Cengiz, Ö. (2021). Edilgen Sessizliği Kırmanın Peşinde: Çevrimiçi Ortamda Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünmek. Himmet Hülür ve Cem Yaşın (Der.), içinde, Yeni Medya, Toplum ve İletişim Biliminin Dönüşümü (s. 187-208). Ankara: Siyasal Kitabevi., 2021
Günümüzün dijitalleşen dünyasında, özellikle internet teknolojisinin
kültür endüstrisi kapsamında... more Günümüzün dijitalleşen dünyasında, özellikle internet teknolojisinin
kültür endüstrisi kapsamında nasıl düşünüleceği, kavramı güncel gelişmeler ışığında ele alan tartışmaları önemli kılmaktadır. Tom Bottomore (2016: 63), Frankfurt Okulu ve Eleştirisi adlı eserinde okuyuculara şu soruyu yöneltir: “Günümüz kültür endüstrisi… karşı konulmaz biçimde etkin midir yoksa Horkheimer’ın ve Adorno’nun kültür endüstrisine yönelttikleri kızgın ithamlar, en azından kısmen onların Amerikan ticari radyo ve televizyonuyla ve film endüstrisiyle karşılaşmalarının neden olduğu kültür şokunun bir sonucu olarak mı yorumlanmalıdır?” Bu noktada sorulması gereken soru, kültür endüstrisinin
1940’lı yıllar çerçevesinde Frankfurt Okulu teorisyenlerinin dönemsel
problemleri çerçeveleyerek ortaya attıkları ömrünü tüketmiş bir kavram
mı olduğu, yoksa güncel tartışmalar içerisinde bu kavramın tekrar ele
alınmasının bir zorunluluk mu olduğudur.
Uploads
Papers by özge cengiz
Editör Bilal SÜSLÜ içinde 135-159
Bu çalışmada Asghar Farhadi’nin
Herkes Biliyor filmi, üç bölüm üzerinden sosyolojik yaklaşımla
Georg Simmel’in gizlilik sosyolojisi kavramsallaştırması
çerçevesinde ele alınacaktır ve bilgi, şüphe ve gizlilik unsurları
üzerinden ilişkilerin nasıl bir dönüşüm geçirdiğinin izleri sürülecektir.
Editörler Nergiz GÜNDEL – Alper ERÇETİNGÖZ içinde 219-241
Bu çalışma eko-güvencesizlik tartışması ekseninde 2019 senesinde çekilen Kokoly kısa belgeseline odaklanmaktadır. 15 dakika uzunluktaki kısa filmde, iklim krizinin Madagaskar’daki bir balıkçı köyüne ve yerlilerine yönelik olumsuz etkilerinin nasıl işlendiğinin takibini yapmak çalışmanın temel motivasyonunu oluşturmaktadır. Bunun için öncelikle eko-güvencesizleşme tartışması ile ilgili kuramsal bir çerçeve çizilecek sonrasında ise film betimsel olarak analiz edilecektir.
toplanan, sentezlenen ve değerlendirilen güncel bilgilerin yer aldığı içeriktir. Gün
içerisinde insanlar, çeşitli kaynaktan gelen birçok haberle karşılaşır. Özellikle dijitalleşme
süreci ile birlikte karşılaşılan günlük haberlerin sayısında önemli bir artış
meydana gelmiştir. Yeni medya ortamında haber platformlarının çoğalması, sosyal
medya ve dijital platformlar aracılığıyla herkesin içerik üretebilir hâle gelmesi; haber
okuyucularını hangi haber içeriklerini takip edecekleri, hangi içeriklerin doğru
olduğu, hangilerinin düzenlenmiş veya dezenformasyonla donatılmış olduğu çıkmazına
sürüklemektedir. Bu kapsamda haber okuryazarlığı doğru bilgiye ulaşmak
için çağımızın en önemli gerekliliklerinden birisi olarak öne çıkmaktadır.
lehine olacak şekilde işlemesi, gazetecilik mesleği için oluşturulan etik ilkeler arasında önemli bir yer teşkil etmiş,
gazetecilerin kendi mesleki saygınlıklarını kullanarak reklam yapmaları engellenmiş, gazeteler ile reklamlar arasındaki
sınırlar keskinleştirilmiştir. Her ne kadar reklamlar gazetecilik mesleği için önemli bir gelir kapısı olsa da, oluşturulan
bu ilkelerle mesleğin saygınlığı ve güvenilirliği korunmaya çalışılmıştır. Bu çabanın temel sebebi ise gazetecinin
kamuyu bilgilendirme rolüdür. Teknolojik gelişmeler ile birlikte yeni medyaya geçiş süreci, geleneksel medya için
oluşturulan etik ilkelerin yeni medyaya uyarlanabilirliği konusunda bir tartışma alanı yaratmıştır. Yeni medya dijitallik,
etkileşimlilik, hipermetinsellik gibi özellikleri ile geleneksel medya ortamından farklılaşmaktadır. Tüm bu farklılıklar
gazetecilik mesleğinin yapısında da yeni pratiklerin önünü açmış; geleneksel medyanın yeni medyadaki uzantılarının
yanı sıra bireysel ve kolektif yeni gazetecilik mecraları meydana gelmiştir. Bu yeni mecraların çalışanlarının maaşını,
haber yapım ve paylaşımı için gerekli bütçeyi nereden, nasıl sağlayacağının henüz kesinlik kazanmaması, geleneksel
medyadan farklı bir reklam/gazetecilik ilişkisi kurulabilir mi tartışmasının önünü açmaktadır. Bu çalışmada, yeni
medyada gazeteci ve reklam ilişkisi özelinde Nevşin Mengü örneği ele alınmıştır. Mengü’nün, kendi sosyal medya
hesabında işbirliği yaptığı bir gıda takviye firmasının ürün tanıtımını yapması üzerine gazeteci ve akademisyenlerin
görüşlerinin yer aldığı haber ve köşe yazılarından bir veri seti oluşturulmuş ve içerikler tematik analiz ile incelenmiştir.
Veri seti 13 haber/köşe yazısından oluşmaktadır. Çalışma, gazeteci ve akademisyen yorumlarıyla sınırlandırılmıştır.
Analiz neticesinde reklam, etik, gelir ve influencer temaları altında yeni medya gazeteciliği/reklam/etik ekseninde hangi
soruların ön plana çıktığı ve hangi konularda anlaşmazlık yaşandığı bulgulanmıştır. Yapılan çalışmayla, yeni medya ve
etik özelinde, alandaki sorunları belirlemek ve tartışmayı genişletmek amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yeni medya, Gazetecilik, Reklam, Etik
olduğunu incelemek ve bu etik sorunlar için geleneksel medya düzenindeki
etik ilkelerin geçerli olup olmayacağına yönelik bir tartışma alanı açmaktır.
Bunun için öncelikle geleneksel medya düzeninde etik sorunların ortaya çıkışı
ve etik ilkelerin düzenlemesi konusu incelenecektir. Sonrasında yeni
medyanın geleneksel medya ortamından farklılaşan özellikleri ve yeni
medyayla birlikte ortaya çıkan sorunlar açıklanacaktır. Son olarak ise
geleneksel medya düzenindeki etik ilkelerin sürdürülebilirliği ve yeni medya
düzeninde yeni etik ilkelere ihtiyaç olup olmadığı tartışılacaktır.
kültür endüstrisi kapsamında nasıl düşünüleceği, kavramı güncel gelişmeler ışığında ele alan tartışmaları önemli kılmaktadır. Tom Bottomore (2016: 63), Frankfurt Okulu ve Eleştirisi adlı eserinde okuyuculara şu soruyu yöneltir: “Günümüz kültür endüstrisi… karşı konulmaz biçimde etkin midir yoksa Horkheimer’ın ve Adorno’nun kültür endüstrisine yönelttikleri kızgın ithamlar, en azından kısmen onların Amerikan ticari radyo ve televizyonuyla ve film endüstrisiyle karşılaşmalarının neden olduğu kültür şokunun bir sonucu olarak mı yorumlanmalıdır?” Bu noktada sorulması gereken soru, kültür endüstrisinin
1940’lı yıllar çerçevesinde Frankfurt Okulu teorisyenlerinin dönemsel
problemleri çerçeveleyerek ortaya attıkları ömrünü tüketmiş bir kavram
mı olduğu, yoksa güncel tartışmalar içerisinde bu kavramın tekrar ele
alınmasının bir zorunluluk mu olduğudur.