Yalova University
Labor Economics and Industrial Relations
AraĢtırma konumuz olan Septisizm, felsefe tarihi açısından önemli bir yer tutan ve fikrimizce diğer felsefe öğretilerine nazaran daha farklı ve karmaĢık bir yapıya sahiptir.
Private employment agencies bring the ones seeking for job and employers together.
Gündelik hayatta, açık veya kapalı alanlarda belirli bir yer bulmaya olan ihtiyaç için, farklı çözümler üretilmektedir ve farklı teknolojiler kullanılmaktadır. GPS teknolojisi açık alanlarda birçok farklı amaç için kullanılırken, kapalı... more
Gündelik hayatta, açık veya kapalı alanlarda belirli bir yer bulmaya olan ihtiyaç için, farklı çözümler üretilmektedir ve farklı teknolojiler kullanılmaktadır. GPS teknolojisi açık alanlarda birçok farklı amaç için kullanılırken, kapalı alanlardaki yer bulma problemi için henüz genel bir çözüm/teknoloji bulunmamaktadır. Kapalı alanlar için geliştirilen yaklaşımların en temel problemleri, kapalı alanların modellenmesi ve kullanıcının konumunun belirlenmesi sürecidir. Bu çalışmamızda kapalı alan navigasyon sistemine genel bir çözüm modeli önerilmektedir. Çalışma kapsamında, binaların modellenebileceği bir web uygulaması ve modellenen binaların 2B düzlemde gözlemlenebileceği bir mobil uygulama geliştirilmiştir. Kapalı alanlarda yol bulma problemini A* algoritmasını kullanarak çözmeyi amaçlayan bu çalışmamızda ayrıca bina modelleme işlemi için de bir araç sunulmaktadır. In our daily lives, different solutions are produced and technologies are used for the need to find a specific place in indoor or outdoor areas. While GPS technology is used for many different purposes in outdoor areas, here is not yet a general solution/technology for locating the problem in indoor areas. The most basic problems of approaches developed for in indoor areas are the modeling of indoor areas and the determination of the user's location. In this study, we propose a general solution model for indoor area navigation system. A web application was developed for modeling buildings in 2D plane. Besides, a mobile navigation application was implemented for indoor areas. Mobile application are intended to minimize the loss of time during finding places in indoor areas for users. For this purpose, the shortest path algorithm (A* algorithm) for mobile application has been added to the study.
ÖZET 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile getirilen önemli yeniliklerden biri, özel ceza kanunları ve ceza içeren tüm kanunlar için geçerli tanımlara yer verilmiş olmasıdır. Bu tanımlardan biri de kamu görevlisi ile ilgili yapılan tanımdır.... more
ÖZET 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile getirilen önemli yeniliklerden biri, özel ceza kanunları ve ceza içeren tüm kanunlar için geçerli tanımlara yer verilmiş olmasıdır. Bu tanımlardan biri de kamu görevlisi ile ilgili yapılan tanımdır. 5237 sayılı TCK"nın 6 ncı maddesine göre "kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi" kamu görevlisi sayılmaktadır. da anlaşılacağı gibi, bir kişinin kamu görevlisi sayılması için yegane ölçüt, kişinin katıldığı faaliyetin kamusal faaliyet olmasıdır. Bunun ötesinde katıldığı faaliyete sağladığı katkının niteliği, bu faaliyet icrasındaki konumu ve faaliyete ne suretle katıldığının bir önemi bulunmamaktadır. 5237 sayılı TCK"nın 6 ncı maddesindeki kamu görevlisi kavramı, 765 sayılı TCK döneminde geçerli olan memur kavramından daha geniş bir kavramdır. Kamusal faaliyete katılan herkes, statüsüne ve faaliyete sağladığı katkının niteliğine bakılmaksızın kamu görevlisi sayılmaktadır. Bu çerçevede 765 sayılı TCK'nın uygulandığı dönemde ortaya çıkan bir kısım adaletsizlikler, yeni düzenlemeyle bertaraf edilmiş ve kamusal faaliyete katılan herkesin ceza hukuku açısından aynı hukuki rejim tabi olması sağlanmıştır. Ayrıca 5237 sayılı TCK'nın altıncı maddesinde yapılan kamu görevlisi tanımı ile, Anayasanın 128 inci maddesindeki kamu görevlisi tabirinin kapsamına yaklaşıldığı bu anlamda hukuk düzeni içinde nispi de olsa bir yeknesaklığın sağlandığını söylemek mümkündür.
- by mehmet geren
- •
ÖZET Çok farklı şekillerde tanımlansa da sosyal dışlanma bireylerin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetlerin dışında bırakılma olayıdır. Kişi toplumsal destekten yoksundur. Sosyal dışlanmaya maruz kalanlar çeşitli nedenlerle... more
ÖZET Çok farklı şekillerde tanımlansa da sosyal dışlanma bireylerin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetlerin dışında bırakılma olayıdır. Kişi toplumsal destekten yoksundur. Sosyal dışlanmaya maruz kalanlar çeşitli nedenlerle toplumla bütünleşmeden dolayısıyla toplumsal korumadan uzaktırlar. Esasen bu tanımlama dezavantajlı grupları akla getirir. Dezavantajlı gruplardan olan engelli bireyler engellerinden dolayı toplumun ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel olanaklarından yeterince faydalanamayabilirler. Herkes tarafından yapılan ortak bir tanımı olmayan engelli kavramı Türkiye'nin de 2008 yılında taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'de tanımlanmış ve tanımda dezavantajlılığa vurgu yapılmıştır. Sözleşmeye göre engelliler "Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeylerde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen kişiler" olarak tanımlanmıştır. Engellilik dereceleri arttıkça sosyal dışlanmanın şiddet boyutu da artabilmektedir. Engelli bireyler engellerinden dolayı işgücü piyasasına katılım da dahil olmak üzere ekonomik hakları kullanmada, sosyal hayata katılımda, kültürel faaliyetlere dahil olmada, siyasi hakları kullanmada engelli olmayan bireylerle eşit durumda değildir. Daha fazla ayrımcılığa maruz kalırlar. Kişinin toplumsal hayata katılamamasının nedeni sadece engeli olan uzvunu/uzuvlarını kullanamaması değildir, toplum tarafından kabul görmeme de toplumsal hayata katılamama nedenleri arasındadır. Engellilerin yaşadıkları dışlanmaların tümü insan hakları ihlalleri arasındadır. Bu nedenle sosyal içerme politikalarının hayata geçirilmesi büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalıĢmada Engellilerin yaşadıkları sosyal dışlanma türleri ele alınarak, Türkiye'de engelli bireylerin sosyal dışlanmalarını önlemek için uygulanan sosyal politikalara yer verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Engelli, sosyal dışlanma, dezavantajlı grup, sosyal politika, Türkiye
- by Elif Yuksel Oktay and +1
- •
International immigration is defined as people leaving their own home country and going to another country due to risks to their lives and to achieve better living conditions. It’s sometimes occurs as an exchange with protocols made... more
International immigration is defined as people leaving their own home country and going to another country due to risks to their lives and to achieve better living conditions. It’s sometimes occurs as an exchange with protocols made between countries as well. One of the examples of this is the population exchange between Turks and Greeks. Upon the signing of “the Covenant and Protocol on the Exchange of the Greek and Turkish Populations” on January 30, 1923, a section of the Muslim population in Greece and the Greek population in Turkey were exchanged. The exchange did not include the Greeks living in Istanbul and the Muslims living in Western Thrace. The people migrating to both countries faced economic, social and cultural problems in addition to housing problems. In this study, the population exchange between Turks and Greeks will be scrutinized and the effects of the exchange on the migrants, their home country and the country that they migrated to will be discussed.
- by Asuman Soner
- •
Özet XIX. yüzyılda başta Britanya olmak üzere toplumlarda kadın-erkek eşitsizliği söz konusudur. Kadınlar toplum içerisinde belirli toplumsal roller dışına çıkamamaktadır. Kadın-erkek arasındaki eşitsizlik sadece sosyal hayatta değil... more
Özet XIX. yüzyılda başta Britanya olmak üzere toplumlarda kadın-erkek eşitsizliği söz konusudur. Kadınlar toplum içerisinde belirli toplumsal roller dışına çıkamamaktadır. Kadın-erkek arasındaki eşitsizlik sadece sosyal hayatta değil çalışma yaşamında da kendini göstermektedir. Ayrıca kadınlar erkeklere göre daha fazla çalışmalarına rağmen erkeklerden daha az maaş almaktadır. Çalışma şartlarındaki zorluklar işçilerin hastalanmasına, zehirlenmesine ve hayatlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Sanayi devrimi sonrası kadınların ve çocukların çalışma hayatı girmesi ve yine zor şart-larda çalışmaları sosyal politikaları zorunlu hale getirmektedir. Sosyal politikalar bu noktada anlam ve önem kazanmaktadır. XIX. yüzyılla birlikte ortaya çıkan sosyal politika disiplini başta işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde işçi taraflı bir anlayış sergilemiştir. Süreç içerisinde sosyal politikanın sorumluluk alanında gelişmeler yaşanmış; kadın, çocuk, yaşlı, eski hükümlü, engelli ve benzeri gruplar sosyal politikaların hedef kitlesi hâline gelmiştir. Sinema filmleri bir sanat dalı olmanın yanında içerisinden çıktığı toplumun bir ürünüdür. Sinema filmleri toplumları etkilemekte ve aynı zamanda toplumlardan da etkilenmektedir. Araştırma da, amaç sinema filmlerinin toplumsal niteliğini öne çıkararak, sosyal politikanın ortaya çıkmasındaki nedeni film aracılığıyla irdelemektir. Araştırmada bu amaçla XIX. yüzyıl Londra'sını yansıtan Sarah Gavron'un 2015 yılı yapımı olan Diren! (Suffragette) filmi adlı filmi ele alınacaktır. Suffragette filminde de görüldüğü üzere XIX. yüzyıl Londra'sı toplumunda, kadınların yaşamak dışında pek de başka bir hakkı yoktur. "Suffrage" kelime-sinden gelen ve "kadınların oy müdacedelesi" veya "süfraje" olarak çevrilen terim, XX. yüzyılın başlan-gıcına yakın Birleşik Krallık'ta ortaya çıkan ve farklı yollarla kadınların başta seçme ve seçilme olmak üzere birçok hakkını savunan hareket için kullanılmaktadır. Suffragette filmi bu noktada önemli bir mücadeleyi bizlere yansıtmaktadır. Sinema filmi birlikte toplumdaki yoksulluk, işsizlik, açlık ve kadınların sosyal dışlanmaya maruz kalmaları gibi sosyal sorunlara dair somut örnekler verilecektir. ABD ve Avrupalı ülkelerde sanayi devrimi sonrası sosyal sorunların toplumları derinden sarstığı söylenebilir. Bu nedenle, belirtilen ül-kelerde sosyal politikaların ortaya çıkışındaki ihtiyaç, dönemi anlatan Suffragette filmi ile ifade edilecektir.
XIX. yüzyılda başta Avrupalı ülkeler ve ABD olmak üzere toplumlarda bir tarafta işsizlik, yoksulluk gibi sosyal sorunlar yaşanırken; diğer tarafta işçiler çok zor şartlar altında çalışmak zorundadırlar. Ayrıca sermaye sahiplerini... more
XIX. yüzyılda başta Avrupalı ülkeler ve ABD olmak üzere toplumlarda bir tarafta işsizlik, yoksulluk gibi sosyal sorunlar yaşanırken; diğer tarafta işçiler çok zor şartlar altında çalışmak zorundadırlar. Ayrıca sermaye sahiplerini denetleyecek herhangi bir mekanizma yoktur. Bu nedenle, sermaye sahipleri rekabet gücünü korumak ve daha fazla kâr elde edebilmek adına işçilerin ücretlerinde azalmaya gitmektedir. Zaten yoksulluk düzeyinde yaşayan işçiler için bu ölümden farksız olacaktır.
Sosyal politikalar bu noktada anlam ve önem kazanmaktadır. XIX. yüzyılla birlikte ortaya çıkan sosyal politika disiplini başta işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde işçi taraflı bir anlayış sergilemiştir. Süreç içerisinde sosyal politikanın sorumluluk alanında gelişmeler yaşanmış; kadın, çocuk, yaşlı, eski hükümlü, engelli ve benzeri gruplar sosyal politikaların hedef kitlesi hâline gelmiştir.
Sinema filmleri bir sanat dalı olmanın yanında içerisinden çıktığı toplumun bir ürünüdür. Sinema filmleri toplumları etkilemekte ve aynı zamanda toplumlardan da etkilenmektedir. Araştırma da, amaç sinema filmlerinin toplumsal niteliğini öne çıkararak, sosyal politikanın ortaya çıkmasındaki nedeni filmler aracılığıyla irdelemektir.
Araştırmada bu amaçla, ilk olarak Fritz Lang’ın 1927 yapımı Metropolis, ikinci olarak Charlie Chaplin’in çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri alanında önemli bir yapı taşı olan 1936 yapımı Modern Zamanlar (Modern Times) filmi, üçüncü olarak 1940 yılı yapımı John Ford yönetmenliğindeki Gazap Üzümleri filmi, dördüncü olarak XIX. yüzyıl İngiltere’siyle ilgili olarak 2005 yapımı Roman Polanski yönetmenliğindeki Oliver Twist filmi, beşinci olarak yine XIX. yüzyıl Londra’sını yansıtan Sarah Gavron’un 2015 yılı yapımı olan Diren! (Suffragette) filmi, altıncı olarak ise XIX. yüzyılı Fransa’sını yansıtan Tom Hooper yönetmenliğindeki 2013 senesi yapımı Sefiller (Les Misérables) filmi ve son olarak yedinci film ise Claude Berri’nin 1993 yapımı Germinal adlı filmi ele alınacaktır.
Sinema filmleriyle birlikte toplumdaki yoksulluk, işsizlik, açlık ve kadınların sosyal dışlanmaya maruz kalmaları gibi sosyal sorunlara dair somut örnekler verilecektir. ABD ve Avrupalı ülkelerde sanayi devrimi sonrası sosyal sorunların toplumları derinden sarstığı söylenebilir. Bu nedenle, belirtilen ülkelerde sosyal politikaların ortaya çıkışındaki ihtiyaç, dönemi anlatan sinema filmleri ile ifade edilecektir.
§
In the 19th century, social problems such as unemployment and poverty in European countries and USA on one hand, workers who had to work under very difficult conditions. In addition, there was no mechanism to control capital owners. For this reason, capital owners were reducing the already wages of workers in order to protect their competitive power and to earn more profits. For workers who had been living under poverty line, it would be no different than death.
Social policies started to gain importance at this point. The social policy discipline that emerged in the 19th century has shown a workers' understanding in the settlement of the disagreements between the workers and the employers. Within the process, there has been developments in the responsibility area of the social policy; women, children, the elderly, ex-convicts, the disabled and similar groups have become the target mass of social policies.
Besides being a branch of art, films are a product of the society of which they come out. For this reason, movies actually guide us about societies. Films affect societies and are also influenced by societies. This research aims to examine the causes for the emergence of social politics through highlighting the social nature of films.
The research will focus on identifying social problems in the society and the necessity of social policies in terms of settlement of these problems which can be explained with the help of movies to substantiate on general hypothesis. While trying to test the hypothesis, in terms of space, England and France and as the period 19th century.
For this purpose in the research, first of all Fritz Lang's 1927 Metropolis, secondly Charlie Chaplin's 1936 Modern Times (Modern Times) film, an important building block in the study economy and industrial relations, the third was the 1940 film John Ford's Wrath of Wrath, the fourth film of the Oliver Twist directed by Roman Polanski in 2005 on the 19th century England, the fifth Suffragette film of the year 2015 by Sarah Gavron, which again reflects 19th century London, the sixth is Les Misérables, the 2013 film produced by Tom Hooper, which reflects 19th century France and finally, the seventh film and last which will be Claude Berri's 1993 film Germinal.
Together with the films, concrete examples of social problems such as poverty, unemployment, hunger and social exclusion of women in the society will be given. It can be said that social problems in USA and European countries after the Industrial Revolution have shaken the societies at their core. Therefore, the need for the emergence of social policies in the mentioned countries, can be expressed with cinema films that describe the period.
Sosyal politikalar bu noktada anlam ve önem kazanmaktadır. XIX. yüzyılla birlikte ortaya çıkan sosyal politika disiplini başta işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde işçi taraflı bir anlayış sergilemiştir. Süreç içerisinde sosyal politikanın sorumluluk alanında gelişmeler yaşanmış; kadın, çocuk, yaşlı, eski hükümlü, engelli ve benzeri gruplar sosyal politikaların hedef kitlesi hâline gelmiştir.
Sinema filmleri bir sanat dalı olmanın yanında içerisinden çıktığı toplumun bir ürünüdür. Sinema filmleri toplumları etkilemekte ve aynı zamanda toplumlardan da etkilenmektedir. Araştırma da, amaç sinema filmlerinin toplumsal niteliğini öne çıkararak, sosyal politikanın ortaya çıkmasındaki nedeni filmler aracılığıyla irdelemektir.
Araştırmada bu amaçla, ilk olarak Fritz Lang’ın 1927 yapımı Metropolis, ikinci olarak Charlie Chaplin’in çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri alanında önemli bir yapı taşı olan 1936 yapımı Modern Zamanlar (Modern Times) filmi, üçüncü olarak 1940 yılı yapımı John Ford yönetmenliğindeki Gazap Üzümleri filmi, dördüncü olarak XIX. yüzyıl İngiltere’siyle ilgili olarak 2005 yapımı Roman Polanski yönetmenliğindeki Oliver Twist filmi, beşinci olarak yine XIX. yüzyıl Londra’sını yansıtan Sarah Gavron’un 2015 yılı yapımı olan Diren! (Suffragette) filmi, altıncı olarak ise XIX. yüzyılı Fransa’sını yansıtan Tom Hooper yönetmenliğindeki 2013 senesi yapımı Sefiller (Les Misérables) filmi ve son olarak yedinci film ise Claude Berri’nin 1993 yapımı Germinal adlı filmi ele alınacaktır.
Sinema filmleriyle birlikte toplumdaki yoksulluk, işsizlik, açlık ve kadınların sosyal dışlanmaya maruz kalmaları gibi sosyal sorunlara dair somut örnekler verilecektir. ABD ve Avrupalı ülkelerde sanayi devrimi sonrası sosyal sorunların toplumları derinden sarstığı söylenebilir. Bu nedenle, belirtilen ülkelerde sosyal politikaların ortaya çıkışındaki ihtiyaç, dönemi anlatan sinema filmleri ile ifade edilecektir.
§
In the 19th century, social problems such as unemployment and poverty in European countries and USA on one hand, workers who had to work under very difficult conditions. In addition, there was no mechanism to control capital owners. For this reason, capital owners were reducing the already wages of workers in order to protect their competitive power and to earn more profits. For workers who had been living under poverty line, it would be no different than death.
Social policies started to gain importance at this point. The social policy discipline that emerged in the 19th century has shown a workers' understanding in the settlement of the disagreements between the workers and the employers. Within the process, there has been developments in the responsibility area of the social policy; women, children, the elderly, ex-convicts, the disabled and similar groups have become the target mass of social policies.
Besides being a branch of art, films are a product of the society of which they come out. For this reason, movies actually guide us about societies. Films affect societies and are also influenced by societies. This research aims to examine the causes for the emergence of social politics through highlighting the social nature of films.
The research will focus on identifying social problems in the society and the necessity of social policies in terms of settlement of these problems which can be explained with the help of movies to substantiate on general hypothesis. While trying to test the hypothesis, in terms of space, England and France and as the period 19th century.
For this purpose in the research, first of all Fritz Lang's 1927 Metropolis, secondly Charlie Chaplin's 1936 Modern Times (Modern Times) film, an important building block in the study economy and industrial relations, the third was the 1940 film John Ford's Wrath of Wrath, the fourth film of the Oliver Twist directed by Roman Polanski in 2005 on the 19th century England, the fifth Suffragette film of the year 2015 by Sarah Gavron, which again reflects 19th century London, the sixth is Les Misérables, the 2013 film produced by Tom Hooper, which reflects 19th century France and finally, the seventh film and last which will be Claude Berri's 1993 film Germinal.
Together with the films, concrete examples of social problems such as poverty, unemployment, hunger and social exclusion of women in the society will be given. It can be said that social problems in USA and European countries after the Industrial Revolution have shaken the societies at their core. Therefore, the need for the emergence of social policies in the mentioned countries, can be expressed with cinema films that describe the period.
Yaşam kalitesi çağımızın popüler başlıklarından biridir. Yıllar boyunca iktisatçılar, doktorlar, hemşireler, sosyologlar ve daha birçok akademisyen tarafından tartışılan kavram; son yıllarda sosyal politikacıların ilgi alanına dâhil... more
Yaşam kalitesi çağımızın popüler başlıklarından biridir. Yıllar boyunca iktisatçılar, doktorlar, hemşireler, sosyologlar ve daha birçok akademisyen tarafından tartışılan kavram; son yıllarda sosyal politikacıların ilgi alanına dâhil olmuştur. Toplumu hem sahip oldukları olanaklar ve kaynaklar hem de bireylerin yaşadıkları hayata dair algıları üzerinden analiz etmeye yarayan yaşam kalitesi anlayışı gün geçtikçe daha fazla ülkenin ve uluslararası kuruluşun sosyal politika hedefi haline gelmektedir. Okullar toplumların geleceklerinin yazıldıkları yerlerdir. Özellikle üniversiteler geleceğin liderlerini yetiştiren kurumlardır. Toplumun refahı için bu kadar kilit durumda olan bir kurumun yaşam kalitesi araştırmalarının konusu olması sürpriz değildir. Yarının toplumunun kalitesi ancak bugünün üniversitelerinin yaşam kalitesi ile sağlanabilir. Ayrıca bu yaşam kalitesi salt bilgi paylaşımı sürecini değil, öğrencinin üniversiteye dair tüm tecrübelerini kapsamaktadır. Üniversite yaşam kalitesinin yükseltilmesi mutlu, huzurlu ve umutlu gençler anlamına gelmektedir. 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Türkiye'de
üniversitelerde eğitim gören öğrenci sayısı 7.198.987 şeklindedir (https://istatistik.yok.gov.tr/). Yeni açılan üniversiteler Türkiye'deki öğrenci sayısının artmasını sağlarlarken, ekonomik problemler, fiziksel eksiklikler, öğretim elemanı sıkıntısı başta olmak üzere bir çok sorunla boğuşmaktadırlar. Bu sorunlar bu üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin yaşam kalitesini de etkilemektedir. Bu çalışmada yaşam kalitesi kavramı ele alınarak, 2008 yılında kurulan ve öğrenci sayısı hızlı bir şekilde artan Yalova Üniversitesi öğrencilerinin yaşam kalitesine ilişkin algılarının ortaya konulması amaçlanmaktadır. Üniversite
Yaşam Kalitesi Ölçeğinin kullanıldığı çalışmada, kullanılmış, örneklem seçilirken tabakalama yöntemi kullanılmış ve 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Yalova Üniversitesi’nde eğitim gören öğrencilerin %8’i anketi doldurmuşlardır.
üniversitelerde eğitim gören öğrenci sayısı 7.198.987 şeklindedir (https://istatistik.yok.gov.tr/). Yeni açılan üniversiteler Türkiye'deki öğrenci sayısının artmasını sağlarlarken, ekonomik problemler, fiziksel eksiklikler, öğretim elemanı sıkıntısı başta olmak üzere bir çok sorunla boğuşmaktadırlar. Bu sorunlar bu üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin yaşam kalitesini de etkilemektedir. Bu çalışmada yaşam kalitesi kavramı ele alınarak, 2008 yılında kurulan ve öğrenci sayısı hızlı bir şekilde artan Yalova Üniversitesi öğrencilerinin yaşam kalitesine ilişkin algılarının ortaya konulması amaçlanmaktadır. Üniversite
Yaşam Kalitesi Ölçeğinin kullanıldığı çalışmada, kullanılmış, örneklem seçilirken tabakalama yöntemi kullanılmış ve 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Yalova Üniversitesi’nde eğitim gören öğrencilerin %8’i anketi doldurmuşlardır.
- by Kagan Karahan and +1
- •
- Student Satisfaction
As work being the most time and resource allocated phenomenon in human life, labour relations are one of the most important research areas of our time. To understand where labour relation stands today, history of labour relations... more
As work being the most time and resource allocated phenomenon in human life, labour relations are one of the most important research areas of our time. To understand where labour relation stands today, history of labour relations researches are essential. For analyzing today's regulations in labour and reflexes in worker-employer relations correctly, it's critical to approach progression in labour relations of the past in Turkey in historical context and examine what has descended. In the studies on history of Turkish labour relations, official documents are mostly used. But a handful of historians agree that literature is a direct resource which narrates the era they have written. In this work we tried to obtain data on labour relations in Turkey while in World War II era and transition to multi-party system just after the war. Then the obtained data has been compared with the data we have form earlier works and it appears that they verify each other.
Türkiye’de sendikacılık Sanayi Devrimi’nden çok sonra ortaya çıkmış olsa da kısa zamanda çok geniş kitlelere yayılmıştır. Fakat dünyadaki gelişmeden farklı olarak Türkiye’de sanayi devrimi gerçekleşmeden örgütlü işçi hareketi ortaya... more
Türkiye’de sendikacılık Sanayi Devrimi’nden çok sonra ortaya çıkmış olsa da kısa zamanda çok geniş kitlelere yayılmıştır. Fakat dünyadaki gelişmeden farklı olarak Türkiye’de sanayi devrimi gerçekleşmeden örgütlü işçi hareketi ortaya çıkmıştır. Bunun en önemli nedeni, Türkiye’de sendikacılığın ortaya çıkışının ideolojik kaynaklı olmasındandır. İşte bu noktada, genel olarak ideolojik sendikacılığın var olduğu ülkemizde sendika ile siyaset arasında sıkı bir ilişki var olmuştur.
Literatürde sendika siyaset ilişkisi modelleri üç grupta ifade edilmektedir. Bunlar, bağımlı model, ara bağımlı model ve bağımsız model olarak adlandırılmaktadır. Bu bölümde sendika siyaset ilişkisi Türkiye’de 1980-2002 yılları arasında öne çıkmış sosyoekonomik olayların çevrelediği siyasi, toplumsal ve ekonomik söylemler üzerinden anlamaya ve analiz edilmeye çalışılmıştır.
Literatürde sendika siyaset ilişkisi modelleri üç grupta ifade edilmektedir. Bunlar, bağımlı model, ara bağımlı model ve bağımsız model olarak adlandırılmaktadır. Bu bölümde sendika siyaset ilişkisi Türkiye’de 1980-2002 yılları arasında öne çıkmış sosyoekonomik olayların çevrelediği siyasi, toplumsal ve ekonomik söylemler üzerinden anlamaya ve analiz edilmeye çalışılmıştır.
Sosyal Politika en geniş tabirle toplumun iyiliğine, refahına yönelik tüm faaliyetleri içeren bir kavramdır. Bu faaliyetler fidan dikmek gibi bireysel veya işçi örgütlenmesi gibi kolektif hareketleri içerebilmektedir. Siyaset ve siyasi... more
Sosyal Politika en geniş tabirle toplumun iyiliğine, refahına yönelik tüm faaliyetleri içeren bir kavramdır. Bu faaliyetler fidan dikmek gibi bireysel veya işçi örgütlenmesi gibi kolektif hareketleri içerebilmektedir. Siyaset ve siyasi oluşumlar da Sosyal Politika disiplini içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Toplumu yönetme gücüne sahip siyasi faktörler sosyal politikayla doğrudan ilişkilidir.
Çalışmada genel anlamda sosyal politika ve siyaset ilişkisi anlatılmaya çalışıldıktan ve sendika teorisinden bahsedildikten sonra sendika ve siyaset arasındaki ilişki anlatılmaya çalışılmıştır. Dönem olarak 2002-2015 yıllarını kapsayan çalışma, sendikanın siyaset üzerinde siyasetin de sendika üzerindeki etkilerini izah etmeye yöneliktir.
Çalışmada genel anlamda sosyal politika ve siyaset ilişkisi anlatılmaya çalışıldıktan ve sendika teorisinden bahsedildikten sonra sendika ve siyaset arasındaki ilişki anlatılmaya çalışılmıştır. Dönem olarak 2002-2015 yıllarını kapsayan çalışma, sendikanın siyaset üzerinde siyasetin de sendika üzerindeki etkilerini izah etmeye yöneliktir.
- by Enes Atay and +1
- •
- Social Policy, Trade Union History, SOSYAL POLİTİKA
Türkiye’de 2000 sonrası refah sisteminde merkezi yönetimin sosyal politika aktörleri olarak yerel yönetim, özel sektör ve gönüllü kuruluşları sorumluluk paydaşı olmaları yönünde öne çıkardığı ve güçlendirmeye çalıştığı literatürde çokça... more
Türkiye’de 2000 sonrası refah sisteminde merkezi yönetimin sosyal politika aktörleri olarak yerel yönetim, özel sektör ve gönüllü kuruluşları sorumluluk paydaşı olmaları yönünde öne çıkardığı ve güçlendirmeye çalıştığı literatürde çokça ele alınmıştır. Bu eksende sosyal politika alanında çalışacak olan öğrencilerin taşıdıkları gönüllülük eğilimlerinin ortaya konması ise sahip olunan potansiyeli görebilmek adına, sosyal politikanın üçüncü sektör adıyla anılan gönüllü kuruluşlar üzerine yapılan çalışmalara anlamlı bir katkı sunacaktır. Bu amaç doğrultusunda da çalışmamızda, söz konusu alanında çalışacak iki temel grubu teşkil eden Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü ile Sosyal Hizmet Bölümü öğrencilerinde var olan gönüllülük eğilimleri üzerine niceliksel bir resim ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda da Yalova Üniversitesinde sosyal politika eğitimi alan öğrencilerin sahip oldukları gönüllülük eğilimleri maddi getiri, manevi tatmin, sertifika, katkı düzeyi ve faaliyet biçimi gibi değişkenler ekseninde incelenerek sunulmaktadır.
- by Enes Atay and +1
- •
- SOSYAL POLİTİKA
Türkiye’de sendikal hareket Osmanlı Devletinin son döneminde doğmuş ve gelişmeye başlamıştır. Ancak gerek Osmanlı son döneminde gerekse Cumhuriyet ilk döneminde yapılan hukuki düzenlemelerle Türkiye’de sendikacılığın gelişmesine fırsat... more
Türkiye’de sendikal hareket Osmanlı Devletinin son döneminde doğmuş ve gelişmeye başlamıştır. Ancak gerek Osmanlı son döneminde gerekse Cumhuriyet ilk döneminde yapılan hukuki düzenlemelerle Türkiye’de
sendikacılığın gelişmesine fırsat verilmemiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye’de sendikal hareket 1947 yılında yasallaşan 5018 sayılı “İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun” ile meşru zeminde gelişmeye başlamıştır. Bu dönem itibariyle sendikal hareket işçi ve işveren sendikalarını kapsayan bir hareket olmuş, memurların sendikal örgütlenmelerine ilişkin herhangi bir düzenleme ise yapılmamıştır. Türkiye’de 1961 Anayasası ile çalışma hayatında yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi de anayasa ile memurlara da sendika kurma hakkının verilmesidir. Bunun sonucu olarak 1965 yılında çıkarılan 624 sayılı Kamu Personeli Sendikaları Kanunu ile beraber memurlar arasında da yoğun bir
sendikalaşma hareketi başlamış ve birçok memur sendikası kurulmuştur. Her ne kadar memurlara toplu iş sözleşmesi yapma ve greve gitme hakkı verilmese de bu dönem kurulan sendikaların gerek sayıları gerekse üye
sayıları bu alanda örgütlenme talebini göstermektedir. Bu dönem 1971 Askeri Muhtırası ve onun sonrasında yapılan ve memurların sendika kurma hakkını ortadan kaldıran anayasa değişikliğiyle son bulmuştur. Bu
çalışmada 1960 döneminde kurulan dönemin önemli bir sivil toplum örgütü haline gelen Türkiye Öğretmenler Sendikasının (TÖS) kuruluşu, gelişimi, yaşanan sorunlar ile Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’ne (TÖB-DER) dönüşmesi ve TÖB-DER’in ortadan kalkması ile son bulan süreç incelenecektir. Kanuni kısıtlamalar sonucu, sosyal, hukuki ve siyasal değişimlerle bir memur sendikasının bir derneğe nasıl ve ne şekilde dönüştürdüğü analiz edilmeye çalışılacaktır.
Anahtar sözcükler: TÖS, TÖB-DER, sivil toplum örgütleri
JEL Kodu: J5, L3
sendikacılığın gelişmesine fırsat verilmemiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye’de sendikal hareket 1947 yılında yasallaşan 5018 sayılı “İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun” ile meşru zeminde gelişmeye başlamıştır. Bu dönem itibariyle sendikal hareket işçi ve işveren sendikalarını kapsayan bir hareket olmuş, memurların sendikal örgütlenmelerine ilişkin herhangi bir düzenleme ise yapılmamıştır. Türkiye’de 1961 Anayasası ile çalışma hayatında yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi de anayasa ile memurlara da sendika kurma hakkının verilmesidir. Bunun sonucu olarak 1965 yılında çıkarılan 624 sayılı Kamu Personeli Sendikaları Kanunu ile beraber memurlar arasında da yoğun bir
sendikalaşma hareketi başlamış ve birçok memur sendikası kurulmuştur. Her ne kadar memurlara toplu iş sözleşmesi yapma ve greve gitme hakkı verilmese de bu dönem kurulan sendikaların gerek sayıları gerekse üye
sayıları bu alanda örgütlenme talebini göstermektedir. Bu dönem 1971 Askeri Muhtırası ve onun sonrasında yapılan ve memurların sendika kurma hakkını ortadan kaldıran anayasa değişikliğiyle son bulmuştur. Bu
çalışmada 1960 döneminde kurulan dönemin önemli bir sivil toplum örgütü haline gelen Türkiye Öğretmenler Sendikasının (TÖS) kuruluşu, gelişimi, yaşanan sorunlar ile Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’ne (TÖB-DER) dönüşmesi ve TÖB-DER’in ortadan kalkması ile son bulan süreç incelenecektir. Kanuni kısıtlamalar sonucu, sosyal, hukuki ve siyasal değişimlerle bir memur sendikasının bir derneğe nasıl ve ne şekilde dönüştürdüğü analiz edilmeye çalışılacaktır.
Anahtar sözcükler: TÖS, TÖB-DER, sivil toplum örgütleri
JEL Kodu: J5, L3
Mevcut veriler ışığında yapılan gelecek tahminlerinde nüfusun hızlı bir şekilde yaşlandığı belirtilmektedir. İşgücü arzının temel belirleyicisi olan nüfusun yaşlanması çalışma hayatını yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın değişen... more
Mevcut veriler ışığında yapılan gelecek tahminlerinde nüfusun hızlı bir
şekilde yaşlandığı belirtilmektedir. İşgücü arzının temel belirleyicisi olan nüfusun yaşlanması çalışma hayatını yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın değişen doğası, istihdam biçimlerinin dijitalleşmesi, işgücü piyasasına giriş ve çıkış yaşı, emeklilik politikaları, sosyal güvenliğin finansmanı, ilerleyen teknolojiye işgücünün uyumu gibi çeşitli meseleler nüfus yaşlanması ile daha da önemli hale gelmeye başladı. Bunların yanında işverenlerin, yaşı ilerlemiş olan işgücüne yönelik tutum ve davranışları ve hükümetlerin emeklilik politikaları yaşlı işgücünü çalışma hayatında uzun süreler kalmayı zorlaştırmaktadır.
Gelişen tıbbi uygulamalar ve teknolojik ilerlemeler neticesinde ölümlerin
azalması ve bunun yanında doğum oranlarının da düşmesi nüfusun yaşlanmasına
sebep olmaktadır. İşgücü piyasasında emeğini arz eden işgücünün
de yaşlanıyor olması ülkelerin çalışma hayatını ilgilendiren düzenlemeleri yeniden
gözden geçirmeye mecbur kılacaktır.
Bu bölümde yaşlanan nüfus içerisinde yaşlı işgücünün durumu incelendikten
sonra çalışmanın değişen doğasına karşılık işgücünün karşılaştığı ve
karışılabileceği muhtemel sorunlar ifade edilmeye çalışılmıştır.
şekilde yaşlandığı belirtilmektedir. İşgücü arzının temel belirleyicisi olan nüfusun yaşlanması çalışma hayatını yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın değişen doğası, istihdam biçimlerinin dijitalleşmesi, işgücü piyasasına giriş ve çıkış yaşı, emeklilik politikaları, sosyal güvenliğin finansmanı, ilerleyen teknolojiye işgücünün uyumu gibi çeşitli meseleler nüfus yaşlanması ile daha da önemli hale gelmeye başladı. Bunların yanında işverenlerin, yaşı ilerlemiş olan işgücüne yönelik tutum ve davranışları ve hükümetlerin emeklilik politikaları yaşlı işgücünü çalışma hayatında uzun süreler kalmayı zorlaştırmaktadır.
Gelişen tıbbi uygulamalar ve teknolojik ilerlemeler neticesinde ölümlerin
azalması ve bunun yanında doğum oranlarının da düşmesi nüfusun yaşlanmasına
sebep olmaktadır. İşgücü piyasasında emeğini arz eden işgücünün
de yaşlanıyor olması ülkelerin çalışma hayatını ilgilendiren düzenlemeleri yeniden
gözden geçirmeye mecbur kılacaktır.
Bu bölümde yaşlanan nüfus içerisinde yaşlı işgücünün durumu incelendikten
sonra çalışmanın değişen doğasına karşılık işgücünün karşılaştığı ve
karışılabileceği muhtemel sorunlar ifade edilmeye çalışılmıştır.
Global dünyada nüfusun yaşlanması toplumsal ve ekonomik hayatı yakından ilgilendiren bir meseledir. Tıptaki ilerlemeler ortalama yaşam sürelerinde bir artış meydana getirdi ve aynı zamanda aileler çeşitli nedenlerden dolayı eskiye göre... more
Global dünyada nüfusun yaşlanması toplumsal ve ekonomik hayatı yakından ilgilendiren bir meseledir. Tıptaki ilerlemeler ortalama yaşam sürelerinde bir artış meydana getirdi ve aynı zamanda aileler çeşitli nedenlerden dolayı eskiye göre daha az çocuk sahibi olma eğilimi içersindeler. Bu iki gelişme nüfusun hızla yaşlanmasına neden olmaktadır. Özellikle 60 yaş ve üzeri nüfusun dünya nüfusunda ki payı artacağı yapılan nüfus projeksiyonlarında tahmin edilmektedir.
Bu bölümde Türkiye’nin demografik değişimi ortaya konularak işgücü
piyasasında özellikle 55 ve üzeri yaş grubundaki işgücünün mevcut görünümü değerlendirilecektir. Daha sonrasında yaşlı işgücünün işgücü piyasasında karşılaştığı çeşitli sorunlara yer verilecektir.
Bu bölümde Türkiye’nin demografik değişimi ortaya konularak işgücü
piyasasında özellikle 55 ve üzeri yaş grubundaki işgücünün mevcut görünümü değerlendirilecektir. Daha sonrasında yaşlı işgücünün işgücü piyasasında karşılaştığı çeşitli sorunlara yer verilecektir.
Tıbbi ve teknolojik ilerlemenin neticesinde dünya üzerinde ortalama yaşam süresi uzarken doğum oranlarında da bir düşüş yaşanmaktadır. Bu durum nüfusun hızla yaşlanmasına neden olmaktadır. Nüfusun demografik yapısındaki bu değişim sosyal... more
Tıbbi ve teknolojik ilerlemenin neticesinde dünya üzerinde ortalama yaşam süresi uzarken doğum oranlarında da bir düşüş yaşanmaktadır. Bu durum nüfusun hızla yaşlanmasına neden olmaktadır. Nüfusun demografik yapısındaki bu değişim sosyal ve ekonomik hayatı doğrudan etkilemektedir. Nüfusun yapısındaki bu değişim, işgücü arzının yapısını değiştirmektedir ve dolayısıyla çalışma hayatını yakından ilgilendirmektedir. İşgücü içerisinde yaşlı işgücünün payının artması beraberinde yeni problemler getirmektedir. İşin yapılışı, yaşlı işçi sağlığı ve güvenliği, işyeri tasarımı, ergonomi, insan kaynakları uygulamaları, yaşlı işsizliği, yaşlı işgücünün iş arama süresindeki uzunluklar, yaş ayrımcılığı gibi devletleri ve işverenleri ilgilendiren çeşitli konular ve çözülmesi gereken yeni problemler var olmaktadır. Bu problemlerin en belirgin ve yaygın olanı yaş ayrımcılığıdır. Bu çalışmada yaş ayrımcılığı açıklanmaya çalışıldıktan sonra çalışma hayatındaki görünümü ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Girişimcilik, toplumların dinamizm ve gelişme ihtiyaçları açısından, tarihin her döneminde ihtiyaç duyulan bir işlevi simgelemektedir. Girişimciliğe, yaşanan dönemin özelliklerine ve toplumların yapılarına paralel olarak farklı anlamlar... more
Girişimcilik, toplumların dinamizm ve gelişme ihtiyaçları açısından,
tarihin her döneminde ihtiyaç duyulan bir işlevi simgelemektedir. Girişimciliğe,
yaşanan dönemin özelliklerine ve toplumların yapılarına paralel
olarak farklı anlamlar yüklenmiştir. Girişimcilik bütün toplumlar için
vazgeçilmez niteliktedir. Zira girişimcilik; özellikleri itibarıyla farklılık
ortaya koymak, var olanı geliştirmek, var olmayan bir işletmeyi kurmak
ve yeni ürünler üretmek gibi hayati etkinlikler yürütmektedir. Girişimcilerin
etkinlikleri; başta ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda olmak
üzere toplumsal değişimin ve dönüşümün öncülüğünü yapmaktadır. Bu
nedenle günümüzde girişimcilik çok önemli bir konuma sahiptir. Artık
girişimcilik neredeyse hayatın her alanına nüfuz etmiş durumdadır.
Bu çalışmada girişimciliğin temel kavramları bağlamında, girişimci,
girişimcilik, girişimciliğin tarihsel gelişimi, girişimci özellikleri ele alınmıştır.
Toplumsal gelişmemizin geleceği noktasında, girişimciliğin kritik
fonksiyonlarının bilinmesi ve girişimcilikle ilgili aşağıda açıklanacak
olan kavramların anlaşılması büyük önem arz etmektedir.
tarihin her döneminde ihtiyaç duyulan bir işlevi simgelemektedir. Girişimciliğe,
yaşanan dönemin özelliklerine ve toplumların yapılarına paralel
olarak farklı anlamlar yüklenmiştir. Girişimcilik bütün toplumlar için
vazgeçilmez niteliktedir. Zira girişimcilik; özellikleri itibarıyla farklılık
ortaya koymak, var olanı geliştirmek, var olmayan bir işletmeyi kurmak
ve yeni ürünler üretmek gibi hayati etkinlikler yürütmektedir. Girişimcilerin
etkinlikleri; başta ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda olmak
üzere toplumsal değişimin ve dönüşümün öncülüğünü yapmaktadır. Bu
nedenle günümüzde girişimcilik çok önemli bir konuma sahiptir. Artık
girişimcilik neredeyse hayatın her alanına nüfuz etmiş durumdadır.
Bu çalışmada girişimciliğin temel kavramları bağlamında, girişimci,
girişimcilik, girişimciliğin tarihsel gelişimi, girişimci özellikleri ele alınmıştır.
Toplumsal gelişmemizin geleceği noktasında, girişimciliğin kritik
fonksiyonlarının bilinmesi ve girişimcilikle ilgili aşağıda açıklanacak
olan kavramların anlaşılması büyük önem arz etmektedir.
Before the today's modern societies, the information societies, industrial and agricultural societies were ubiquitous. Transition from agricultural society to industrial society created a new class of people; workers. During reign of... more
Before the today's modern societies, the information societies, industrial and agricultural societies were ubiquitous. Transition from agricultural society to industrial society created a new class of people; workers. During reign of industrialization, in addition to the usage of steam power, electricity usage was increased. Mass production increased because of new technological improvements. Advancing technology and its artifacts increasingly entered individuals life. In general, societies which were leading industrialization, enjoyed improvements in their life standards such as education, health, transportation and communication because of the wealth generated from industrialization.
The technological advancements especially in communication and in other technologies caused the information to flow and to be shared quickly around world. This has lead to the transformation of industrial societies to information societies in which information is easily accessed and shared. The essence of the information society forces all production factors, especially the labor factor, individuals, enterprises, or the states to restructure themselves with a new state of mind, with a new philosophy of understanding world. Information which has become the driving part of economy has impacted the work life as well . The importance of flexible working has increased.
In this study, in addition to concept of information society, the importance of flexible working in an information society, the impact of flexible working to employment, the advantages and disadvantages of flexible working are discussed.
1960’lı yıllarda ortaya çıktığı kabul edilen bilgi toplumundan önce sanayi toplumu ve ondan önce de tarım toplumunun hakimiyeti söz konusuydu. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş ile beraber işçi sınıfı doğmuş, buhar gücünün yanı sıra elektrik kullanımında artış olmuş, gelişen teknoloji insanın iş hayatının yanında gündelik yaşamına da girmiş, kitlesel üretimde artış meydana gelmiş, eğitim, sağlık, ulaşım ve haberleşme alanlarındaki gelişmeler ortalama insanın yaşam kalitesini arttırmıştır.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde sağlanan ilerlemeler sonucunda bilginin olağanüstü hızlı bir biçimde tüm dünyada dolaşımı, paylaşımı ve yeniden üretimi ile bilgi toplumuna geçiş yaşandı. Bilgi toplumu, başta emek faktörü olmak üzere tüm üretim faktörlerinin, kamu ve özel sektör işletmelerinin, bireylerin ve devletin teknolojik gelişmeler karşısında yeniden yapılanmasını, yeni bir dünya görüşü ve yaşam felsefesini beraberinde getirmektedir. Ekonomik hayatın bir parçası olan bilgi çalışma hayatını da etkilemiş, esnek çalışma kavramının önemi artmıştır.
Bu çalışmada bilgi toplumu kavramının yanı sıra, bilgi toplumunda esnek çalışmanın önemi, istihdama etkileri ,özellikle esnek çalışmanın çalışanlara getireceği avantaj ve dezavantajlar ele alınacaktır.
The technological advancements especially in communication and in other technologies caused the information to flow and to be shared quickly around world. This has lead to the transformation of industrial societies to information societies in which information is easily accessed and shared. The essence of the information society forces all production factors, especially the labor factor, individuals, enterprises, or the states to restructure themselves with a new state of mind, with a new philosophy of understanding world. Information which has become the driving part of economy has impacted the work life as well . The importance of flexible working has increased.
In this study, in addition to concept of information society, the importance of flexible working in an information society, the impact of flexible working to employment, the advantages and disadvantages of flexible working are discussed.
1960’lı yıllarda ortaya çıktığı kabul edilen bilgi toplumundan önce sanayi toplumu ve ondan önce de tarım toplumunun hakimiyeti söz konusuydu. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş ile beraber işçi sınıfı doğmuş, buhar gücünün yanı sıra elektrik kullanımında artış olmuş, gelişen teknoloji insanın iş hayatının yanında gündelik yaşamına da girmiş, kitlesel üretimde artış meydana gelmiş, eğitim, sağlık, ulaşım ve haberleşme alanlarındaki gelişmeler ortalama insanın yaşam kalitesini arttırmıştır.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde sağlanan ilerlemeler sonucunda bilginin olağanüstü hızlı bir biçimde tüm dünyada dolaşımı, paylaşımı ve yeniden üretimi ile bilgi toplumuna geçiş yaşandı. Bilgi toplumu, başta emek faktörü olmak üzere tüm üretim faktörlerinin, kamu ve özel sektör işletmelerinin, bireylerin ve devletin teknolojik gelişmeler karşısında yeniden yapılanmasını, yeni bir dünya görüşü ve yaşam felsefesini beraberinde getirmektedir. Ekonomik hayatın bir parçası olan bilgi çalışma hayatını da etkilemiş, esnek çalışma kavramının önemi artmıştır.
Bu çalışmada bilgi toplumu kavramının yanı sıra, bilgi toplumunda esnek çalışmanın önemi, istihdama etkileri ,özellikle esnek çalışmanın çalışanlara getireceği avantaj ve dezavantajlar ele alınacaktır.
THE COMMON PROBLEM OF TURKEY AND THE WORLD: VIOLENCE AGAINST WOMEN Abstract Despite all the efforts, national and international violence against women is one of the world's most important problems. Since violence is a multidimensional... more
THE COMMON PROBLEM OF TURKEY AND THE WORLD: VIOLENCE AGAINST WOMEN
Abstract Despite all the efforts, national and international violence against women is one of the world's most important problems. Since violence is a multidimensional phenomenon, it is impossible to make a single definition. Indeed, there are so many types of violence such as physical, psychological, social and sexual. Violence against women damages not only physically but also psychologically and affects women’s life. Violence is an action against basic human rights and freedoms. The struggle against violence to women in many countries initially was conducted by largely feminist organizations or non-governmental organizations; but nowadays, both in Turkey and in the world governments seek for the solution to the problem. International organizations work for the abolition agreements, produce projects to prevent violence against women. Women's awareness about violence must be raised through education, their legal rights and what to do in case of being exposed to violence must be taught. In this study, the subject of violence against women in Turkey and in the world will be discussed and the social policies applied in Turkey to prevent domestic violence against women will be examined. Keywords: Violence, women, domestic violence, Turkey, social policy
Abstract Despite all the efforts, national and international violence against women is one of the world's most important problems. Since violence is a multidimensional phenomenon, it is impossible to make a single definition. Indeed, there are so many types of violence such as physical, psychological, social and sexual. Violence against women damages not only physically but also psychologically and affects women’s life. Violence is an action against basic human rights and freedoms. The struggle against violence to women in many countries initially was conducted by largely feminist organizations or non-governmental organizations; but nowadays, both in Turkey and in the world governments seek for the solution to the problem. International organizations work for the abolition agreements, produce projects to prevent violence against women. Women's awareness about violence must be raised through education, their legal rights and what to do in case of being exposed to violence must be taught. In this study, the subject of violence against women in Turkey and in the world will be discussed and the social policies applied in Turkey to prevent domestic violence against women will be examined. Keywords: Violence, women, domestic violence, Turkey, social policy