Papers by Baran Gürsel

Birikim Dergisi, 2020
Üzerinden yarım asır geçmiş bir işçi direnişi acaba çoktan unutulmuş mu olmalı mıydı? Ya da, bir... more Üzerinden yarım asır geçmiş bir işçi direnişi acaba çoktan unutulmuş mu olmalı mıydı? Ya da, bir dönem anlatısı içinde huzura mı terk edilmeliydi? 15-16 Haziran Direnişi üzerine konuşma arzusu, bizi, geçmişten kopamamaya, nostaljiye dalmaya ve hatta yenilgiye takılmaya iten bir rahatsızlığın belirtisi olabilir mi? Türkiye işçi sınıfının ister en büyük ve tarihsel direnişlerinden olan 15-16 Haziran Direnişi'ni, isterse büyük ve henüz daha güncel olan Gezi Direnişi veya başkalarını hatırlamaya yöneldiğimizde zihinlerde bu türden sorular canlanabiliyor. Bu soruların genelgeçer cevapları olmayabilir ama bunları olumlu cevaplarla kapatıp, bu gündemleri de doğrudan rafa kaldırmamız için ya, güncel pratiği doğuran sınıf hafızasının oluşumuyla ilgilenmiyor ya da hatırlama faaliyetinin bu hafızanın kuruluşundaki rolünü unutuyor olmamız gerekir.
... 15-16 Haziran Direnişi'ni de böyle bir mantık çerçevesinde, sınıf hafızasının yaratıcı kapasitesine katılabilmesi ve geleceğin şiirine ilham verebilmesi umuduyla hatırlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir hatırlama faaliyeti, olguya, yani hatıra içeriğine yönelecek bir yaklaşım ve yöntemden bağımsız olamayacağı için ben bu metinde bir yaklaşımın tanıtımıyla, 15-16 Haziran'a dair yorumlamalarımı birlikte sunacağım. Psikanaliz ve Marksizmin diyaloguyla inşa edilen bu yaklaşımı sınıfın bilinçdışı yaklaşımı olarak adlandırıyorum.

Özet: Bu metin "sınıfın bilinçdışı" kavramını, bir kuram, araştırma ve politik yeniden inşa nesne... more Özet: Bu metin "sınıfın bilinçdışı" kavramını, bir kuram, araştırma ve politik yeniden inşa nesnesi olarak oluşturma çabasına katkı sunma amacı taşımaktadır. Sınıfın bilinçdışının tanınması ve tanımlanmasına yönelik yürütülecek bu tartışmada öncelikle, sınıf oluşumunda merkezi bir kavram olan sınıf deneyiminin, "belirlenme" ve "belirleme" olarak, ikili niteliğinden söz edilecek; bu bağlamda sınıfın bilinçdışının, deneyimin 'belirlenme' boyutuna oturup oturmadığı sorusu sorulacaktır. Bu soru üzerine düşünebilmek için ise bilinçdışı ve bilincin, öznellik ve nesnellik arasındaki diyalektik ilişkide nasıl bir yeri olduğunun anlaşılması gerektiğine vurgu yapılacaktır. Metinde, öznellik ve nesnellik arasındaki diyalektiği anlamamıza yardımcı olabilecek bir model önerisine bulunulacaktır. Ondan sonra da, bu modelin bize sunduğu mantık çerçevesinde sınıfın bilinçdışının nasıl kavranabileceğine dair bir tartışma yürütülecektir. Bu tartışma sonucunda sınıfın bilinçdışının hem sınıf nesnelliğinin izlerinin taşıyıcısı, hem de sınıf öznelliğinin itici gücü olduğu tespit edilecektir ve sınıf bilincinin de bir önkoşulu ve harcı olduğu vurgulanacaktır.
Abstract: This text aims to make a contribution to forming the concept and the phenomenon of "class unconscious" as an object of theory, research and political reconstruction. In this discussion intended for recognizing and defining the class unconscious, first, the double quality of class experience which is a central concept in the formation of class, as "being determined" and "determining", is going to be taken into account and the question whether class unconscious fits the dimension of 'being determined' is going to be asked. It is going to be adressed that in order to think about this question ,one needs to understand in which places the conscious and the unconcious stand in the dialectical relationship between subjectiviy and objectivity. In the text, there ise model that is going to be proposed and will probably help us understand the dialectics between subjectivity and objectivity. Then a discussion is going to be carried on how one can understand class unconcious taking the logic presented by the model as a base.
Daha evvel, sınıf oluşum/bozuşum sürecine yönelik ruhsal bir yaklaşım modeli önermiştim.
İşçi sınıfının ruhsallığına ilişkin kuramsal bir tartışma yapmak bana göre ne toplumsal ilişkiler... more İşçi sınıfının ruhsallığına ilişkin kuramsal bir tartışma yapmak bana göre ne toplumsal ilişkilerin "nesnelliğinden" vazgeçmek, ne de bireylerin "öznelliğine" gömülmek demek. Yani bu tartışma bizi ne tarihsel maddeleri gözden uzaklaştıracak, ne de psikolojizme kapılıp gitmemize yol açacaktır. Bana kalırsa, sınıfın ruhsallığı üzerine bir tartışma 1 ; toplumsal ilişkiler ile öznellikler arasındaki zorunlu ve geçişli ilişkinin kavramsallaştırılması ve bu ikisi arasında Marksizm ve özellikle de Ellen Meiksins Wood'un tarihsel perspektifi tarafından açılan ara alanların daha çok işlenebilmesi açısından, oldukça zengin bir potansiyele sahip. Ben sınıfın ruhsallığı olgu/kavramını yerleştirebileceğimiz kavramsal çerçeveyi tartışırken Marksizm içindeki bu potansiyellerle temas kurduğumuzu düşünerek bunu yapıyor olacağım.
Gezi'nin, ekonomik ve kentsel yıkımdan rahatsız, yaratıcı ve nüktedan 'orta sınıf' katılımcıları,... more Gezi'nin, ekonomik ve kentsel yıkımdan rahatsız, yaratıcı ve nüktedan 'orta sınıf' katılımcıları, daha doğrusu genç proleterleri, şimdi nerede?" Sıklıkla sorulan önemli bir soru bu.
Otoriter iktidarlar insanların diğer insanlarla kurduğu bağlara saldırır ve aynı zamanda bu bağla... more Otoriter iktidarlar insanların diğer insanlarla kurduğu bağlara saldırır ve aynı zamanda bu bağları otoriter öznelerin, merkezine yerleşeceği şekilde yeniden biçimlenmeye doğru iterler.
Bu yazıda Puslu Kıtalar Atlası'nın* bize sunduğunu düşündüğüm psikanalitik-toplumsal içgörünün bi... more Bu yazıda Puslu Kıtalar Atlası'nın* bize sunduğunu düşündüğüm psikanalitik-toplumsal içgörünün bir hattından bahsetmek istiyorum.

İstanbul'da 1 Mayıs eyleminin nerede yapılması gerektiği üzerine yürütülen tartışmalar sembolleri... more İstanbul'da 1 Mayıs eyleminin nerede yapılması gerektiği üzerine yürütülen tartışmalar sembollerin işlevleri ve sembollerle kurduğumuz ilişkiler üzerine düşünmemiz için verimli bir alan açıyor. Burada Taksim tartışmalarının bize açtığı yolu izleyerek, sembollerle ilişkimizi düzenlerken aklımızda bulunabilecek bir mantık önereceğim. Metinde " sembol " kavramının –her ne kadar yeterli olmasa da metin açısından iş görecek kapsamda bir açıklama yapmak gerekirse-toplumsal ilişkilerin görsel, kavramsal, kurumsal, vb. gibi başka yöntemlerle bir noktada toplanmasına ve onların belli bir alana kapatılmasına (ya da buna meyledilmesine) gönderme yaptığı düşünülebilir. Gerek konunun başlangıç noktasıyla bağlantılı olarak " Taksim " i, gerek bir kavram, kişi, kurum ya da düşünceyi, bağlamına göre bir sembol olarak ele alabiliriz. Bireysel ve toplumsal hayatın akışında sembollerin işlevinin iki yönlü olabileceğini söylemek mümkün. Semboller bir yanda yaratıcılığı ve özgürlüğü çoğaltan ruhsal ya da toplumsal örgütlenmeler sağlarken, diğer yanda da yaratıcılığı ve özgürleşmeyi kısıtlayan, bazen de yıkıcı olabilecek işlevler üstlenebilmekte.

Türkiye'de bu dönemde büyük bir çoğunlukça paylaşılan, farklı mecralarda üzerine konuşulduğunu gö... more Türkiye'de bu dönemde büyük bir çoğunlukça paylaşılan, farklı mecralarda üzerine konuşulduğunu gördüğümüz temel bir deneyimin " gerilim " olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kullanımını gelenekselleştirdiği araçlardan olan " gerilim politikaları " günümüzde en vicdansız ve acımasız şekillerde kullanıma sokulmakta ve mevcut bir düzenin korunması için – " kişisel gerilimleri " de bazen oluşturma, bazen de işgal etme eğiliminde olan-" toplumsal gerilimler " yaratmayı amaçlamaktadır. Güncel durumda, her türlü baskılama ve şiddet aracının ve cinayet ve katliamların da devrede olduğu bir şekilde uygulamaya konulan bu politikaların amacının mevcut iktidar ilişki ve konumlarını korumak olduğunu, bu politikaların yaratıcılarının sözlerinde de açık bir şekilde bulmak mümkün. Ben bu metinde, bu politikaların toplumda nasıl işlediğine dair bazı fikirler sunacağım. Burada sunacaklarımı, " gerilim " üzerine düşünürken içinde olduğumuz güncel durum hakkında başka nasıl fikirler geliştirebileceğimize dair bir düşünce egzersizi olarak görebiliriz.

Eleştirel Psikoloji Bülteni, sayı 6, 2015. Bu metinde, sınıf ilişkilerinde psikologların konumlar... more Eleştirel Psikoloji Bülteni, sayı 6, 2015. Bu metinde, sınıf ilişkilerinde psikologların konumları üzerine düşünürken akla gelen bazı tartışma noktaları üzerinde duracağım ve bunda sonra psikologların sınıf ilişkilerindeki konumunu -ve elbette genel olarak sınıf meselesini-nasıl düşünebileceğimize dair bir kavrayış önereceğim. Birinci bölümde değineceğim bu tartışma noktaları, profesyonel mesleklerin sınıf konumlarından bahsederken tartışmalar ve literatürde sıkça değinildiğini düşündüğüm bazı başlıklardan oluşuyor: statü meselesi, orta sınıf tartışmaları, üretken emeküretken olmayan emek ayrımı ve kafa-kol emeği ayrımı. Bu başlıklar çerçevesinde psikologların sınıf konumuna dair yaygın bir şekilde kullanılan bazı temsili önermeleri bozmaya çalışacağım. İkinci bölümde ise toplumsal ilişkilere dair bir önemli bulduğum bir bakış açısı sunduktan sonra, ilişki ve süreç olarak sınıf anlayışını sınıflaş(tırıl)ma ve sınıflaştırılmaya karşı direnme kavramlarıyla birlikte ele alarak bir paradigma sunmaya çalışacağım. Alternatif bir kavrayış sunarken, bir yandan ele alınan tartışma noktalarının bu bağlamda nasıl düşünülebileceğine değinip, diğer yandan da psikologların sınıf oluşumuna dair temel bazı önermelerde bulunarak metni sonlandıracağım.

Anaakım Psikoloji kapitalist üretim ilişkilerinin sürdürülmesinde birçok farklı role sahiptir. Bu... more Anaakım Psikoloji kapitalist üretim ilişkilerinin sürdürülmesinde birçok farklı role sahiptir. Bu metinde psikolojinin bu ilişkileri kapitalist çalışmaya dair iki temel varsayım kümesini sahiplenerek sürdürmesi ön plana çıkarılacaktır. Bunlar bireycilik ve akılcılıktır. Bireycilik kapitalist çalışmanın temel kültürel öğelerinden biridir. Bireycilik mantığı temel bir birey-toplum ikiliğine yaslanmakta, psikoloji de bu kurguyu yalıtılmış birey varsayımıyla yeniden üretmektedir. Diğer yandan akılcılık, kapitalist çalışmanın, karın azamileştirilmesi ve verimliliğin artırılması için vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Madde/doğa ve akıl karşıtlığında yalıtılmış ve üstün bir konuma sahip akıl, nesnelcilik, ölçme, hesaplama, vb. gibi pozitivist çabalarla psikoloji disiplininin de yüceltilmiş bir kavramı olmuştur. Kapitalist çalışma ve psikoloji disiplini arasındaki bu ortaklık bu yazıda hegemonya çerçevesine oturtulmakta ve bu alanlar içerisindeki muhalif unsurlar da sahiplenilerek bir karşı hegemonya üretme hedefi doğrultusunda incelenmektedir.

Sınıf ve psikoloji arasındaki mevcut ilişki biçimi, ilişkinin her iki tarafını ve bunların içinde... more Sınıf ve psikoloji arasındaki mevcut ilişki biçimi, ilişkinin her iki tarafını ve bunların içinde yer aldığı toplumsallığı kavrama ve bunlara katkı sunma yönünde ciddi eksikliklere sahiptir. Bu ilişkiyi yeniden düşünmeye yönelik bir girişim olan Eleştirel Psikoloji (2012) kitabında yer alan Heather E. Bullock ve Wendy M. Limbert tarafından kaleme alınmış Sınıf 1 makalesi de ana akım psikolojiye yönelik, burada hepsine değinmeyeceğimiz önemli eleştiriler getirmekte fakat onu sınıf kavrayışını koruyarak, var olan ilişki biçimini sürdürmektedir. Ben de burada, yazarlar tarafından dile getirilen eleştirilerin, üzerinde temellendiği sınıf kavrayışının eleştirisinden yola çıkarak sınıf ve psikoloji ilişkisine dair alternatif bir yaklaşım önermeye çalışacağım. Psikoloji ve sınıf ilişkisinin yeniden kurulmasına birkaç açıdan ihtiyaç var. Öncelikle, hakim biçimlerinde sınıf ve tarih körü olmayı tercih eden bir disiplinin ve bu disiplinle meşgul olanların bu pozisyonlarını koruyarak, kendi varoluş biçimiyle ilişkiye geçemeden, insan ve toplumu kavrama ve bunlara katkı sunma iddiası gerçekçi bir iddia değildir. Buna ek * Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) Üyesi 1 Heather E. Bullock ve Wendy M. Limbert, "Sınıf", Eleştirel Psikoloji içinde, ed. D. Fox, I. Prilleltensky & S. Austin, bölüm çev. B. Gürsel, İstanbul: Ayrıntı, 2012, s. 285.

Bu metinde psikoloji alanında yer alan ve son zamanlarda gözle görünür bir şekilde etkinlikleri a... more Bu metinde psikoloji alanında yer alan ve son zamanlarda gözle görünür bir şekilde etkinlikleri artan öğrenci oluşumlarını psikologların proleterleşmesi bağlamında kısa bir şekilde değerlendirerek, emek/sınıf eksenli bir yaklaşıma sahip bir öğrenci oluşumunun nasıl özelliklerinin olabileceğine dair bazı fikirler sunacağım. Burada amacım, var olan grupların yaklaşım ve çabalarının TODAP'ın yaratmasının muhtemel olduğu bir öğrenci örgütlenmesinde nasıl içerilip aşılabileceğine dair bir tartışma yürütmektir. Bu tartışmayı da mevcut oluşumlarını değersizleştirmeden ve varlıklarını yok saymadan yapmayı hedefliyorum. Bana göre son dönemlerde mevcut girişimlerin -kalıcı veya geçici olduğundan bağımsız olarak-bulduğu karşılık onların çeşitli ihtiyaçlara hitap ettiklerini bize göstermektedir. Bununla birlikte hitap ettikleri deneyimleri ve temas ettikleri olguları bir kuramsal çerçeveye oturtma ve bunun üzerinden eylem üretme noktasında önemli eksiklikler taşımaktadırlar. Bu metnin, bu eksiklikleri birlikte tartışabilme ve onları aşabilme yönünde bir girişim olarak kabul edilmesini diliyorum.
Bu metin, psikologlar ve psikoloji öğrencileri arasında bugünlerde sıkça tartışıldığı gözlemlenen... more Bu metin, psikologlar ve psikoloji öğrencileri arasında bugünlerde sıkça tartışıldığı gözlemlenen birkaç konudan yola çıkarak bazı önermelerde bulunmak amacıyla yazılmıştır. Metin esas olarak Odalaşmak İsteyen Psikologlar Facebook Grubu (OİP) pratiğinin değerlendirilmesi üzerinden, psikologların örgütlenmesine dair önem taşıyan bazı konuları tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Burada ele alınan tespitlerin bazılarının daha detaylı bir şekilde temellendirilmeye, bazılarının da buna ek olarak düzenli bir gözlemlenme sürecine ihtiyaç duyduğu açıktır. Bununla birlikte, bu zorunlu uğraşlar, güncel meselelere dair bazı fikirleri daha hızlı ifade etmek için şimdilik ertelenecektir.
Cezaevleri, içinde barındırdığı insanları toplumun geri kalanından izole etmeye çalışırken, içeri... more Cezaevleri, içinde barındırdığı insanları toplumun geri kalanından izole etmeye çalışırken, içeride yaşananlar da toplumun bilgi ve deneyiminin dışında tutulmaya çalışılır. Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde yaşadıklarını paylaşmak ve bu yaşam koşullarında köklü değişiklikler yapmak için mücadele eden örgütler, kurumlar, mahpuslar, onların yakınları, medya kuruluşları, avukatlar ve elbette ismini bilemediğimiz başka insanlar aracılığıyla cezaevi deneyiminin sesi yükseliyor. Psikoloji alanını düşündüğümüzde, bu ses, bahsedilen kanallara ek olarak meslektaşlarımızın deneyimleri aracılığıyla da alanımıza ulaşıyor ve yaşananların üzerine düşünsek de düşünmesek de bu mesele önümüzde önemli bir gündem olarak duruyor.
Conference Presentations by Baran Gürsel
Talks by Baran Gürsel
Baran Gürsel ile, Covid-19 günlerinin toplumsal ruh sağlığına, düşünme ve davranma biçimlerimize ... more Baran Gürsel ile, Covid-19 günlerinin toplumsal ruh sağlığına, düşünme ve davranma biçimlerimize etkilerini, yaşanan kaygı ve korkuyla baş etme yöntemlerimizi, "sosyal mesafe"yi ve bu süreçten kolektif bir çıkış için hangi adımları atabileceğimizi konuştuk. Siz sevgili okurlarımızın ilgisine sunarız. EY: Fantastik gibi duran ama oldukça gerçek bir sürecin içerisinden geçiyoruz hep birlikte. Yaşam biçimlerimiz, planlarımız radikal olarak değişiyor. İnsanlık tarihi boyunca birçok salgın yaşandı. Şimdi de bir pandemi hali var. Türkiye dahil olmak üzere iki yüzden fazla ülkede bu pandemi çeşitli psikolojik etkileri de beraberinde getiriyor. Pandeminin yarattığı ruh halini bir psikolog olarak siz nasıl açıklarsınız? Pandeminin ne gibi etkileri oluyor ya da olabilir?
Uploads
Papers by Baran Gürsel
... 15-16 Haziran Direnişi'ni de böyle bir mantık çerçevesinde, sınıf hafızasının yaratıcı kapasitesine katılabilmesi ve geleceğin şiirine ilham verebilmesi umuduyla hatırlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir hatırlama faaliyeti, olguya, yani hatıra içeriğine yönelecek bir yaklaşım ve yöntemden bağımsız olamayacağı için ben bu metinde bir yaklaşımın tanıtımıyla, 15-16 Haziran'a dair yorumlamalarımı birlikte sunacağım. Psikanaliz ve Marksizmin diyaloguyla inşa edilen bu yaklaşımı sınıfın bilinçdışı yaklaşımı olarak adlandırıyorum.
Abstract: This text aims to make a contribution to forming the concept and the phenomenon of "class unconscious" as an object of theory, research and political reconstruction. In this discussion intended for recognizing and defining the class unconscious, first, the double quality of class experience which is a central concept in the formation of class, as "being determined" and "determining", is going to be taken into account and the question whether class unconscious fits the dimension of 'being determined' is going to be asked. It is going to be adressed that in order to think about this question ,one needs to understand in which places the conscious and the unconcious stand in the dialectical relationship between subjectiviy and objectivity. In the text, there ise model that is going to be proposed and will probably help us understand the dialectics between subjectivity and objectivity. Then a discussion is going to be carried on how one can understand class unconcious taking the logic presented by the model as a base.
Conference Presentations by Baran Gürsel
Talks by Baran Gürsel