Papers by Yavuz Selim UĞURLU
IHLAMUR KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ, 2024
EDEBİYAT-PSİKOLOJİ İLİŞKİSİ AÇISINDAN KÜLLER ROMANI ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME
Gezilip görülen yerlerin özelliklerinin tanıtıldığı yazılara gezi yazısı denilir. Gezi yazıları T... more Gezilip görülen yerlerin özelliklerinin tanıtıldığı yazılara gezi yazısı denilir. Gezi yazıları Türk edebiyatında öteden beri var olan bir düzyazı türüdür. 1960’lı yıllar Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin geliştiği bir dönemdir. 1960’lı yıllarda Türkiye’den Sovyetler Birliği’ne çeşitli resmî ve özel geziler düzenlenir. Bu gezileri gerçekleştiren yazarlar gezilerden edindikleri izlenimlerle eserlerini oluşturur. Bu gezi yazarlarından bazıları “Sovyetler Birliği’nde Türk edebiyatına bakış”ı eserlerine yansıtırken bir kısmı da eserlerinde bu konuya değinmez. Gezi yazılarında bu konuya geniş yer verenler edebiyatçılardır ve çok az yer veren veya hiç yer vermeyenler gazetecilerdir. Bu makalede Sovyetler Birliği’yle ilgili gezi yazılarında yer alan Türk edebiyatına dair bakış ortaya konmaya çalışılmıştır.

Naim Tirali 1940 kuşağı Türk yazarlarındandır. Eserlerinde insan psikolojisine ve sosyal yaşama s... more Naim Tirali 1940 kuşağı Türk yazarlarındandır. Eserlerinde insan psikolojisine ve sosyal yaşama sıklıkla yer verir.
Tirali; hayatı boyunca edebiyat, siyaset ve yayın dünyasının içinde olmuştur. Tirali, bu sayede birçok şair, yazar
ve siyasetçiyle iletişim hâlinde olmuş, bazılarıyla da yakın dostluklar kurmuştur. O, bu dostluklardan ve
ilişkilerden bir kısmına bazı hikâyelerinde yer verir. Tirali, aynı zamanda bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de
karakterlerinden biridir. Edebiyat dünyasından Sait Faik Abasıyanık, Yaşar Kemal, Oktay Akbal, Salâh Birsel;
siyaset dünyasından Adnan Menderes, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Yıldırım Akbulut birer hikâye kişisi olarak
onun hikâyelerinde yer alır. Hikâyelerde yer alan edebî şahsiyetler yazarın arkadaşı olarak okuyucunun karşısına
çıkarken siyasi şahsiyetler ise yazarın tanıdığı veya hayatının sadece bir döneminde iletişim kurduğu kişilerdir. Bu
hikâyelerde yazarın, olaylara ve kişilere gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığı görülür. Bu çalışmada, Naim
Tirali’nin hikâyelerindeki edebî ve siyasi şahsiyetlerin eserlerde nasıl ele alındığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Naim Tirali, hikâye, edebî şahsiyetler, siyasi şahsiyetler

Carl Gustav Jung tarafından psikoloji dünyasına kazandırılan “arketip” kavramı, geçmişten günümüz... more Carl Gustav Jung tarafından psikoloji dünyasına kazandırılan “arketip” kavramı, geçmişten günümüze aktarılan davranış kalıplarını ifade etmektedir. Jung bu kavramı insan davranışlarını açıklamak amacıyla kullanmıştır. Arketiplerden birisi de persona (maske) arketipidir. Kişiliğin toplumsal yönünü temsil eden persona, kişinin sosyal yaşamda nasıl görünmek istiyorsa ona göre edindiği kimliktir. İnsanlar toplum tarafından kabul görülme ihtiyacı duyar ve bu sebeple çeşitli personalar geliştirerek toplumun genel davranış şekillerine ayak uydurur. Arketipsel eleştiri, edebî eserlerdeki karakterlerin davranışlarının altında yatan sebeplere ve eserlerin olay örgülerine arketipler ışığında yaklaşır. Orhan Kemal’in 1940’ların Türkiye’sini ele aldığı Murtaza romanı arketipçi eleştirinin kavramlarından birisi olan persona arketipi açısından incelenmeye uygun bir eserdir. Bu çalışmada, romanın başkişisi olan Murtaza ve onun başından geçen olaylar “persona” arketipi ekseninde ele alınmaya çalışılmıştır.

Kadının toplumdaki konumuna ve sorunlarına edebî metinler ekseninde yaklaşan feminist edebiyat el... more Kadının toplumdaki konumuna ve sorunlarına edebî metinler ekseninde yaklaşan feminist edebiyat eleştirisi, erkek egemen edebiyat dünyasında yeni bir pencere açmıştır. Bu çalışmada “yazar olarak kadına yönelik feminist eleştiri yöntemi” kullanılmıştır. Nazlı Eray’ın Ah Bayım Ah adlı kitabında yer alan “Monte Kristo” adlı hikâye bu çalışmanın inceleme konusu olan metindir. Şehirde yaşayan, orta sınıfa mensup çocuklu bir ev kadını olan Nebile’nin başkişi olduğu hikâyede kocasının ona yaklaşımından ve hayatından bezen kadının mutluluğu arama çabası ekseninde genel anlamda kadın sorunlarına bir kadın yazarın bakış açısıyla yaklaşılmıştır. Bu çalışmanın giriş kısmında feminizm ve onun Türk edebiyatındaki seyri, ayrıca Nazlı Eray ve “Monte Kristo” adlı eseri hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Giriş bölümünden sonraki bölümlerde ise “feminist edebiyat eleştirisi”; Nazlı Eray’ın hayatı, sanatı ve eserleri hakkında çeşitli bilgiler verilmiştir. Çalışmanın en sonunda yer alan bölümdeyse sanatçının bir kadın yazar olarak bir kadının yaşadığı problemleri nasıl ele aldığı hikâye metninden alıntılar da yapılarak feminist edebiyat eleştirisi ışığında ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Anadolu Notları”nda Reşat Nuri Güntekin’in Çocukluğuna Dair İzler, 2022
Cumhuriyet Dönemi’nin önde gelen roman, hikâye ve tiyatro yazarlarından Reşat Nuri Güntekin’in (1... more Cumhuriyet Dönemi’nin önde gelen roman, hikâye ve tiyatro yazarlarından Reşat Nuri Güntekin’in (1889-1956) “Anadolu Notları” adlı yapıtı; gezi yazısı, anı ve deneme türünün özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır. Eser, yazarın müfettişlik görevi sebebiyle Anadolu’ya yaptığı gezilere ilişkin notlarını kitaplaştırmasıyla oluşturulmuştur. Eser iki ciltten oluşmaktadır. Birinci cildin ilk baskısı 1936’da, ikinci cildin ilk baskısı ise 1966’da yapılır. Birinci ciltte yirmi yedi, ikinci ciltte yirmi beş olmak üzere “Anadolu Notları”nda toplamda elli iki not yer almaktadır. Eserde Anadolu’nun 1930’lu yıllardaki sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili yazarın çeşitli görüş ve izlenimleri yer almaktadır. “Anadolu Notları”ndaki temel konuları şu şekilde sıralayabiliriz: Anadolu coğrafyası ve Anadolu insanı, fakirlik, eğitim, sağlık, ulaşım, din, misafirperverlik, tiyatro, kahvehane kültürü, para. Yazarın “Anadolu Notları”nı kaleme almasında çocukluğunu Anadolu’da geçirmesinin ayrıca Milli Eğitim Bakanlığındaki müfettişlik görevi sebebiyle Anadolu’nun birçok yerine seyahatler yapmasının payı büyüktür. Bu çalışmanın giriş kısmında sırasıyla; yazarın hayatı, sanatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. Ardından eserin tanıtımı yapılmıştır. Son olarak da bu eserin oluşmasında yazarın çocukluğunun katkısı kısaca belirtilmiştir. Bu çalışmanın en kapsamlı kısmı olan “Anadolu Notları”nda Reşat Nuri Güntekin’in çocukluğuna dair izler” başlıklı kısımdaysa metinlerden alıntılar yapılmak suretiyle yazarın çocukluk hatıralarının, çocukluğunda dinlediği veya okuduğu hikâyelerin esere olan katkısı gösterilmiştir. Bu çalışmayla, Reşat Nuri Güntekin’in çocukluğuna dair izlerin “Anadolu Notları”na ne şekilde yansıdığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

TroyAcademy, 2021
Türk edebiyatının başlangıcından bugününe dergiler önemli görevler üstlenmiştir. Türk kültür haya... more Türk edebiyatının başlangıcından bugününe dergiler önemli görevler üstlenmiştir. Türk kültür hayatında önemli bir yeri olan dergiler hem bağlı bulundukları dönemlerin tarihî olaylarını; fikir, siyaset ve edebiyat dünyasını; kültür faaliyetlerini yansıtan hem de düşünce hayatına yön vermeye çalışan yayın organlarıdır. 1950’li yıllar Türkiye’de siyasal, sosyal ve ekonomik değişimlerin gerçekleştiği yıllardır. Türk Ruhu Dergisi yayımlandığı dönemde (15 Aralık 1957-4 Temmuz 1958, 14 sayı) sanat ve edebiyat başta olmak üzere içinde bulunulan dönemle ilgili birçok konuya değinerek kendini Türk milletine karşı sorumlu sayar. Bu makalede Türk Ruhu Dergisi’ndeki “Edebiyat San’at” başlıklı köşede yer alan yazılar üzerine bir inceleme yapılmaya çalışılmıştır. Bu makale çalışmasıyla “Edebiyat San’at” üst başlığı altında yayımlanan yazılardan yola çıkılarak bu köşenin millî ruhu canlı tutma gayreti başta olmak üzere Türk Ruhu Dergisi’nin amacı, edebî faaliyetleri ve edebiyatımızdaki yeri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Edebiyatın en fazla ilişkili olduğu bilim dallarından biri de tarihtir. Roman türünde kaleme alın... more Edebiyatın en fazla ilişkili olduğu bilim dallarından biri de tarihtir. Roman türünde kaleme alınmış birçok eserde yazarlar tarihî olayları konu olarak işler. Tarık Buğra’nın Küçük Ağa ve Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı romanı kurtuluş mücadelesini ele alan iki tarihî romandır. Her iki roman da Kuvayımilliye’nin kuruluşu ve devamında yaşanan olayları ayrıntılı bir şekilde ele almaktadır. Küçük Ağa ve Yorgun Savaşçı’da Çerkez Ethem yardımcı karakterlerden biri olarak okuyucunun karşısına çıkar. Bu çalışmanın giriş kısmında öncelikle karşılaştırmalı edebiyat hakkında özet bilgiler verilmiş, bu iki romanın neden seçildiği açıklanmış, Kuvayımilliye ile ilgili açıklamalar yapılmış son olarak da Çerkez Ethem ve onun çevresinde gelişen olaylarla ilgili birtakım bilgiler çeşitli çalışmalardan doğrudan alıntılar yapılmak suretiyle aktarılmaya çalışılmıştır. Giriş bölümünün ardından gelen bölümde Küçük Ağa ve Yorgun Savaşçı romanlarının genel tanıtımı yapılmıştır. Çalışmanın son ve en kapsamlı bölümündeyse Küçük Ağa ve Yorgun Savaşçı romanlarındaki Çerkez Ethem karakteri karşılaştırmalı bir şekilde tahlil edilmeye çalışılmıştır. Bu makale çalışmasıyla, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa ve Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı romanlarındaki karakterlerden biri olan Çerkez Ethem’in bu eserlerin olay örgüleri içerisinde nasıl yer aldığı karşılaştırmalı bir şekilde ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Bir toplumun yapısını incelemek isteyenler için aile, başvurulabilecek eşşiz bir mecradır. Bu seb... more Bir toplumun yapısını incelemek isteyenler için aile, başvurulabilecek eşşiz bir mecradır. Bu sebeple birçok araştırmacı gerek edebî eserler gerekse diğer metinlere başvurmak suretiyle aileye yönelik çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Bu tez çalışması bunlardan biridir.
Edebî eserlerin baş aktörü olan insan, doğar doğmaz bir ailenin mensubu olmakta ve toplumun doğal bir üyesi olarak kabul edilmektedir. İşte bu noktada aileyi ve toplumu konu olarak ele alan edebiyat ile sosyolojinin yolları birbiriyle kesişmektedir. Bu sebeple bu tez çalışmasında her iki alanın bilgi ve belgelerinden faydalanılmıştır.
Zengin bir geçmişe sahip olan Türk edebiyatında aile geçmişten günümüze birçok edebî tür içinde konu olarak kullanılmıştır. Aileyi işleyen tahkiyeli türler içerisinde hikâye önemli bir yer tutmaktadır. Bu tez çalışmasının inceleme kapsamına giren dönem (1870-1923) modern Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinin verilip ardından yetkin örneklerinin verilmeye başlandığı ayrıca Türk halkı açısından değişimin özellikle de ailedeki değişimin belirgin bir şekilde gözlemlenebildiği bir dönemdir.
Cumhuriyet öncesi dönemde kaleme alınan hikâyelerden yola çıkılarak Türk ailesinin o dönemdeki durumunu, Türk ailesindeki değişimi ortaya çıkarmayı amaçlayan bu tez çalışmasının birinci bölümünde hikâye türü, Türk hikâyeciliği, aile sosyolojisine ait temel bilgiler, alana ait temel kitaplar başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan elde edilerek özümsenmiş ve teze aktarılmıştır. Tezin ikinci bölümündeyse Cumhuriyet öncesi dönemde Türk yazarlar tarafından kaleme alınmış hikâyeler aile teması için belirlenen çeşitli alt başlıklar dikkate alınarak okunmuş, fişlenmiş, elde edilen tespitlere dayalı sonuçlar çıkarılmıştır.

Edebî eserlerin temel konusu olan insan, bir toplum içinde yaşamaktadır. Her insan doğar
doğmaz ... more Edebî eserlerin temel konusu olan insan, bir toplum içinde yaşamaktadır. Her insan doğar
doğmaz bir aile sahibi olur. İşte bu noktada edebiyat ile sosyolojinin yolları kesişir. Edebiyat,
insanı toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde ele alır. Bu da gerek edebiyat-aile gerekse
sosyoloji-aile arasındaki ilişkiye işaret eder. Aileyi işleyen tahkiyeli türler içerisinde hikâye önemli
bir yer tutmaktadır. Tanzimat Dönemi’yle Cumhuriyet’in ilan edilişi arasındaki süre Türk halkı
açısından değişimin, Türk edebiyatı açısından da yeni türlerin girişiyle birlikte sanat anlayışındaki
farklılaşmanın meydana geldiği bir zaman dilimidir. 1870-1923 arasındaki zaman diliminde
Ahmet Mithat Efendi, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Ömer Seyfettin, Ahmet Rasim
başta olmak üzere birçok yazar hikâyelerinde aile konusunu işler. Bu eserlerde okur, aile ile ilgili
olarak ailenin kuruluşu ve gelişmesi, aile içi ilişkiler, aile ve günlük hayat, aileyi dağıtan veya
derinden etkileyen olaylar başta olmak üzere birçok konuyla karşılaşır. Bu çalışmada bahsi geçen
yazarların Cumhuriyet öncesi döneme ait hikâyelerinde aile ile ilgili hangi konulara yer verdikleri
edebî dönemler bağlamında ele alınmıştır.
Karşılaştırmalı edebiyat bilimi çalışmalarında eserlerin benzer ve farklı yönleri ortaya konulmak... more Karşılaştırmalı edebiyat bilimi çalışmalarında eserlerin benzer ve farklı yönleri ortaya konulmaktadır. Karşılaştırılan edebî eserler bazen farklı milletlere ait sanatçılara aitken bazen de aynı millete mensup sanatçılara ait olabilmektedir. Bu makalede Fransız edebiyatının ünlü romancısı Balzac’ın İki Gelinin Hâtıraları romanı ile eserlerinin çoğunu 1910-1935 zaman diliminde vermiş olan Raif Necdet Kestelli’nin İsyan-ı Meşrû adlı hikâyesi karşılaştırmalı bir şekilde incelenmiştir. Her iki eser iki farklı edebî türe ait olmasına rağmen olay örgüsü, kişiler, zaman, mekân ve eserde kullanılan teknik bakımından birbirleriyle benzerlik gösterir. Bu çalışmada önce karşılaştırmalı edebiyat bilimi hakkında genel bilgiler verilmiştir. Her iki yazar ve eser genel olarak tanıtıldıktan sonra çeşitli açılardardan iki eserin benzerlikleri ortaya konularak iki eser karşılaştırılmıştır.

Edebiyat ile hastalık arasında yakın bir ilişki vardır. Hastalıklar edebiyat için vazgeçilmez bir... more Edebiyat ile hastalık arasında yakın bir ilişki vardır. Hastalıklar edebiyat için vazgeçilmez bir temadır. Bazı hastalıklar sanat eserleri için ilham kaynağı olmuşlardır. Verem, hastalıklar içerisinde sanatçılara en fazla ilham veren hastalıktır. Verem, yaygın ve ölümcül bir hastalıktır. Bu hastalık edebiyatta birçok edebî türün konu alanına girer. Verem konusu özellikle romanlarda çok başvurulan bir konudur. Ana konusu verem olan roman sayısı hem dünya edebiyatında hem de Türk edebiyatında çok azdır ancak birçok romanda ana olayın dışında da bu hastalıkla karşılaşılır. Verem, Tanzimat Dönemi romanlarında karşılaşılan en yaygın hastalıktır. Verem, Servetifünun Dönemi’nde de sıklıkla işlenen temalardan biridir. 19. yüzyılda kaleme alınan Türk romanlarında aşk-ayrılık-verem-ölüm denklemiyle çok sık karşılaşılır. Genç kız sevdiği erkeğe herhangi bir sebepten ötürü kavuşamayınca vereme yakalanır ve bunun sonucunda veremden ölür. Kavuşma gerçekleşmeyince hislerdeki aşırılık sebebiyle kalpte, beyinde ve bedende yan tesirler ortaya çıkar ve böylece âşık vereme yakalanır. Türk edebiyatında veremin romanlardaki yaygın işlenişi kanserin yaygınlaşması ve hastalığın ölümcül olmaktan çıkması gibi sebeplerden ötürü sona erer. İncelenen romanlarda hastalığa yakalanma sebepleri olarak karşımıza şunlar çıkar: Aşk acısı, yoğun stres, fakirlik sonucu soğuğa mâruz kalma ve bakımsızlık, hapishaneye düşme sonucu vereme yakalanma. Tanzimat ve Servetifünun Dönemi’nde vereme yakalanmanın temel sebebi aşk acısı iken sonraki dönemlerde vereme yakalanmanın temel sebebi fakirlik ve onun etkileri olmuştur. Sonuç olarak verem, Türk edebiyatının özellikle de Türk romanının içindedir.

Mekân, tahkiyeli metinlerin yapı unsurları içerisinde önemli bir ögedir. İnsan, yaşadığı mekânla ... more Mekân, tahkiyeli metinlerin yapı unsurları içerisinde önemli bir ögedir. İnsan, yaşadığı mekânla anlam kazanan, yaşadığı mekândan ayrı düşünülüp değerlendirilemeyecek bir varlıktır. Sanatçı, içinde yaşadığı mekândan her anlamda etkilenmekte ve bu etkilenmeyi eserine yansıtmaktadır. 1940 kuşağı Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden biri olan Naim Tirali 1925 yılında Giresun’da doğar. Tirali’nin ilk çocukluk yılları Piraziz’deki Hasan Bey Konağında geçer. Lise öğrenimi için kaydolduğu Galatasaray Lisesinde yedi yıl yatılı olarak okur. Bu dönem, onu edebiyatla tanıştıran en değerli yıllardır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yüksek öğrenimini tamamlar. Üniversiteye başladığı dönemde gazeteciliğe de adım atar. Naim Tirali, CHP’den Giresun Milletvekili seçilerek meclise girer ve bir dönem milletvekilliği yapar. Naim Tirali, gazetecilik mesleğini sonlandırmasının ardından otuz yıl boyunca ara verdiği hikâye yazma işine geri döner. Naim Tirali, 25 Mayıs Pazartesi 2009’da, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumar. Gezi yazısı ve fıkra türünde de eser veren Tirali’nin hikâye kitapları yayım tarihine göre şu şekilde sıralanır: “Park”, “Yirmibeş Kuruşa Amerika”, “Aşka Kitakse”, “Piraziz Nere Berlin Nere”, “Aşk Dediğin”, “Çılgınca Şeyler”. Naim Tirali’nin hikâyelerinde mekân önemli bir yer teşkil eder. Naim Tirali, gerçekçi bir yazardır. Eserlerinde insan psikolojisine ve sosyal yaşama sıklıkla yer verir. Tirali hikâyelerinde konu seçimine çok dikkat eder. Herkesin üzerinde durduğu ve bildiği konuları hikâyelerine almamaya büyük özen gösterir. Olayların gözden kaçan kısımlarını eserlerinde kaleme alır. Tirali, hikâyelerinin konularını genellikle kendi yaşamından ya da yakın çevresinden seçer. Onun hikâyelerinin neredeyse tümü, yaşanmışlıkların kaleme alınmasından oluşur. Naim Tirali’nin hikâyelerinde Giresun şehri önemli bir mekândır. Yazar, Giresun özelinde Karadeniz insanının pek çok özelliğine yer vermiştir; bunun yanı sıra İstanbul, Paris ve Almanya’ya da onun eserlerinde mekân olarak sıklıkla rastlanılır. Bu çalışma ile Tirali’nin hikâyelerinde Giresun’un bir mekân olarak işlenişi ele alınmaya çalışılacaktır.
Uploads
Papers by Yavuz Selim UĞURLU
Tirali; hayatı boyunca edebiyat, siyaset ve yayın dünyasının içinde olmuştur. Tirali, bu sayede birçok şair, yazar
ve siyasetçiyle iletişim hâlinde olmuş, bazılarıyla da yakın dostluklar kurmuştur. O, bu dostluklardan ve
ilişkilerden bir kısmına bazı hikâyelerinde yer verir. Tirali, aynı zamanda bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de
karakterlerinden biridir. Edebiyat dünyasından Sait Faik Abasıyanık, Yaşar Kemal, Oktay Akbal, Salâh Birsel;
siyaset dünyasından Adnan Menderes, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Yıldırım Akbulut birer hikâye kişisi olarak
onun hikâyelerinde yer alır. Hikâyelerde yer alan edebî şahsiyetler yazarın arkadaşı olarak okuyucunun karşısına
çıkarken siyasi şahsiyetler ise yazarın tanıdığı veya hayatının sadece bir döneminde iletişim kurduğu kişilerdir. Bu
hikâyelerde yazarın, olaylara ve kişilere gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığı görülür. Bu çalışmada, Naim
Tirali’nin hikâyelerindeki edebî ve siyasi şahsiyetlerin eserlerde nasıl ele alındığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Naim Tirali, hikâye, edebî şahsiyetler, siyasi şahsiyetler
Edebî eserlerin baş aktörü olan insan, doğar doğmaz bir ailenin mensubu olmakta ve toplumun doğal bir üyesi olarak kabul edilmektedir. İşte bu noktada aileyi ve toplumu konu olarak ele alan edebiyat ile sosyolojinin yolları birbiriyle kesişmektedir. Bu sebeple bu tez çalışmasında her iki alanın bilgi ve belgelerinden faydalanılmıştır.
Zengin bir geçmişe sahip olan Türk edebiyatında aile geçmişten günümüze birçok edebî tür içinde konu olarak kullanılmıştır. Aileyi işleyen tahkiyeli türler içerisinde hikâye önemli bir yer tutmaktadır. Bu tez çalışmasının inceleme kapsamına giren dönem (1870-1923) modern Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinin verilip ardından yetkin örneklerinin verilmeye başlandığı ayrıca Türk halkı açısından değişimin özellikle de ailedeki değişimin belirgin bir şekilde gözlemlenebildiği bir dönemdir.
Cumhuriyet öncesi dönemde kaleme alınan hikâyelerden yola çıkılarak Türk ailesinin o dönemdeki durumunu, Türk ailesindeki değişimi ortaya çıkarmayı amaçlayan bu tez çalışmasının birinci bölümünde hikâye türü, Türk hikâyeciliği, aile sosyolojisine ait temel bilgiler, alana ait temel kitaplar başta olmak üzere çeşitli kaynaklardan elde edilerek özümsenmiş ve teze aktarılmıştır. Tezin ikinci bölümündeyse Cumhuriyet öncesi dönemde Türk yazarlar tarafından kaleme alınmış hikâyeler aile teması için belirlenen çeşitli alt başlıklar dikkate alınarak okunmuş, fişlenmiş, elde edilen tespitlere dayalı sonuçlar çıkarılmıştır.
doğmaz bir aile sahibi olur. İşte bu noktada edebiyat ile sosyolojinin yolları kesişir. Edebiyat,
insanı toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde ele alır. Bu da gerek edebiyat-aile gerekse
sosyoloji-aile arasındaki ilişkiye işaret eder. Aileyi işleyen tahkiyeli türler içerisinde hikâye önemli
bir yer tutmaktadır. Tanzimat Dönemi’yle Cumhuriyet’in ilan edilişi arasındaki süre Türk halkı
açısından değişimin, Türk edebiyatı açısından da yeni türlerin girişiyle birlikte sanat anlayışındaki
farklılaşmanın meydana geldiği bir zaman dilimidir. 1870-1923 arasındaki zaman diliminde
Ahmet Mithat Efendi, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Ömer Seyfettin, Ahmet Rasim
başta olmak üzere birçok yazar hikâyelerinde aile konusunu işler. Bu eserlerde okur, aile ile ilgili
olarak ailenin kuruluşu ve gelişmesi, aile içi ilişkiler, aile ve günlük hayat, aileyi dağıtan veya
derinden etkileyen olaylar başta olmak üzere birçok konuyla karşılaşır. Bu çalışmada bahsi geçen
yazarların Cumhuriyet öncesi döneme ait hikâyelerinde aile ile ilgili hangi konulara yer verdikleri
edebî dönemler bağlamında ele alınmıştır.