaktadır. Tipografik öğelerin estetik ve biçimsel kullanımının uyum ya da uyumsuzluğu; mutluluk verir, hüzünlendirir, neşe verir, etkiler, (satın almaya) teşvik eder, eyleme geçirir, düşündürür, kışkırtır, özel hissettirir, rahatlatır ya da bastırır. Sadece yazı karakteriyle bu ve benzeri birçok psikolojik etki yaratabilmek mümkündür. O halde, hedeflenen amaca ve konuya uygun font tercihinde bulunmanın, salt bir eylem olmayıp iletinin doğrusal bir şekilde alıcıya iletilmesine olanak sağlayan aracı bir işlev gördüğünü söylemek mümkündür. Çalışma kapsamında yazı karakterleri anatomik, sınıfsal, biçimsel ve içeriksel özellikleri açısından incelenecek olup bu özelliklerden elde edilen bilgiler ışığında tipografik karakterler aracılığıyla kimliğin nasıl ifşa edildiği göstergebilimsel yöntem aracılığıyla çözümlenmeye çalışılacaktır. Buna ek olarak yazı karakterlerinin/ fontların ne gibi anlamlar içerdiği, kime-ne mesaj verdiği, hangi tüketici sınıf/lara hitap ettiği soruları da yanıtlanmaya çalışılacaktır.
Resimli Kitaplarda Tipografi Kullanımı: Okunaklılık ve Okunabilirlik Üzerinden Bir İçerik Analizi
Çocuğun ilk etkileşim ve iletişim içinde olduğu görsel okuma aracı resimli kitaplardır. Okul önce... more Çocuğun ilk etkileşim ve iletişim içinde olduğu görsel okuma aracı resimli kitaplardır. Okul öncesi dönem çocuklarına ebeveynleri tarafından okunup çocuklar tarafından resimlemeleri takip edilen, öte yandan ilkokul döneminde okuma öğrenen çocuk tarafından da hem tipografik unsurların hem de resimlemelerin izlendiği resimli kitapların okuyucusu ile etkili etkileşim ve iletişim kurabilmesi biçim ve içeriğin tutarlılığına bağlıdır. Tipografide biçim ve içerik tutarlılığı, tipografik unsurların anatomik özellikleri, okunaklılık ve okunabilirlik ile doğrudan ilişkilidir. Buradan hareketle çalışmada, resimli kitaplarda tipografik unsurların nasıl kullanıldığı, sayfadaki yerleşiminin nasıl olduğu ve bunların iletiyi, anlamı nasıl şekillendirdiği ya da oluşturduğunun ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Buna göre, farklı yayınevlerinden çıkan ölçüt örnekleme tekniği aracılığıyla 54 Türkçe resimli kitap değerlendirmeye alınmış ve içerik analizi yöntemiyle okunaklılık ve okunabilirlik ölçütleri üzerinden çözümlenmiştir.
Görsel iletişim tasarımı olarak resimli kitaplar; hikâye ve resimlemeleriyle çocukların gelişim s... more Görsel iletişim tasarımı olarak resimli kitaplar; hikâye ve resimlemeleriyle çocukların gelişim sürecini şekillendiren, dış dünyada olup bitenler hakkında bilgi edinip sorun ve çözümlerine yönelik fikir edinmesine aracı olan önemli kaynaklardır. Görsel kültürlenmenin başat unsurlarından biri olan resimli kitaplarda ele alınan ölüm, göç, savaş, boşanma, engellilik vb. zor konuların resimlemeleri; çocukların bahsi geçen kavramları soyuttan somuta çekmelerine, anlama ve anlamlandırmalarına aracı olmaktadır. Araştırma kapsamında amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüte dayalı örnekleme tekniği aracılığıyla zor/riskli konulardan biri olup savaşa maruz kalan kişileri konu edinen Dönme Dolap adlı resimli kitap seçilmiştir. Araştırmada savaşa ait izlerin, savaşa maruz kalan kişilerin nasıl resmedildiğinin, anlamın ve anlam katmanlarının nasıl oluşturulduğunun ortaya koyulması amaçlanmıştır. Amaç doğrultusunda veriler görsel göstergebilim yöntemi aracılığıyla incelenmiş ve çözümlenmiştir. Sonuç olarak hikâye ve resimlemeler aracılığıyla iki farklı coğrafi alanda iki farklı yaşamın olduğu ancak bu farklılıkların daha çok ortaklaştıkları ve benzeştikleri durumlar üzerinden buharlaştığı söylenebilir.
Özet İnsan ve doğa çatışması, insanoğlunun gücünü keşfettiği andan itibaren ortaya çıkmış ve olum... more Özet İnsan ve doğa çatışması, insanoğlunun gücünü keşfettiği andan itibaren ortaya çıkmış ve olumsuz etkileri günümüze dek artarak gelmiştir. İnsanoğlunun fiziki ve akli gücünü keşfi, sınırı olmayan menfaatlerinin doğmasına neden olmakla kalmamış, doğayı tahakkümü altına almış, tahrip etmiş ve doğanın tüm olanaklarından yararlanmıştır. Bu durum, ekosistemin bir parçası olan insanı özünden tümüyle uzaklaştırmış, böylece insan ve insan dışı doğa çatışması küresel boyutlarda kendini göstermeye başlamıştır. İnsan eylemlerinin doğa üzerinde yarattığı yıkıcı etkiler, farklı düşünce akımlarınca geliştirilen hareketlerle sürekli olarak sorgulanmıştır. Çalışma kapsamında insan ile doğa sorunsalının yer aldığı çok sayıdaki evren arasından Metin Erksan'ın Yılanların Öcü (1962) filmi örneklem olarak seçilmiştir. Filmde, insan ile insan dışı doğanın biraradalığının uyum ya da uyumsuzluğu, insan ile insan dışı doğa çatışmasının kaynağının ne olduğu, nasıl sunulduğu, ekosistemin önemli parçası olan yılanın sunuluş biçimi ve insan merkezli ya da çevre merkezli yaklaşımlardan hangisine sahip olduğu saptanmaya çalışılmıştır. Bu bulguları elde etmek amacıyla ekoeleştirel kurama başvurulmuş ve söylem çözümlemesi yöntemi uygulanmıştır. Abstract Conflict between humanity and nature emerged when humankind discovered its power, and the negative effects have increased over time. Humankind's discovery of its physical and mental powers resulted in unlimited benefits and in its tyrannizing, destruction and subduing of nature to get the most out of all possibilities. This completely separated human beings from the ecosystem they constituted a part of. Thus, conflict between humans and nature started to manifest on a global level. Different ideological movements have questioned human activities' destructive effects on nature. In this study, film samples from Turkish cinema in which human-nature conflict is the main theme or associated with the main theme are examined. The film Revenge of the Snakes (Yılanların Öcü, 1962), which Metin Erksan scripted and adapted, is considered among many films. This study attempts to address the following issues with attention to the film: the reason for the human-non-human nature conflict; the harmony/disharmony of the human-non-human nature relationship; how it is presented; the presentation of the snake, which plays an important role in the ecosystem; and
THE TURKISH ONLINE JOURNAL OF DESIGN, ART AND COMMUNICATION (TOJDAC), 2019
ÖZ Görsel Kültürün önemli bir unsuru olan tipografik öğeler, dijital çağ tüketicisinin gündelik h... more ÖZ Görsel Kültürün önemli bir unsuru olan tipografik öğeler, dijital çağ tüketicisinin gündelik hayat pratikleri içinde hesap edilemeyecek kadar çok sayıda karşısına çıkmaktadır. Tasarımcılar tipografinin gizil kimliği aracılığıyla insan zihninde çeşitli anlamlar oluşturmakta ve böylece hedeflenen etki ya da eylemi yaratmaktadır. Tipografik öğelerin estetik ve biçimsel kullanımının uyum ya da uyumsuzluğu; mutluluk verir, hüzünlendirir, neşe verir, etkiler, (satın almaya) teşvik eder, eyleme geçirir, düşündürür, kışkırtır, özel hissettirir, rahatlatır ya da bastırır. Sadece yazı karakteriyle bu ve benzeri birçok psikolojik etki yaratabilmek mümkündür. O halde, hedeflenen amaca ve konuya uygun font tercihinde bulunmanın, salt bir eylem olmayıp iletinin doğrusal bir şekilde alıcıya iletilmesine olanak sağlayan aracı bir işlev gördüğünü söylemek mümkündür. Çalışma kapsamında yazı karakterleri anatomik, sınıfsal, biçimsel ve içeriksel özellikleri açısından incelenecek olup bu özelliklerden elde edilen bilgiler ışığında tipografik karakterler aracılığıyla kimliğin nasıl ifşa edildiği göstergebilimsel yöntem aracılığıyla çözümlenmeye çalışılacaktır. Buna ek olarak yazı karakterlerinin/ fontların ne gibi anlamlar içerdiği, kime-ne mesaj verdiği, hangi tüketici sınıf/lara hitap ettiği soruları da yanıtlanmaya çalışılacaktır. ABSTRACT Typographic elements which are an important element of the visual culture are encountered so many times within the daily life practices of the digital age consumer. Designers constitute various meanings in the human brain through the secret identity of the typography and thus create the intended effect or action. Harmony or inharmoniousness of aesthetic and formal use of the typographic elements gives happiness, saddens, gives pleasure, affects, encourages (to buy), energizes, makes think, provokes, feels special, relaxes or suppresses. It is possible to create many psychological effects through the only fonts. Then, it is possible to indicate that preferring the relative font for the intended purpose and subject is not a mere action and is a function that allows the message to be transmitted linearly to the receiver. Within the scope of the study, fonts will be analyzed in terms of anatomical, class, formal and contextual characteristics, and how the identity has been disclosed will be tried to be analyzed through the semiotic method by the typographic characters in the light of the information obtained from these features. In addition, questions of that the typefaces/ fonts include what kind of meanings, what kind of messages are sent to whom, which class(es) of consumers are addressed are tried to be answered.
Aslı İGİT 2 ÖZ Günümüzde giderek artan kentleşme, endüstriyelleşme ve mevcut kitlesel üretim-tüke... more Aslı İGİT 2 ÖZ Günümüzde giderek artan kentleşme, endüstriyelleşme ve mevcut kitlesel üretim-tüketim ilişkilerinin bir sonucu olarak insanların doğa üzerinde oluşturduğu baskı ve tahribat artmaktadır. İnsan faaliyetlerinin doğada yarattığı olumsuz etkiler, farklı düşünce akımlarınca geliştirilen hareketlerle sorgulanmaktır. Doğa ve çevreye ilişkin sorunların küresel boyutlara ulaşmasıyla birlikte, farklı ekolojik hareketlerin yanı sıra kitle iletişim araçları da çeşitli anlatılar aracılığıyla dünya kamuoyunun dikkatini yaşanan ekolojik sorunlara çekmektedir. Çalışma kapsamında insanların doğaya yönelik müdahalesini eleştiren anlatı örnekleri olarak Orman Çetesi (Over the Hedge) ve Sevimli Hayvanlar (Konferenz der Tiere) animasyon filmleri incelenmiştir. Bu filmlerde insan ve insan dışı doğa ilişkisinin nasıl aktarıldığının saptanması amacıyla ekoeleştirel paradigma kullanılmış olup göstergebilimsel yöntem aracılığıyla da analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular şu şekildedir; Orman Çetesi filminde insan ile insan dışı doğa ilişkisi kaotik olarak sunulmuş ve filmin başından itibaren aralarında ki çatışma vurgulanmıştır. Öte yandan Sevimli Hayvanlar animasyon filminde ise insan denetiminin dışında kalan çevreci tarihin romantik bir şekilde yeniden inşasından ziyade izleyiciyi çağdaş çevresel sorunlarla yüzleştirmiştir. Bunun yanı sıra filmin en başından sonuna kadar sürekli olarak insanın doğa üzerindeki baskısı ve yıkıcı etkisi vurgulanmıştır. ABSTRACT Today, as a result of ever-increasing urbazination, industrialization and existing mass production consumption relationship, the pressure and demage of people on nature is on increase. These adverse effects of human activities on nature are being investigated by diverse movements of thought. In view of the troubles concerning nature and enviroment with global extent, various ecologic movements as well as mass mediums attract the attention of world public opinion to the present ecologic problems via various narrations. As some narration samples criticizing the human attemts on nature, such movies as 'Over the Hedge' and 'Animals United' are analyzed within the scope of the study.
Zamanın akış yolculuğuna paralel bir biçimde gelişen, değişen, dönüşen birey ve onun uzantısı ola... more Zamanın akış yolculuğuna paralel bir biçimde gelişen, değişen, dönüşen birey ve onun uzantısı olarak toplum ve toplumsala ait her alan, dijital çağın başlamasıyla birlikte süratli ve devinen bir biçimde yeniden inşa süreci içine girmiş ve işaret edilen kavramların tanımlarını genişletmiştir. Dijital çağın toplumsala ait olan her alanını çeperlemiş -aleni ya da zımni- ve var olan tanımlamaların sınırlarını genişletmiş olmasında teknolojik ve ekonomik gelişmeler başat rol oynamıştır. Teknolojik aygıtlar ve içerikleri aracılığıyla gündelik hayata sığan ve onu biçimlendiren dijital iletişim platformları, bireyleri; toplum(u)ları birbirine yakınlaştırmış ve topluma ait olan değerleri, dinamikleri ve yapıyı yakınlaştırdığı ölçüde dönüştürmüş; anlamsal ve biçimsel düzeyde yeni katman/lar oluşmasına aracılık etmiştir. Dijital iletişim platformlarının bir uzvu olarak sosyal medya, ekonomik gelişim üzerinden ise, çok katmanlı ve boyutlu bir yapıya sahip olan toplumsal uzam içinde, yeni sınıflar inşa edilmesine zemin oluşturmuştur. Örneğin, üretici güç olarak bilinen işçi sınıfı, sosyal medya üzerinden toplumun en şişkin katmanını oluşturur hale gelmiş ve hatta daha genele yayarak ifade etmek gerekirse, internet ağ teknolojisini herhangi bir aygıt aracılığıyla kullanan her birey (ücretli-ücretsiz) işçi olarak konumlandırılmıştır. Şüphesiz ki, bahsi geçen inşa ve konumlanma içinde, derin, kalıcı iz edinme payı, toplumu oluşturan ekosistemler içinde en önemli ve hassas kaynak olan çocuk ve çocukluğa düşmektedir. Araştırma kapsamında, çocuğun derin ve kalıcı iz edinme payını nasıl aldığını yani çocuğun çocukluğunu dijital iletişim ortamları içinde nasıl yitirdiğini, çocuğun çocuk işçiye nasıl ve ne şekilde dönüştüğü, dönüştürüldüğü ve emeğinin nasıl sömürüldüğünü ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, sosyal medya çatısı altında varlık gösteren; çocuk işçiliğini daha görünür hale getirdiği dolayısıyla YouTube video paylaşım sitesi seçilmiştir. Geniş evren içinden amaçlı örneklem tekniğiyle 51 çocuk YouTube kanalına ulaşılmış ve çalışmanın amacı doğrultusunda elde edilen veriler, içerik analizi ile nitel verilerin sayısal analizi teknikleri uygulanarak incelenip çözümlenmiş ve bulgular elde edilmiştir.
İnsanlık tarihi kadar eski olan hikâyeler, insanoğlunun yaşamında önemli bir yere sahiptir. Hikây... more İnsanlık tarihi kadar eski olan hikâyeler, insanoğlunun yaşamında önemli bir yere sahiptir. Hikâyeler, insanların kültürel birikimlerini günümüze taşıyan; gelenek görenekleri, örf âdetleri, giyim biçimleri ve yaşam şekilleri gibi birçok değeri içerisinde barındırmaktadır. Hikâye anlatıcılığı ise kolektif bir dünyanın iletişim biçimi olarak, insan doğasının bir parçasıdır. Onun gücü, anlatılan hikâyenin/olayın tekrarına ve başka aktörlerce aktarılmasına dayanmaktadır. Her defasında başka aktörler, hikâyenin kuşaktan kuşağa aktarılmasını ve ilk deneyimin son dinleyicinin deneyimi hâline gelmesini sağlamaktadır (Sütçü, 2013, s. 80). Dolayısıyla hikâye anlatıcılığı geçmiş ile şimdi arasında bağ kuran, kolektif belleğin birer parçası olmaktadır.
Sözlü kültür döneminde; mağara resimlerinde, masallarda, destanlarda, mitolojik öykülerde ve çeşitli edebî eserlerde hikâye anlatıcılığının örnekleri verilmiştir. Binlerce yıl
sözlü olarak anlatılan hikâyeler yazının icadı ve Gutenberg’in matbaayı keşfi ile yazıya
geçirilmeye başlanmış ve çoğaltılarak hikâyeler geniş kitlelere yayılabilmiştir. 18. yüzyılla birlikte projeksiyon cihazlarına, sinemaya, sonra televizyona ve şimdi de bilgisayar ekranına kadar bilinen her iletişim ortamı ve aracına uyarlanan hikâyeler, dönemin teknolojisine ve koşullarına göre biçim değiştirmiştir (İnceelli, 2005, s. 134). Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, dijital bir devrime önderlik edilmiştir. Küresel ölçekte yayılan internet teknolojilerinin gelişimi ve yeni medya araçlarının artması, geleneksel medyanın sayısallaşmasını sağlamıştır. Özellikle Web 2.0 teknolojisiyle birlikte pasif izleyiciden aktif kullanıcıya dönüşen bireyin, kendi içeriğini üretmeye başlaması ve anlatısını çoklu ortam ögeleriyle zenginleştirebilmesi hikâye anlatıcılığının büyük oranda değişim göstermesine neden olmuştur.
∗
Bu çalışmada dijital hikâye anlatıcılığı kavramının tanımlaması yapılarak, nitelikleri
ortaya konmaya çalışılacaktır. Dijitalleşen medya içerikleriyle gelişme gösteren çapraz
medya stratejisinin medyalararası biçimde ulaştığı boyutlar ele alınacaktır. Çapraz medya kavramının bir strateji olması durumu, transmedya hikâyeciliği kavramıyla karşılaştırılarak irdelenecektir. Çalışmada örneklem dizi üzerinden, farklı iletişim araçları ve ortamlarında çapraz medya stratejisinin uygulanma biçimlerinin ve niteliklerinin araştırılması amaçlanmaktadır.....
Uploads
Papers by Aslı İgit
Books by Aslı İgit
Sözlü kültür döneminde; mağara resimlerinde, masallarda, destanlarda, mitolojik öykülerde ve çeşitli edebî eserlerde hikâye anlatıcılığının örnekleri verilmiştir. Binlerce yıl
sözlü olarak anlatılan hikâyeler yazının icadı ve Gutenberg’in matbaayı keşfi ile yazıya
geçirilmeye başlanmış ve çoğaltılarak hikâyeler geniş kitlelere yayılabilmiştir. 18. yüzyılla birlikte projeksiyon cihazlarına, sinemaya, sonra televizyona ve şimdi de bilgisayar ekranına kadar bilinen her iletişim ortamı ve aracına uyarlanan hikâyeler, dönemin teknolojisine ve koşullarına göre biçim değiştirmiştir (İnceelli, 2005, s. 134). Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, dijital bir devrime önderlik edilmiştir. Küresel ölçekte yayılan internet teknolojilerinin gelişimi ve yeni medya araçlarının artması, geleneksel medyanın sayısallaşmasını sağlamıştır. Özellikle Web 2.0 teknolojisiyle birlikte pasif izleyiciden aktif kullanıcıya dönüşen bireyin, kendi içeriğini üretmeye başlaması ve anlatısını çoklu ortam ögeleriyle zenginleştirebilmesi hikâye anlatıcılığının büyük oranda değişim göstermesine neden olmuştur.
∗
Bu çalışmada dijital hikâye anlatıcılığı kavramının tanımlaması yapılarak, nitelikleri
ortaya konmaya çalışılacaktır. Dijitalleşen medya içerikleriyle gelişme gösteren çapraz
medya stratejisinin medyalararası biçimde ulaştığı boyutlar ele alınacaktır. Çapraz medya kavramının bir strateji olması durumu, transmedya hikâyeciliği kavramıyla karşılaştırılarak irdelenecektir. Çalışmada örneklem dizi üzerinden, farklı iletişim araçları ve ortamlarında çapraz medya stratejisinin uygulanma biçimlerinin ve niteliklerinin araştırılması amaçlanmaktadır.....