Siyaset sosyolojisinde, seçmen davranışı ile seçmenlerin karar ve tercihleri, oldukça büyük önem taşır. Nitekim seçmenleri siyasete iten/ çeken faktörler ile seçmenlerin siyasal katılımıyla ortaya çıkan sosyo-poli- tik sirkülasyon ve...
moreSiyaset sosyolojisinde, seçmen davranışı ile seçmenlerin karar ve tercihleri, oldukça büyük önem taşır. Nitekim seçmenleri siyasete iten/ çeken faktörler ile seçmenlerin siyasal katılımıyla ortaya çıkan sosyo-poli- tik sirkülasyon ve dinamizm, toplumsal yapının her alanıyla ilintili pek çok unsurun sebebini ve sonucunu teşkil eder. Literatürde, genellikle, seçmen davranışını, tercih ve kararlarını etkileyen üç etkenden söz edilir. Bunlardan birincisi, bireyin kolektif bir yapının/sosyolojik grubun üyesi olmasının onun oy verme davranışını etkilediğini ifade eden sosyolojik yaklaşım; ikincisi seçmenlerin oy verme davranışında onların psikolojik bağlılıklarının/bağımlılıklarının işlevsel olduğunu iddia eden psikolojik yaklaşım; üçüncüsü ise seçmenin fayda-maliyet hesabı yaptığı ve temelde bireysel ve/veya kolektif menfaatleri doğrultusunda akılcı bir şekilde ter- cihte bulunduğunu belirten rasyonel yaklaşımdır. Bu çalışma, Ardahan ilindeki seçmenlerin genel ve yerel sorunlara iliş- kin algılarını tespit etmekte ve yukarıda bahsi geçen bu üç teori üzerinden siyasi mesele temelli oy verme davranışının etki ve önemini araştırmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, 2011 milletvekili genel seçimleri öncesinde, birçok yönüyle bir sorunlar yumağı olan Ardahan ilinin merkez, merkez köyleri ile ilçe ve bağlı köylerinde, 422 kişi ile nicel ve nitel yöntemlerin birlikte kullanıldığı, zenginleştirilmiş desen olarak da ifade edilen karma yöntemle alan araştırması yapılmıştır. Elde edilen verilere göre, genel seçimlerde, Türkiye’nin en önem- li üç sorunu, ekonomi, terör ve tarım-hayvancılık politikaları iken; Ardahan’ın en önemli üç sorunu ekonomi, altyapı sorunları ve tarım- hayvancılık politikalarıdır. Bunun yanı sıra, veriler göstermektedir ki, genel ve yerel sorunlarda bir hiyerarşi söz konusu olup nicelik açısın- dan görüşmecilerin öncelediği siyasal meseleler; daha çok seçmenlerin gündelik hayat pratiklerini doğrudan etkileyen ve reel olarak hissedilen sorunlar olup bu reel sorunların seçmen karar ve tercihlerindeki etkisi oldukça yüksek düzeydedir. Bununla birlikte, genel ve yerel sorunlarda bazı meseleler benzeşebildiği gibi; Türkiye ve Ardahan’a özgü münferit ve spesifik birtakım sorunlara da rastlanabilmektedir. Mesela ekonomi sorunu hem Türkiye’nin hem de Ardahan’ın en önemli sorunu olarak görülürken; ülke genelinde terör, yerelde ise altyapı gibi meseleler özgün bir karakter taşımaktadır. Bu noktada tarafımızca ‘Yoğunluk ve Çoğunluk Faktörleri’ olarak ifade edilen iki husus oldukça önem taşımaktadır. Çoğunluk anket verilerinde frekans ve yüzde olarak cevaplarını sıklığını ifade etmek için kullanılan bir terim iken; yoğunluk mülakat verilerinde katılımcıların bir konuya gösterdikleri hassasiyeti, verdikleri önemi ve bu önemin şiddetini vurgulamak için kullanılan bir yakıştırmadır. Anket verilerine göre, çoğunluk bakımından, ekonomi sorununu, terör sorunundan daha önemli görenlerin oranı daha yüksek olsa da mülakat verilerinden yola çıkarak, yoğunluk açısından terör sorununun siyasi ter- cihleri ve kararları daha fazla etkileyebildiğini söyleyebiliriz. Alan araş- tırmasından elde edilen bir başka bulguya göre, sosyolojik, psikolojik ve rasyonel gerekçelerle oy verenlerin %74,3’ü, oy verirken Türkiye’nin ve Ardahan’ın sorunlarını göz önünde bulundurmaktadır. Buradan iki çıka- rımda bulunulabilir. İlki; sorun temelli oy verme eğiliminin, siyasi tercih ve kararlar üzerinde önemli bir etkisi bulunmakta, hatta merkezî bir yer tutmakta olduğudur. İkincisi ise; seçmenleri literatürde yapıldığı üzere, sosyolojik, psikolojik veya rasyonel gerekçelerle oy verenler şeklinde kategorik ayrımlara tabi tutmanın çeşitli sakınca veya sıkıntılar barındı- rabildiğidir. Nitekim kendini bildi bileli aynı partiye oy verenlerin %79,1’i, genel ve yerel sorunları önemseyerek oy verdiğini belirtmektedir. Literatürde psikolojik yaklaşımda, seçmen tercih ve kararlarının uzun veya kısa vadeli genel veya yerel sorunlar, politikalar, vaatler, kampan- yalar ve medya gibi etmenlerden hareketle geliştirilen bir fayda/değer denklemi neticesinde değil; sevgi duygusu ve özdeşlik bağıyla gelişen partizanlığın bir sonucu olarak şekillendiğine dair yaygın bir kabul vardır. Dolayısıyla, seçmenin tercih ve kararlarının ana omurgasını ister sosyolojik ister psikolojik isterse de rasyonel gerekçeler oluştursun, seçmen bu gerekçeleri kendine göre akılcı açıklamalarla “çerçeve”leyerek, tercih ve kararlarını kendince rasyonelleştirme yoluna gidebilmektedir. Örneğin sosyolojik bağlamda ait olduğu kolektif grubun menfaatleri için oy kullanan bir seçmen, bu davranışını, kendince rasyonel gerekçelere dayandırabilir. Bu bakımdan, siyaset sosyolojisinde seçmen tercihlerini açıklayan tümel yaklaşımların belli bir karşılığı olsa da seçmen denilen somut kişinin, belli bir kültürün içinde yaşayan, belli sosyo-demografik özelliklere sahip, belli bir kolektif kimliğin mensubu olan, bu haliyle de bir yandan muazzam heterojen bir toplumun inşasına aktif olarak katkı sağlarken; öte yandan içinde yaşadığı toplum tarafından inşa olunan bir varlık olduğu gerçeği unutulmamalıdır.