ZENCİ KÖLELERİN İSYANI (H.255-270 -- M.869-883)
Abstract
Abbasi döneminde Alevi shia karekterli zenci kölelerin isyanı
References (275)
- Abdullah Sağır, Abbasi Döneminde Zenci Hareketi (255-270/869-883), Dan. Prof. Dr. Mustafa Fayda, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002.
- M.Demirci, age.
- İbn Nedim, Muhammed b. Ebi Yakub b. İshak (ö.H.385/M.959), el-Fihrist, Şeyleme'nin kitabı için Bkz: s.559, el-Veşşa'nın kitabı için Bkz: s. 391. Şeyleme'nin kitabından Mes'udi de: "Muhammed b. Hasan b. Sehl bu konuda kitap yazmıştır" diyerek bahsetmektedir. Bkz: Muruc, IV, s.195.
- Mes'udi, age, IV, s.195.
- Bkz: Mes'udi, Muruc, IV, s.194; İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.126; İbn Tiktaka, s.250; İbn Kesir, XIV, s.511; Zehebi, Tarihu'l-İslam, XIX, s.13; İbn Tağriberdi, III, s.22.
- Yakubi, Tarih, II, s.510.
- Zehebi el-İber isimli eserinin bir yerinde Ali b. Muhammed'in adını "Ali b. Muhammed el-Abkasi" olarak vermektedir. Bkz. el-İber,I, s.386. Abkasi, Abdülkays kabilesinin diğer isimlerinden birisidir. Bkz. Mustafa Fayda, "Abdülkays", DİA, I, s.248.
- İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.126; Ulebi, s.21. İbn Kesir el-Bidaye'de onun Abdü'l-Kays kabilesinde ücretle çalışan bir kişi olduğunu belirtmektedir. Bkz. el-Bidaye, XIV, s.511.
- Taberi, IX, s.410.
- Zehebi, Siyer, XIII, s.130.
- Demirci, s.92.
- Baytar, age, s.245.
- Zeydiyye (Zeydilik): İmamiyye Şiası'nın dördüncü imamı Ali b. Hüseyin Zeynelabidin'in (ö.H.94/M.712) oğlu Zeyd'e (ö.H.122/M.740), ondan sonra da oğlu Yahya'ya (ö.H.125/M.743) uyarak onların imametini ileri sürenlerin mezhebidir. Bkz. E. R. Fığlalı, s.123. Daha geniş bilgi için bkz. age, s. 123-129.
- Baytar,age,ay.
- Bahreyn'e Geçmesi Samerra'da iken Muntasır'ın yakınında olduğu için, halife Türk komutanlar tarafından ortadan kaldırılınca H.249/M.863 yılında Bahreyn'e geçmiştir 101 . Bahreyn'de Hz. Ali soyundan olduğunu iddia ederek halkı kendisine itaate çağırmış, etrafına taraftar 95 İbn Ebi'l-Hadid Zenci liderini "en-Nacim" diye sıfatlamaktadır. Onun ilm-i nücumla ilgilenmesinden dolayı bu sıfatı kullanmış olabilir. Bkz: age, VIII, s.125-214.
- Taberi, IX, s.410.
- Safedi, s.18.
- Taberi, IX, ay; İbnü'l-Esir, VII, s.172; Ulebi, s.25.
- Taberi, IX, ay; İbn Êbi'l-Hadid, VII, s.127 ; Ulebi, s.26.
- Ulebi, s.28.
- Taberi, IX, s.410; İbnü'l-Esir, VII, s.173; Ulebi, s.29. Redm üzerine yürümüş, ancak büyük bir hezimete uğrayarak çok sayıda taraftarını yitirmiştir. Bunun üzerine orada da tutunamayarak Basra'ya geçmiştir. 108 3. Basra'ya Gelişi Kaynakların naklettiğine göre Ali b. Muhammaed'in Basra'ya gidişi H.254/M.868
- yılında olmuştur. Yalnız o, buraya gelişini adeta ilahi bir emir ve sırla ilişkilendirmek için dini motifleri kullanmaya özen göstermiştir. Nitekim bunu şöyle ifade etmiştir: "Şehirler arasında dolaşıp dururken, bir seferinde bir bulut aniden beni kaplayıverdi. Bana "Basra'ya git." diye hitap etti." 109 Basra'ya varınca Benu Zubey'a'da konakladığında
- Büreyş el-Kurai, Ali ed-Darrab ve el-Hüseyn es-Saydenani'yi katarak Abad mescidine gönderdi. 110 Ancak Basra'da kimse onun bu davetine icabet etmediği gibi, halk onları etrafına adam topluyor diye, Basra valisi Muhammed b. Reca'ya şikayet ettiler. Bunun üzerine hükümet birlikleri bunları yakalamak isteyince Ali b. Muhammed ve birkaç adamı kaçmayı başarırken; hanımı, büyük oğlu, kızı ve hamile olan cariyesi ile adamlarından Yahya b. Ebi Sa'leb, Muhammed b. Hasan el-Eyyadi tutuklanmaktan kurtulamadı. Ama yine de Basra'da kısa bir süre kalmasına rağmen, Ali b. Eban gibi önemli bir şahsiyet ile onun iki kardeşi Muhammed ve Halil'i kazanmış oldu. 111
- Bağdat'a Varışı Kaynaklara göre, Ali b. Muhammed Basra'dan ayrıldıktan sonra Muhammed b.
- Silm, Yahya b. Muhammed ve Süleyman b. Cami gibi güvenilir adamlarını yanına alarak H.254/M.867 tarihinde Bağdat'a vardı. O Bağdat'tayken kendisini Ali b. Muhammed b.
- Ahmed b. Zeyd olarak tanıtmıştır. Burada kaldığı yaklaşık bir yıllık süre zarfında kendisine 108 Taberi, IX, s.411.
- Taberi, IX, ay; İbnü'l-Esir, VII, ay; İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.130.
- İsmi geçen bu adamların dördü de Bahreyn'de Ali b. Muhammed'e katılmışlardı. Bkz.Taberi, IX, s.411; İbn Ebi'-Hadid, VIII, s.130.
- Taber, IX, s.411; İbnü'l-Esir, VII, s.173.
- Mes'udi, Muruc, IV, s.194,195; Suyuti, s.364; Ulebi, s.58-59.
- Ulebi, s.63,65,67-68.
- Taberi, IX, s.413.
- Haşimi, Abdülmünim, el-Hilafetü'l-Abbasiyye, Beyrut 2003, s.383. 145 Baytar, age, s.245.
- Zeydi isyanlar için bkz. M.Demirci, s.96. İsyanlar Ebu Cafer Mansur Dönemi, Ankara 2001.
- Cahız, age, I, s.195; Cem Zorlu, age, s.288-289.
- Taberi, IX, s.413.
- Duri, s.76.
- Taberi, IX, s.584; İbnü'l-Esir, VII, s.294-295; İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.184; İbn Kesir, XIV, s.546; Zehebi, XX, s.24.
- Samir, s.30.
- Samir, s.29.
- M. Demirci, age, s.38. Ayrıca Adam Mez bölgedeki kanallarla ilgili olarak "En hareketli kanal hayatı Basra civarında cereyan ediyordu. Burada gemiciliğe elverişli 120 000 dereden bahsedilmektedir." demektedir. Bkz. age, s.551. Basra bölgesi haritası için bkz. Ek. 2, s.161.
- Hz. Osman yukarıda bahsedilen tarihte daha önce Hz. Ömer'in koyduğu iki yasağı kaldırmıştır: 1. Kureyş'in Mekke ve Medine'den çıkmasını yasaklayan kararını, 2. Savaşa katılan gazilerin maaş aldığı fey topraklarının devlet eliyle takas edilmesini yasaklayan kararını kaldırmıştır. Bu kararların sonucunda Kureyş tüccar aristokrasisi Basra'da büyük çiftlikler kurmaya başlamıştır. Bkz. M. Demirci, age, s.42- 43.
- M. Demirci, age, s.42-44.
- M. Demirci, age, s.44.
- Basra bölgesindeki kanalların kimler tarafından ve ne zaman açıldığına dair bkz. Belazuri, Fütıhu'l- Buldan, s.520-525,528,530-531.
- Kaldıki bu şartlar, diğerlerine göre, kendi yaşamlarında daha etkiliydi. Çünkü bu durumu yüzde yüz kendileri yaşıyor, acısını ve sıkıntısını kendileri çekiyordu. Nitekim kaynakların nakline göre, binlerce insan bir arada sağlıksız, pis ortamlarda hastalıklarla boğuşarak yaşamaya çalışıyordu. 235 Bunların başlarını sokacak evleri olmadığı gibi karınlarını doyuracak yiyecekleri bile yoktu. Dahası aile, çoluk, çocuk, eş sahibi olması gibi medeni insan haklarından mahrumdular. 236 Öte yandan başlarında acımasız, zalim idareciler vardı ve dolayısıyla durumlarından hiç memnun değillerdi. Kaldıki bunlar, ya hürriyeti olmayan ya parayla satın alınmış ya da ormanlardan yakalanarak getirilmiş veya kabile savaşlarında esir edilmiş köle insanlardı. O dönemde sayıları üç yüz bini aşan bu Zenci topluluklarının çoğu, içinde yaşadıkları ve çalıştıkları topluma yabancı kaldıkları anlaşılmaktadır. Mamafih içlerinden epeyce kısmı 229 Adam Mez, s.203.
- Taberi, VII, s.548.
- Ulebi, s.107.
- İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.311; Ulebi, ay.
- Samir, s.22.
- Samir, s.32.
- Bölgenin bataklık ve sazlık olmasından dolayı sık sık veba salgını olmaktaydı. Yakubi'nin ifadesine göre (Zenci isyanı yıllarında) Irak'ta veba yüzünden bir günde 12.000 kişi ölmüştü. Bkz. Yakubi, Tarih, II,s.510. Daha sonra geleceği gibi Muvaffak'ın askerleri de bundan etkilenmişti.
- İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.126.
- Taberi IX, s.414-415; Duri, age, s.101.
- Samir, s.37-38.
- Taberi, IX, s.414.
- Samir, s.33.
- Samir, s.25.
- Mesudi, Muruc, I, s.244; Ulebi, ay.
- Cahız, Buhela, s.164.
- Duri, Dırasat, s.76-77.
- Ulebi, s.109.
- Demirci, s.67.
- A.Sağır, s.30.
- Samir, s.34.
- Taberi, IX, s.415.
- Duri, age, s.101.
- Samir, s.33.
- Eban'la birlikte şafak vakti, "Beni Said" tarafından Basra'ya saldıracaklarını, "Beni Said'in adamlarına söyle! Eğer ırz ve namuslarını korumak ve canlarını kurtarmak istiyorlarsa, şafaktan önce şehri terk etsinler." diyerek itiraf etmişlerdi. Sözkonusu köle gurubu bu haberi efendilerine iletince, o da, Basra'yı savunmakla . Eban'ın birlikleri, Mirbed; Refik emrindeki birlikler Beni Said; Yahya b. Muhammed el-Bahrani ise, Adi nehri tarafından Basra'ya kolayca girmeye başladılar. Çünkü özellikle Cuma saatinin seçilmesi manidardı. Bilindiği gibi erkekler namazda olacağı için, fazla direniş olmayacaktı. Nitekim ilk saldırıyı Ali b. Eban 312 Taberi, IX, s.483.
- Taberi, IX, s.482-483.
- Basra baskınında zaman olarak Cuma saatinin seçilmesi önemlidir. Çünkü H. III. asırda Müslüman şehirlerinde genel olarak Cuma namazı sadece Cuma mescitlerinde kılınmaktaydı. Bu dönemde Basra'da 7000 civarında ibadet yeri varken Cuma kılınan yerler sadece üç taneydi. Dolayısıyla Cuma saatinde bu camiler çok kalabalık oluyordu (Bkz. Adam Mez, s.468). Bundan dolayı Zencilerin Cuma saatini özellikle seçmelerin nedenide ortaya çıkmaktadır. Zira Basra'nın bütün erkekleri bu üç camide toplanmış olacaktır.
- Kaynakların aktardığı bilgilere göre, Basra halkı yaşadıkları zulüm, katliam ve sıkıntı yanında, bir taraftan kıtlık ve açlık, diğer taraftan evlerinin aranması ve mallarının yağmalanması ile kadın ve kızların esir edilmesi, Basralıları çok korkuttuğu gibi, kahırlarından hiç kimse meydana çıkamamıştı. Bunun üzerine Yahya, hileyle halkı toplamak üzere, eman verdiğini tellallarla duyurmuş ama yine de zulüm ve katliama maruz 315 Safedi, s.20.
- Taberi, IX, s.482,486; İbnü'l-Esir, VII, s.205.
- Taberi, IX, s.486; İbnü'l-Esir, VII, s.205; İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.144. Muvaffak'ın Samerra'ya dönmesi Zencilerin bölgede serbest hareket etmelerine imkan verdi. Nitekim tekrar etraftaki köy ve kasabalara saldırıp yağmalamaya başladılar. Zira aşağıda geleceği gibi, Muvaffak'ın dönmesinden, Musa b. Boğa'nın gelişine kadar geçen yedi aylık sürede bölgede Zencilerin karşısına çıkacak hilafet askeri yoktu. Bu dönemde Zenciler genelde ayrı bölgede faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Ahvaz ve çevresinde Ali b. Eban; Vasıt ile Basra arasındaki kuzey bataklık bölgede Süleyman b. Cami faaliyet gösterirken, Ali b. Muhammed'in kendisi de "Dicletü'l-Avra" denilen Fırat ve Dicle'nin birleştiği bataklığın ortasındaki Muhtara'dan hareketi idare etmekteydi. 343
- Anlaşılan H.Rebiülevvel 259/M.Şubat 873'den sonra Zenciler, zikrettiğimiz bu yerleri tam kontrollerine geçirerek adeta müstakil bir devlet gibi hareket etmeye başlamışlardı. Tabiatıyla Zenci hareketinin üssü olması sebebiyle, yağmalanan bütün ganimet ve mallar Muhtara'da toplanıyordu. Dolayısıyla ihtiyaç duyulan yerlere ve kimselere, malzeme, gıda veya asker buradan sevkediliyordu. İşte bu ve hakimiyet alanı dağılımına göre Zenci lideri, aralarında Musa ve Yahya b.
- çünkü burası, saldırılara açık olduğu için tehlikeli olabilirdi. Halbuki onlar genellikle sulak, 343 M. Demirci, s.146.
- Taberi, IX, s.503; İbnü'l-Esir, VII, s.216.
- Taberi, IX, s.504; İbnü'l-Esir, VII, ay.
- İbn Ebi'l-Hadid ise, onun Saffari tehlikesinden dolayı halife tarafından azledildiğini belirtir. 353 Bu iki rivayeti naklederek değerlendiren M. Demirci de "Muhtemelen Doğu eyaletlerinde yeni yükselen güçlerin (İbn Vasıl, Saffariler, Zeydiler) karşısında parlak da, Musa b. Boğa'nın emrindeki bölgeyi Mesrur el- Belhi'ye tevcih ederek, onu önden gönderdi ve kendisi Yakub b. Leys tehlikesi nedeniyle Samerra'da kaldı. Ancak Mesrur el-Belhi'nin tayini, bölgedeki durumu tekrar Zenciler lehine çevirdi. Çünkü isyanla başarılı şekilde mücadele eden iki Türk komutanın 349 Taberi, IX, s.505-506.
- Taberi, IX, s.506.
- Taberi'ye göre Muhammed İbn Vasıl, Fars bölgesindeki Abbasi valisi Haris b. Sima'yı öldürerek bu bölgede hakimiyetini tesis eden bir derebeyidir. Bu bölge Musa b. Boğa'nın sorumluluk alanındaydı. Musa b. Boğa, komutanlarından Abdurrahman b. Müflih ile Taştemir'i onunla savaşmak için göndermiş, ancak savaşı kaybetmişlerdi. Taştemir öldürülmüş, Abdurrahman ise esir edilmiş, daha sonra ölmüştü. Bkz.IX, s.512-513.
- Bkz. Taberi, IX, s.512-513.
- Bkz. İbn Ebi'l-Hadid, VIII, s.163.
- M. Demirci, s.150.
- Öte yandan Halife, kardeşi Muvaffak ve bütün diğer büyük komutanlar, Yakub b. Leys'e karşı hazırlıklarla uğraşırken Zenciler serbest kalarak bölgede rahatça hareket edebiliyorlardı. Öyle ki kısa bir süre içerisinde Ahvaz, Havanit, Destemeysan, Batiha, Tahisa, Cubba, ve Kadisiye gibi yerler onların eline geçti. 357
- Vasıt'ın Ele Geçmesi Yukarıda zikrettiğimiz gibi Ya'kub b. Leys'in Irak'a gelmesiyle birlikte Abbasi güçleri Vasıt ve çevresinden çekilmişlerdi. Kalanlar ise zayıf ve yetersiz oldukları için Zenciler onlardan fazla çekinmiyorlardı. Fakat Abbasi ordusu Saffarileri ağır bir yenilgiye uğratmasına rağmen, Abbasi yönetimi, Yakub'un yenilgiyi hazmedemeyip intikamının peşinde koşacağı, gerekli hazırlıklar yaptıktan sonra yeniden Bağdat'a geleceği ihtimaline karşı sürekli teyakkuz halindeydi ve bütün zamanını ve kuvvetini buna göre kullanıyorlardı. Bu nedenle Abbasi idaresi, isyan bölgesinde durumu idare edecek ve Zencilerin ilerlemesine mani olacak kadar kuvvet ve komutanlar bulundurmakla yetiniyordu. 358 Söylediğimiz gibi bir yandan bölgede yeterli ve güçlü Abbasi kuvvetinin olmayışı, diğer yandan da Saffarilerle yapılan geçici ateşkes anlaşması, Zencilerin hakimiyet alanlarını genişletmelerine imkan verdi. Özellikle Süleyman b. Cami komutasındaki Zenci ordusu daha önce bahsedilen yerlere ilaveten "Hassan", 359 "Bi'rü Musavir", "Tellü", "Ramana", "Cazire", "Rusafe" 360 yerleri ele geçirdi. Dahası Süleyman, mevcut şartlarda ve ortamda Vasıt'ı da ele geçirebileceğini düşünerek derhal 355 Tarihçilerin verdiği bilgilere göre Zenciler Ahvaz'da elli bin Müslüman'ı öldürmüşlerdir. Bkz. İbnü'l- Cevzi, XII,s.152; Zehebi, Tarih, XIX, s.29.
- Taberi, IX, s.513.
- A.Sağır, s.87.
- A.Sağır, s.87.
- Hassan, Vasıt ile Deyru'l-Akul arasında bir köy. Bkz. Mu'cemu'l-Buldan, II, s.258.
- Rusafe, Basra yakınlarında küçük bir yerleşim yeri. Bkz. Mu'cu'l-Buldan, III, s.46.
- Nu'maniye'nin 365 Ele Geçirilmesi Yukarıda geçen baskından kısa bir süre sonra Zenciler tekrar çevreye saldırmaya ve ticaret gemilerine el koymaya başladılar. Bu meyanda H.265/M.869 da Nu'maniye'ye girip ateşe verdiler ve çok kimseyi esir aldılar. Oradan Cerceraya'ya geçtiler. Böylece Zenciler Bağdat'a biraz daha yaklaştılar. Çünkü Cerceraya ile Bağdat arası yetmiş milden daha az bir mesafe idi. Bölge halkı Zencilerden öyle korkmuştu ki evlerini terk edip Bağdat'a göç etmeye başlamıştı. 367
- Ahvaz Üzerinde Abbasi, Saffari ve Zenci Mücadelesi Yukarıda zikrettiğimiz gibi, Muvaffak tarafından Ahvaz ve çevresine vali tayin edilen Mesrur el-Belhi göreve başladıktan sonra, bataklık bölgede saldırı ve yağmalarını sürdüren Süleyman b. Cami'ye karşı, Ağartmış ve Haşiş adlı iki Türk komutanını; Ahvaz bölgesindeki Ali b. Eban'a karşı da Ahmed b. Leyseveyh'i görevlendirdi. İşte tam bu sıralarda Saffariler ile, Abbasi ordusu arasında Deyru'l-Akul'da 368 yapılan savaşı, Abbasiler kazanmış ve yenilen Saffariler Ahvaz bölgesine çekilmişlerdi. Halbuki belirttiğimiz gibi o esnada Ahvaz'da Ali b. Eban vardı. Hal böyleyken Yakub b. Leys, Muhammed b. Ubeydullah el-Kürdi'yi kendi adına Ahvaz ve çevresine vali tayin etti ve böylece burada Abbasi, Saffari ve Zenci hakimiyet mücadelesi başladı. İşte bu ortamda;
- Saffarilerin, Zencilere yakınlaşarak Abbasilere karşı birlikte hareket ettiklerini görüyoruz. 364 İbnü'l-Esir, VII, s.268.
- Nu'maniye, Vasıt ile Bağdat arasında Nu'man isminde birinin ismine nispetle anılan, (tarihçinin kendi yaşadığı dönemde) halkının tamamının Gali Şii olan bir beldedir. Bkz. Mu'cemu'l-Buldan, V, s.294.
- Cerceraya, Bağdat ile Vasıt arasında doğu yönüne düşen bir şehirdir. Bkz. Mu'cemu'l-Buldan, II, s. 123. 367 İbnü'l-Esir, VII, s.268.
- Deyru'l-Akul, Bağdat ile Numaniye arasında, Dicle nehrine 15 fersah uzaklıkta bir yerleşim yeridir. Hamevi'nin yaşadığı dönemde nehre bir mil mesafede bulunmaktadır. Çarşı ve pazarlarıyla mamur bir yerdir. Bkz. Mu'cemu'l-Buldan, II, s. 521.
- Nitekim Saffari valisi Ubeydullah el-Kürdi, Ali b. Eban'a mektup yazarak, kendi saflarına
- Mu'temid, Saffari emiri Yakub ve Ahvaz valisi Ubeydullah el-Kürdi adlarının zikredildiğini, fakat Zenci liderinin isminin anılmadığını öğrenince fena halde bozulan Ali b. Eban, adamlarını toplayarak tekrar Ahvaz'a geri döndü. 372 Böylece kurulmaya çalışılan Saffari-Zenci ittifakının bozulması için yeterli sebep ortaya çıktıysa da Abbasi komutanı ve valisi İbn Leyseveyh karşısında tutunamayan Zencilerin, tekrar Saffarilere yakınlaştığını görmekteyiz. Nitekim Zenciler Yakub b. Leys'e haber göndererek, eğer Bağdat'a yürürse yardım edeceğini vaat etmişti. Fakat Yakub, 369 M. Demirci, s.152.
- Taberi, IX, s.527.
- Dikkat edilirse burada kimin adına hutbe okunacağına dair bir kavga vardır. Bilindiği gibi Ortaçağ İslam devletlerinde hutbe devlet başkanı (Halife) adına okunur ve onun siyasi hakimiyetinin simgesi sayılırdı. Bunun için Cuma günleri hutbelerde devlet başkanının adı zikredilir, ardından da o bölgenin yerel idarecisinin ismi söylenirdi. İşte buradaki hutbe kavgası da aslında o bölgenin siyasi otoritesinin kime ait olduğunun kavgasıdır.
- Taberi, IX, s.427-428. . Leys es-Saffar, Cündişapur'a vardığında, oradan Ahvaz'a b. El-Anber adlı komutanını gönderir. Anber şehre yaklaşınca Ali b. Eban Ahvaz'ı boşaltarak Sidre nehrine geçer. Ahvaz'a kolaylıkla giren Anber ile, Zenciler arasında ufak . Eban, Behbuz'a verdiği emirle 373 F.Samir, s.97.
- Taberi, IX, s.528-529; İbnü'l-Esir, VII, 245-246.
- Taberi, IX, s.530-531; İbnü'l-Esir, VII, s.269.
- Eban, Yakub b. Leys'in bu işin peşini bırakmayacağını ve mutlaka Ahvaz'a geleceğini düşünmektedir. Halbuki Yakub adamlarına, Zenciler ile savaşmamalarını ve Ahvaz'a girmemelerini emretmiştir. Daha önce belirttiğimiz gibi, sadece Ali b. Eban'a gönderdiği mektupla anlaşma isteğini bildirir ve adamlarının Ahvaz'a yerleşmesini teklif eder.
- Diğer taraftan Muvaffak'ın bölge valisi Mesrur el-Belhi, Ali b. Eban'ın Tuster'i alma plan ve hazırlıklarını öğrenince, İbn Leyseveyh'in yerine buraların idaresini Tekin el- Buhari'ye havale ederek Ahvaz'a gönderir. Zaten Ali b. Eban o sıralar büyük bir güçle Tüster'i kuşatmıştır. Tüster halkının korkudan -diğer yerlerin başına gelen akıbeti yaşamamak için -teslim etmeyi düşündükleri bir anda Tekin el-Buhari şehre varır. Hatta kaynakların verdiği bilgilere göre, elbiselerini dahi çıkarmadan halkın da desteği ile Zenciler üzerine yürüyerek onları mağlup eder. Kaynaklarda bu savaşa "Bab-ı Kudek" denilmektedir. 378 Bu savaştan sonra Tekin el-Buhari Tuster'e yerleşir.
- Taberi, IX, s.531-532.
- M. Demirci, s.157.
- Taberi, IX, s.546. Bu savaşın adı İbnü'l-Esir'de "Bab-ı Kurek" olarak geçmektedir. Bkz.VII, s.269.
- Mesrur, Tekin el-Buhariyi tutuklayarak Tuster'de hapseder. Hapiste iken eceliyle ölür. Bkz.Taberi, IX, s.547.
- Taberi, IX, s.546-457; İbnü'l-Esir, VII, s.269.
- Taberi, IX, s.549-551. . Zira, bataklık, çalılık, kamışlık, su kanalları, bir sürü nehir ve hendeklerle dolu
- Yukarıda geçtiği gibi, Abbasi devletinin başka problemlerle uğraşması, Zencilere karşı daha etkin ve büyük bir güçle gidememelerine sebep olurken; ayrıca merkezi idarenin, kendi içindeki siyasi, idari, ekonomik ve dini meseleler yanında, Saffariler, Ahmed b Tolun, vs. bazı önemli isyanlar ve problemlerin ortaya çıkması da ister istemez Zenci isyanının ikinci plana itilmesi sonucunu doğurdu. Tabii bu durum Zencilerin bölgede daha rahat hareket etmelerine imkan tanıdı diyebiliriz. 388
- Samir, s.95-96.
- Abbasi Hilafetinin İsyanı Bastırma Faaliyetleri Zenci isyanının Bağdat'a kadar dayanması karşısında Halife ve hilafet merkezi oldukça zor durumdaydı. Zira Vasıt'ın düşmesi ve Sevadü'l-Kufe halkının Bağdat'a kaçması, Zencilerin çok tehlikeli güç olduklarını ve mutlaka bir önlem alınması gerektiğini her zamankinden daha ciddi olarak gündeme getirmişti. Ayrıca tek sorun Zenciler değildi. Yakub b. Leys es-Saffar tehlikesi de devam etmekteydi. Her ne kadar hilafet ordusu Yakub b. Leys es-Saffar'la yaptığı savaşı kazansalar da, onun tekrar dönerek intikam alacağı endişesi vardı. İşte tam bu sıralarda idarecilerini rahatlatan bir haber Bağdad'a ulaştı. Çünkü H.9 Şevval 265'te (M.5
- Haziran 879) Yakub ölmüş, yerine kardeşi Amr b. Leys geçmişti. 390 Halbuki o, kardeşinin aksine, ılımlı bir kişiydi. Nitekim gönderdiği elçiyle itaatini bildirmiş; halife de isteğini kabul ederek, onu Horasan, Fars, İsfahan, Sicistan, Sind ve Kirman illerine vali tayin ettiği dönmeden Zencilerle mücadele etti (H.267-270/ M.880-883).
- Yakub b. Leys es-Saffar öldükten sonra yerine kardeşi Amr b. Leys geçmişti. M. Demirci ise Amr b. Leys'i Yakub'un oğlu olarak göstermektedir. Ancak bu bilgi doğru değildir. Taberi'de "Yakub b. Leys Ahvaz'da öldü. Yerine kardeşi Amr b. Leys geçti." diye geçmektedir. Bkz. Tarih, IX, s.544.
- İbnü'l-Esir, VII, s.272; Samir, s.114.
- Samir, s.114, 123.
- Faysal Samir Muvaffak'ın ordunun başına geçmesi noktasında Türk komutanların isteği olduğunu belirtmektedir. Bkz. Samir, s.121.
- Mansura, Zencilerin Muhatara'dan sonra ikinci büyük ordugahı idi ve Süleyman b. Cami komutasındaki Zenciler tarafından iyi korunuyordu. Çünkü burası, onların bu bölgedeki komuta merkezi durumundaydı ve aynı zaman da Süleyman b. Cami'nin yönetiminde idi. onun mağlubiyeti Zenciler için sonun başlangıcı olabilirdi.
- Safedi, s.21.
- Taberi, IX, s.573.
- İbnü'l-Esir, VII, s.290; İbn Kesir, el-Bidaye, XI, s.41.
- Taberi, IX, s.573; İbnü'l-Esir, VII, s.289.
- Taberi'de bu sayı on bin olarak geçmektedir. Bkz, IX, s.573.
- İbnü'Esir Muvaffak'ın burada kaldığı süreye yirmi yedi derken (el-Kamil, VII, s.290) Taberi on yedi gün olarak vermektedir.Bkz.Taberi, IX, s.574.
- H.267 yılı Cemaziyelahir ayı başlarında (M.Ocak 881) Vasıt'tan ayrılaran
- Muvaffak, Bazbin, Cuha, Tayyib, Kurkub, Derestan yoluyla Sus'a kadar geldi ve orada üç gün kaldı. O sırada Ahvaz bölgesi sorumlusu Mesrur el-Belhi, komutan ve askerleriyle onun huzuruna gelerek bağlılıklarını bildirdiler. O da onlara hil'atler giydirerek taltif etti. 421 . Eban idi. Nitekim o, mektubu alınca, hemen yerine Muhammed b. Yahya b.Said el-Kernebai'yi vekil bırakarak, askerini alıp reisinin yanına gitti. Ancak ne varki, Kernebai de korkusundan onun arkasından Ahvaz'dan ayrıldı. Fendam, Basiyan ve çevresinden sorumlu Zenci komutan Behbuz b. Abdülvahhab da aynı emre uyarak her türlü zahire ve malları bırakıp derhal reisinin yanına geldi. 422
- Tabi Zenci komutan ve askerlerin, bulundukları şehirlerden ayrılıp Muhtara'ya Muvaffak'ın mücadelesini ve hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktı. Nitekim ortaya çıkan avantajı iyi kullanan Muvaffak, fazla mukavemetle karşılaşmadan Ahvaz ve çevresini kolayca eline geçirdi; isyancıların bıraktığı zahire ve mallara el koyarak, nihayi hedefi Ali b. Muhammed'e karşı yapacağı savaş için güç ve mühimmat topladı. Tabi bu esnada yine o, bölgedeki ufak tefek Zenci gruplarından eman dileyenleri affederek ihsanlarda bulundu ve onları kendi safına çekmeyi başardı. 423 Öyle anlaşılıyorki muhtemelen Zenci lideri, Muvaffak'ın Mansura'dan sonra Muhtara'yı düşünüyordu ve bu nedenle bütün komutan ve adamlarını yanına topladı. Halbuki belirttiğimiz gibi Muvaffak öyle yapmamış; onun adamlarının boşalttığı Ahvaz'a yönelmişti. Böylece Zenciler uzun süren mücadelelerle ele geçirdikleri toprakları kolayca kaybetmişlerdi. Dahası onların bu kayıpları ekonomik durumlarının ve kuvvetlerinin zayıflamasına ve dağılmalarına yol açtı. Mamafih ileride geleceği gibi, Zenciler, bütün O esnada; dört bin askerle Meyan-u Ruzan'da İbrahim b. Cafer el-Hemedani; 'ın Dicle nehrinin doğu tarafına göndererek, Muvaffak'ın askerlerini arkadan vurmalarını istedi. O sırada Zenci kölelerden biri kaçarak Muvaffak'a sığınmış ve Zencilerin planladığı baskını haber vermişti. Bunun üzerine Muvaffak oğlunu onlara gönderdi. Bundan habersiz olan Zenciler, Abbasi askerlerinin ani baskınıyla bozguna uğradılar. Çıkan çatışmada çok sayıda Zenci öldü, bir kısmı sularda boğuldu, az bir kısmı kaçarak kurtuldu ve bir çoğu da esir edildi. Abbasi askerleri Muvaffak'ın emriyle, ölen Zenci askerlerinin başlarını mancınıklarla Muhtara'ya atarak onların morallerini bozarak adeta teslim olmazsanız sonunuz böyle olacaktır mesajı verilmek istendi. Nitekim kaynaklar bu olayla teslim olanların sayısının artığını belirtmektedir. 443 Zenci lideri bu ambargodan kurtulmak her türlü yola başvuruyordu. Mesela;
- Muvaffak'ın, elindeki gemileri erzak yollarının tutulması için gönderdiğini ve dolayısıyla savaşacak gemisi kalmadığını bildiğinden o, elli kadar büyük gemi inşa ettirip Abbasi güçlerini mağlup etmeyi planladı. Bu gaye ile hazırlanan gemilere ok ve mızrak vb. silahlar taşıyan askerler yerleştirerek Behbuz, Nasr er-Rumi ve Ahmed b. Zerenci komutasında Abbasi kuvvetlerinin üstüne yolladı. Bu donanmayı gören Muvaffak'ın askerlerinin korkuya kapıldıkları bir sırada, onun önceden inşa edilmesini istediği gemiler imdatlarına yetişti. Böylece bir taraftan Muhtara'nın yiyecek sıkıntısı, diğer yandan da Zenciler arasındaki çözülme devam ediyordu. Nitekim Muhtara'nın surlarını korumakla görevli Muhammed b. el-Haris el-Ummi adlı Zenci komutan, yanındaki askerleriyle kaçarak Muvaffak'a teslim oldu 444 .
- Taberi, IX, s.586.
- Taberi, IX, s.589-590; İbnü'l-Esir, VII, s.298.
- Taberi, IX, s.592. Bu komutan amcasının kızı olan hanımını da Zencilerden kurtarmak istemiş, fakat başaramamıştır. Zenci lideri bu kadını önce hapsetmiş sonra da hapisten çıkararak cariye olarak açık artırmayla satmıştır. Bkz. Taberi, ay.
- "Etrak nehri"nin geçilmesini ve surlara yaklaşılmasını engellediler. Bu durumda su yolunu kullanmak gerekiyordu, anvak askerler bundan korkuyorlardı. Neticede Muvaffak'ın teşciiyle, üzerlerine taş ve ok yağmasına rağmen, Abbasi askerleri nehrin karşı tarafındaki . Sonunda Abbasi ordusu, Zencilerin olağanüstü direnişine rağmen, kalelerden birincisini ele geçirerek burcuna "Muvaffak" yazılı bayrağı diktiler ve surların üstündeki mancınıkları, okları, yayları ve diğer silahları söküp attılar. Böylece Muhtara'nın bir kısmını ele geçiren Abbasi ordusu, büyük bir zafer kazandı, Zenciler ise ağır bir yenilgi nehri, Kındel, Ebersan ve Abadan gibi şehir ve köylerden gelen Zenciler ile, onlara destek veren bedeviler ve Zenci komutanı Musa eş-Şarani'nin iki kardeşi ve ve dahası Zenci isyanına ilk katılanlardan Reyhan b. Salih el-Mağribi gibi komutanlar vardı. el- Mağribi'nin Muvaffak'a katıldığını gören adamları da gelip teslim oldular (H.Zilhicce 448 Nüveyri, XXV, s.161.
- İbnü'l-Esir, VII, s.299-300.
- İbn Sem'an Ali b. Muhammed'in katibi ve veziriydi. Bkz. Taberi, IX,s.
- Taberi, IX, s.596-598; İbnü'l-Esir, VII, s.301. . Bişran'dı. O da Muvaffak'ın Mansura'yı ele geçirmesinden sonra, Gallus esir alınınca, yerine Zenci lideri tarafından tayin edilmişti. Bu şahıs da, Muvaffak'ın Basra bölgesine gelmesinden sonra Dinari nehrine kaçarak, avladığı balıkları ve temin , Basra'ya bir birlik gönderen Ebu'l- Abbas, oradan gelen yardımların kesilmesini sağladı. 455
- Taberi, IX, s.619; İbnü'l-Esir, VII, s.314-315.
- Taberi, IX, s.622; İbnü'l-Esir, VII, s.315-316.
- A. Sağır, s.132. kazandı. Muvaffak'ın bu hücumunda, yenilmesi, oğlu Enkalay ve komutanı Süleyman b.
- Muvaffak, bu fırsatı sonuna kadar kullanmaya çalışıyordu. Nitekim o, Muhammed b. Sem'an'ı lehinde propaganda yaptırmak için Zencilere göndererek teslim olanların sayısını daha da artırdı. 469 Diğer taraftan bu sıralarda Abbasi deniz gücünün kumandanı olan Nusayr ve gemileri, med-cezir nedeniyle suların yükselmesi sonucu Ebu'l-Hasib nehrine sürüklendi. Bunu fark eden Zenciler, nehrin her iki tarafından onu kuşatarak saldırdılar. Bunun üzerine Abbasi askerleri kurtulma ümidiyle nehre atladı, fakat Zenciler onların çoğunu öldürdü, bir
- Taberi, IX, s.622-625, 627; İbnü'l-Esir, VII, s.316-318.
- Muhammed b. Sem'an, Muhtara'yı terk etme nedeni olarak, Zenci liderinin çoluk çocuğunu bırakarak kendi canını kurtarma telaşında olmasını göstermektedir. Taberi bu kişinin ağzından çok sayıda rivayet aktarmıştır. Bkz.Taberi, IX, s.624.
- Taberi'nin aktardığına göre Zenci liderinin oğlu Enkalay Muvaffak'a bir mektup yazarak teslim olmak istediğini bildirmiş, bunun için bazı şartlar ileri sürmüştü. Muvaffak bu şartların hepsini kabul etmişti. Fakat babası bundan haberdar olunca oğlunu vazgeçirmişti. Bkz.Taberi, IX, s.642.
- Taberi, IX, s.624; İbnü'l-Esir, VII, s.317.
- Taberi, IX, s.627.
- Taberi,IX,s.629-630.
- Ebu'l-Abbas ve ileri gelen komutanlarıyla bir toplantı daha yaparak her bir birliğin hücum edecekleri yerleri tek tek belirledi. 481
- Bunu takiben Muvaffak, H.8.Zilkade 269 (M.19 Mayıs 883) da Zenciler üzerine saldırı emrini verdi. Oğlu Ebu'l-Abbas sekiz bin;
- Muvaffak, Muhtara'ya üs edinen isyancı Zenci liderine karşı gerçekleştirdiği son taarruzla büyük bir zafer daha kazanarak askerinin moralini en üst seviyelere çıkardı. Bu esnada her taraftan yardımlar geliyordu: Mesela, Samerra'dan Said b. Mahled on bin kişilik bir kuvvetle yoldaydı (H. 2 Zilhicce 269/M.Temmuz 883). 484 Yine Mısır valisi Ahmed b. Tolun'un kölesi ve komutanı olan Lü'lü, onunla ihtilafa düşünce Muvaffak'a mektup yazarak askerleriyle birlikte kendisine katılmayı teklif etmişti. Bu teklifi değerlendiren Muvaffak, belli şartları kabul ederek, o gelinceye kadar savaşı yavaşlattı (H.3 Muharrem 270/ M.13 Ağusto 883). 485
- Muvaffak, Lü'lü'ün bu teklif ve davranışından öylesine memnun olmuştu ki, geldiğinde, hem kendisine hem de askerine bol bol 481 Taberi, IX, s.646.
- Taberi, IX, s.647-648.
- Taberi, IX, s.646-649; İbnü'l-Esir, VII, s.329-330.
- Said b. Mahled'in askerleri Muvaffakiyye'ye ulaşınca, Muvaffak bunları savaşa sürmeden önce bir süre eğitilmelerini emretmişti. Bkz. Taberi, IX, s.649.
- Lü'lü'ün ne kadar askerle geldiği belli değildir. Ancak onun askerlerinin büyük çoğunluğu Ferğanalı, Türk, Rum, Berberi ve Zenci kölelerden oluşmaktaydı. Bkz.Taberi, IX, s.650; İbnü'l-Esir, VII, s.330-331.
- Ancak bu sırada, kardeşi halife Mu'temid'in, kendisinin adından başka bir fonksiyonunun verilmediği, büyük hiçbir bir emrinin olmadığını ve dolayısıyla bütün işlerin yönetiminin kardeşi olduğunu; malların, haraç ve , askerlerine bol miktarda para, mal ve erzak dağıtabiliyordu. 488 Dolayısıyla onun bol ihsanlarda bulunması onları savaşa daha iyi motive ediyordu. Muvaffak, Lü'lü ve diğer birliklerin de katılmasıyla her türlü maddi, manevi hazırlıklarını tamamlayarak, Ali b. Muhammed üzerine yapacağı taarruz planlarını yeniden gözden geçirdi. Buna göre, oğlu Ebu'l-Abbas'ı, el-Mühellebi'nin evinin; Lü'lü'ü, kölesi Raşid'in; Şibl'i eman dileyen Zencilerle birlikte Sahibu'z-Zenc'in bulunduğu mıntıkalara; diğer komutanları da dört bir tarafından hücuma geçeceklerine dair görevleri dağıttı. Ayrıca bütün ordusuna el-Kernebai'nin evinin tepesine diktiği siyah bir bayrağın sallandığı 486 Taberi, IX, s.654.
- Taberi, IX, s.620; İbnü'l-Esir, VII,s .331-32.
- A.Sağır, s.140. Nihayet Muvaffak, Sahibu'z-Zenc'i ortadan kaldırmış, isyanı bastırarak Abbasi
- Muvaffak, bu başarıdan sonra Muvaffakiyye'ye döndü ve Zenci liderinin oğlu Enkalay ile, Ali b. Eban'ın nerede saklandıklarını öğrenerek üzerlerine asker gönderdi. , Basra, Ahvaz, Vasıt, Übülle, Abadan ve civar yöre halkına mektuplar yazarak Zenci isyanının bastırıldığını, bölgenin güvenliğinin sağlandığını, dolayısıyla artık şehirlerine dönmemek için bir neden kalmadığını ve rahatça dönebileceklerini duyurdu. 499 Bunun üzerine halk, bu emre itaat ederek eski yerlerine döndüler. nüfusu tekrar kalabalıklaşmaya, ticaret de canlanmaya başladı. Zencilerin o büyük tahribatının izleri yavaş yavaş siliniyordu. Abbasilerde Mu'tazıd ve Müktefi Dönemi (279-295/892-908), (Basılmamış doktora tezi), M.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, İst.2004, s.29,35.
- A.Sağır, s.142.
- Taberi, IX, s.660-661;
- A.Sağır, s.143; İbn Ebi'l-Hadid Zenci lideri öldükten sonraki üç gün içerisinde yedi bin kişinin gelip teslim olduğunu belirtmrktedir. Bkz.age, VIII, s.212. Taberi'nin anlattığına göre bütün Zencilere eman verildiği halde daha önceleri Muhtara kuşatmasında Muvaffak'ı yaralayan Kırtas isimli Rum'a eman verilmemişti. Kırtas Ramhürmüz'e kaçmıştı. Orada kim olduğu öğrenilince yakalanıp Muvaffak'a gönderilmişti. Muvaffak'ın oğlu Ebu'l-Abbas babasından izin isteyerek onu işkence ederek öldürmüştür. Bkz.Taberi, IX, s.661.
- İbnü'l-Esir, VII, s.341.
- Taberi, IX, s.661.
- Taberi, IX ,s.665; İbnü'l-Esir, VII, s.342. Muvaffak, bütün bunlardan sonra oğlu Ebu'l-Abbas'ı -muhtemelen onun , Zencileriyle Abbasilere galebe gelseydi, bu ümmetin hali ne olurdu? Merkezdeki hakimiyet Türklerin elinden Zencilere geçerdi ki, o zaman ümmet büyük bir şerre düşmüş olurdu. Zira bu Zenciler ne edep, ne de marifet biliyorlardı. Hiçbir sözden anlamayan bu gruba karşı Allah, Abbasilerin yardımcısı oldu da ümmeti büyük bir beladan kurtardı." 504 diyerek ifade etmektedir. Zenciler, bundan sonra bir daha H.272/M.884 de Vasıt'ta hareketlendiyseler de Muvaffak, erken davranıp onları bastırarak, uzantıları durumundaki hapishanedeki Enkalay, Ali b. Eban ve Süleyman b. Cami gibi komutanları öldürdü. Böylece o, Zencilerin
- S.Yılmaz, age, s.35. Aynı kanaati M.Demirci de taşımaktadır: "Bütün yaptıkları ince bir hesap ürünü olan el-Muvaffak gibi dahi bir asker ve devlet adamının kitlelerin sevgisini üzerin çekecek böyle bir zaferin halk ile paylaşılması için oğlu ebul-Abbas'ı seçmesi , ince bir siyasetin ve uzun vadeli bir hesabın ürünüydü. Bu zaferin son sahnesi Ebu'l-Abbas'ı birkaç yıl sonra boşalan Abbasi hilafet makamına "el- Mu'tazıd Alallah" lakabıyla oturtmuştur." Bkz.age, s.221-222. Ebu'l-Abbas Mu'tazıd Billah hakında daha geniş bilgi için bkz. Saim Yılmaz, age.
- İbnü'l-Esir, VII, s.342.
- Mes'udi, et-Tenbih, s.335.
- İbnü'l-Esir, VII, ay; Şair Yahya b. Muhammed el-Eslemi'nin, Zenci liderin ölüm haberi üzerine yazdığı şiir için bkz: İbn Kesir, Ebu'l-Fida İsmail b. Ömer (ö.H.774/M.1372), el-Bidaye ve'n-Nihaye, I-XIV, Thk. F. Seyyid vd. Beyrut 1985, XIV, s.586. Şiirin Arapça aslı Ek 7, s.166.
- M.Hudari Beg, Tatihu'l-Ümemi'i-İslamiyye (ed-Devletü'l-Abbasiyye), Beyrut trs, s.305. anlaşmayla, Abbasi ordusunu bütün gücüyle Zencilerin üzerine sevketme ve kendilerini tehdid eden bu isyanı bastırma imkanı buldular. 505
- Muvaffak'ın pes etmeyen mücadeleci karakteri. Kanaatimizce Zenci isyanını asıl bitiren şahıs Muvaffak ve onun kişiliğidir. Zira
- Muvaffak, dört yıl boyunca bir çok kez hastalandığı ve yaralandığı anlarda bile, yılmadan mücadele etmiş, onca ısrara karşın cepheyi bırakıp Bağdat'a dönmemiştir. Onun Zencileri bitirmedeki azmi, inadı, siyaseti ve kararlılığı beraberinde büyük bir başarıyı da getirmiştir denilebilir. 506
- Zencilerin başkenti olan el-Muhtara'nın karşısına el-Muvaffakiyye şehrinin kurulması. el-Muvaffakiyye'nin kurulduğu yer stratejik bir nokta olup Zencilerin izlenmesi, takip edilmesi ve kısa sürede onlara ulaşılması ve uzun süren savaşlar boyunca askerin dinlenmesi, ihtiyacının giderilmesi ve istedikleri malların rahatlıkla tedarik edilmesi açısından önemli bir hizmet gördüğü söylenebilir. 507
- Bu yaklaşımın Zenci isyanının bastırılmasında çok önemli rol oynadığı ileri sürülebilir. 505 Samir, s.127.
- Samir, s.124.
- Samir, s.134.
- Samir, s.140,146.
- Zencilerin başkenti Muhtara'ya yönelik uygulanan ekonomik abluka ve ambargo. Yukarıda geçtiği gibi Muvaffak, Zenci hareketini bitirmek için isyana destek sağlayan tüm vasıta, yol ve imkanları ortadan kaldırdı. Bu bağlamda o, hem Muhtara'ya
- Ahmed b. Tolun'un valisi Lü'lü'ün Muvaffak'ın yardımına gelmesi. İsyanı bastırma mücadelesinin sonuna doğru Ahmed b. Tolun'la arası açılan Lü'lü, Muvaffak'a haber göndererek ona katılmak istemiş, isteği kabul edilince, o da birlikte gelip Muvaffak'a katılmış ve Zencilerle mücadelede çok samimi . Muhammed'i, Lü'lü'ün birliğindeki askerlerden biri öldürmüştü ve dolayısıyla Lü'lü'ün, nihai sonucun alınmasında emeğinin geçtiği söylenebilir. 510
- Muvaffak'ın savaş stratejisi.
- Para: Ali b. Muhammed'in Muhtara'da kendi adına para bastırdığı söylenmektedir. Ahmed Ulebi, J. Walker'dan naklen, bizim de ekte sunduğumuz Muhtara'da basılan iki adet paranın günümüze kadar geldiğini söylemektedir. 526 Bu paralardan birisi H.261, diğeri H.264 yılına ait olduğu anlaşılmaktadır. 527 Şu an bu paralardan biri Londra'da ve diğeri de Paris'te bulunmaktadır. 528
- Mustafa Demirci de J. Walker'dan naklen söz konusu paraların resimlerini kitabında vermiştir. 529 Bu paraların üzerinde şu ifadeler yer almaktadır: İlk satır (orta) : Tek olan Allah'tan başka ilah yoktur -Onun benzeri yoktur- Muhammed b. Emiri'l-Müminin. İkinci satır (arka kıyı): Allah'ın adıyla bu dinarlar H.261 (M.873) senesinde Muhtara'da basıldı. Üçüncü (orta) : Allah müminlerden mallarını ve canlarını cennet karşılığı satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar. satır : Ali -Muhammed Resulullah -el-Mehdi Ali b. Muhammed.
- Dördüncü satır (kenar) : Kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse onlar kafirlerin ta kendisidir. Dikkat edin Allah'tan başka hüküm koyan yoktur ve Allah'tan başka itaat edilecek de yoktur.
- Hutbe : Ali b. Muhammed'in isyan sırasında kontrolünü ele geçirdiği şehirlerde kendi adına hutbe okuttuğu rivayet edilmektedir. Zira o kendini, Abbasi halifeliğine bağlı kabul etmediği gibi, kurduğu devletin halifesi olarak görüyordu. 530
- Halbuki aynı dönemde bağımsızlığına kavuşan veya yarı bağımsız devletlerde hutbelerde mevcut halifenin adı zikredilirdi ve böylece halifeye bağlılık gösterilirdi. Yine Ahvaz'da Saffarilerin valisiyle yaptıkları anlaşma gereği, hutbe Zenci liderinin adına okutulacaktı.
- Ancak Ubeydullah b. el-Kürdi hutbede önce Abbasi halifesi, sonra da Saffarilerin adına okutunca anlaşma bozulmuş ve Ali b. Eban Ahvaz'a girmişti.
- Ulebi, s.57.
- M.Demirci, s.246.
- Ulebi, ay.
- M.Demirci, s.247.
- M.Demirci, s.236. tarafından nakledilmektedir: "Zenci liderinin adamları çoğalınca Zencilerin yetiştirdiği tahıl ve hurmalardan haraç ve sadaka topladı. Topladığı malları adamlarına dağıttı. Bunun üzerine Zencilerin Ali b. Muhammed hakkında düşünceleri değişmeye başladı. Durumları kötüleştiğinden Zenci liderine karşı çıkmaya başladılar." 545 544 Taberi, IX, s.631.
- Safedi, s.21. B. İsyanın Sonuçları Ortaya çıktığı andan, tam bastırılmasına kadar yaklaşık on beş sene devam ve Abbasi devletini uğraştıran Zenci isyanının, gerek isyan boyunca gerekse sonrasında, elbette siyasi, dini, sosyal ve ekonomik vs. alanlarda tahribat yapması, geride geçici yada kalıcı birtakım izler bırakması ve bazı sonuçlarının ve etkilerinin olması kaçınılmazdır. İşte şimdi bu bölümde ve bu başlık altında, Zenci isyanını Abbasi devleti, yayıldığı bölge, Zenci köleler ve diğer gruplar açısından ortaya çıkardığı sonuçları ele almaya çalışacağız.
- Zencilerin isyanı ve diğer ayrılıkçı gruplarla uğraşılan dönemlerde Abbasiler, dış güçler ve özellikle Bizans karşısında zaafa düşmüş toprak kaybetmeye başlamıştır. Yaklaşık üç asırdır devam eden sınır (suğur) savaşlarında, dengenin ilk defa Bizans lehine döndüğünü görüyoruz. Mesela M.877 yılında Bizans ordusunun Kayseri'den hareketle Maraş'a kadar geldiğini Taberi zikretmektedir. 551 Bu harekattan dört yıl sonra, Abbasi güçleri bataklığın ortasında Zenci Muhtara kuşatmasıyla uğraşırken, yine Bizans M.881-82'de yüz bin kişilik bir ordu ile, Patrikler komutasında tekrar harekete geçmiş yakınlarına kadar ilerleyerek geniş bir coğrafyayı Abbasi hakimiyetinden koparmıştır. Bu dönemde Bizans, artık Doğu sınırında sürekli bir ilerleme kaydetmiş ve Selçuklular gelinceye kadar da bu bölgeleri elinde tutmuştur. 552
- Demirci, s.260.
- Demirci, s.260-61.
- Taberi, IX, s.533-534, 612.
- Demirci, s.261.
- Zenci isyanının ve mücadelenin uzun süre devam etmesi nedeniyle hem bölgenin hem de devletin yönden büyük kayıpları olmuştur. Öyle ki, isyan nedeniyle bölge (Aşağı Irak) tamamıyla harap olmuştur. Nitekim Brockelman, "Hükümetin kayıptır. 554 Nitekim Ulebi; "Şöyle kısaca hülasa edebiliriz ki, Zenci isyanı Abbasi devletinin verimli ve bir kısmında iktisadi hayatı durdurdu. Abbasi ordusu peş peşe gelen şiddetli uğradı, vergilerden gelen gelirlerden zarar etti, işler yavaşladı, ulaşım durdu, ticaret mahvoldu ve ziraat kesildi." 555 diyerek bu gerçeği dile getirmektedir.
- İsyanla mücadele sırasında ordunun ve askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak için devlet bütçesinden yada gelirlerden büyük miktarlarda para harcanmış, bu da devletin maliyesini oldukça zayıflatmıştır. Hükümet, ordunun iaşesi, maaşı, silah, cephane ve diğer masrafları ile, kurduğu stratejik şehir ve karargahlar için de (el-Muvaffakiyye gibi) çok miktarda para harcamak zorunda kalmıştır. İsyanın seyri işlenirken anlatıldığı gibi, Zencilerle mücadele ederken Muvaffak, esasen devletin toplaması gereken vergilerin ve haraçların kendisine gönderilmesini isteyerek, bunları askerlerin ihtiyaçları ve savaş hazırlıkları için kullanmıştır. Bu durum zaten boş olan hazinenin iyice zayıflamasına tesir etmiştir denilebilir. Öte yandan araştırmacı Yusuf el-Iyş, Zencilerle yapılan savaşların neticesini değerlendirirken, bu mücadelelerin Abbasi hilafetine mühim bir yardımının olduğunu da kaydetmektedir. Zira ona göre, bu savaşlar sırasında Türk komutanlar hilafet merkezindeki 553 Brockelman, s.127.
- Ulebi, s.136-41;
- E.Baytar, age, s.247.
- Ulebi, s.141
- Basra, Übülle, Abadan, Vasıt, Ahvaz ve bu şehirler etrafındaki diğer köy ve kasabalar, Zenciler tarafından yakılıp yıkıldı. Buralarda yaşayan insanların ellerindeki bütün mallara el konuldu. Çarşılar, pazarlar yok oldu. Halkın büyük bir kısmı yerlerinden göç etmek zorunda kaldı. İnsanların can ve mal güvenliği kalmadı. Zencilerin insanlık dışı eylemleri halkın daha emniyetli yerlere göçmesine sebep oldu. Böylece bölgenin demografik yapısı değiştiği gibi, isyan öncesi zengin ve müreffeh hayat yaşayan halk, fakir ve yoksul hale geldi. eskisi gibi ticaret yapılamaz oldu. Verimli araziler işlenemedi, üretim yapılamadı. Halkın alım gücü düştü, fiyatlar arttı. Arazi ıslahında ve diğer ve üretim faaliyetlerinde çalışan diğer kölelerin de isyancılara katılmasıyla, çalışacak iş gücü bulunamadı. Nitekim isyan yüzünden şehirler ve köyler tamamen boşaldığı için, Ali b. Muhammed öldürülüp isyan bastırılınca Muvaffak, halkın geri evlerine, yurtlarına dönmeleri için çağrıda bulundu. Gerçi halk geri döndüklerinde ne ev bulabildi, ne bağ bahçe ne de hayvanlarını. Çünkü Zenciler her şeylerini harap edip mal ve hayvanlarını yağmalamışlardı. Bu durumun kısa bir sürede düzelmesi imkansızdı. Dolayısıyla isyanın bölge halkını uzun yıllar etkilediği söylenebilir .
- İsyanın bölgeye verdiği zararlardan ve dolayısıyla ortaya çıkardığı sonuçlarından birisi de, isyan sırasında pek çok insanın hayatını kaybetmesi, yani can kaybıdır. İsyan hem hilafet ordusundan, hem isyancılardan hem de bölge halkından çok sayıda insan hayatına mal oldu. Gerçi ölen, öldürülen, suda boğulan veya kaybolanların düzenli bir kaydı tutulmadığı için, tarihçilerin bu konuda verdikleri rakamlar farklı da olsa, neticede yapılan savaşlar ve isyan boyunca sayılamayacak kadar insan telef olmuştu. 559 Çünkü tarihçilerin verdiği göre, Zenciler el-Muhtara'yı savunurken
- Demirci, s.262; E.Baytar, age, s.247.
- Mes'udi Muruc'da "Bazı insanlar ölenler hakkında abartılı rakamlar verdiler. Halbuki ölenlerin sayısını kimse bilmemektedir. Zira hiç bir kayıt tutulmamıştır. Bu ifadeler zandan başka bir şey değildir." demektedir. Bkz. Muruc, IV, s.208. Bölgede ölenlerin sayısıyla ilgili kaynakların verdiği bilgilere birkaç örnek: İbn Tiktaka öldürülen insan sayısını iki buçuk milyon olarak vermektedir (Fahri, s.251). Suyuti, İbn Tağriberdi, İbn'ül-Cevzi ve Zehebi bir buçuk milyon kişinin öldüğünü, Mes'udi ise bir milyon insanın öldürüldüğünü yazmaktadır (Bkz: Suyuti,Tarih, s.364; en-Nücum, III, s.48; el-Muntazam, XII, s.235; Zehebi,Tarih, XX, s.36, el-İber, I, s.388; et-Tenbih, s.335). Zencilerin Basra baskınında ölenlerin sayısı üç yüz bin kişiyi bulmuştu (Suyuti,s.364; İbn Tağriberdi,s.48; Zehebi,Tarih,XX,s.36,el- İber,I,s.388; Uş,127). Übülle'de otuz bin, Ahvaz'da da elli bin Müslüman öldürülmüştü. (Bkz. el- Muntazam,XII,s.123,152; Zehebi,Tarih,XIX,s.24,29, el-İber,I,368,371). Taberi, İbnü'l-Esir, Nüveyri ve İbn Kesir öldürülen insan sayısıyla ilgili her hangi bir rakam vermemektedirler. Rakam verenlerin hemen hepsinin kaynağı da es-Suli'dir.
- Büyük umutlarla Ali b. Muhammed'in etrafında toplanan, onun kendilerine hürriyet ve daha iyi yaşam koşulları sağlayacağını zanneden Zencilerin, bu savaştan hiç bir sonuç alamadıklarıanlaşılmaktadır. Çünkü isyanın bastırılmasından sonra başka seçenekleri olmayıp Muvaffak'a gelip katılanların dışında, hemen hemen hepsi yok edilmiştir. Bunların büyük çoğunluğu savaşlarda helak olmuş, Abbasi askerlerinin kılıçlarıyla can vermiştir. Savaştan kurtulanlar ise, Muhtara'nın düşmesinden sonra çöllere kaçmış ve
- İbnü'l-Cevzi, XII, s.152.
- Hitti, s. 736.
- Nitekim İA "Zenc" maddesinde geçen "Zenci isyanının bastırılmasına rağmen etkisi hala devam ediyor ve mezhebine ait fikirler süratle yayılıyordu." 566 ifadesinden anlaşılacağı üzere, Zenciler çıkardıkları bu isyanla, dolaylı da olsa Karmatilerin önünü açmışlardır.
- Demirci, s.270.
- Cahen, s.119.
- Demirci, s.275-276.
- Cahen, ay.
- V.Çabuk, "Zenc" İA, XIII, s.36.
- Karmatiler için bkz. S. Hizmetli, "Karmatiler", DİA, (Ankara 2002), XXIV, s.510-514. 568 Demirci, s.273. kabileler arasında yayılmış, ardından Sevad'daki (Zenciler: Sevadü'l-Basra; Karmatiler: Sevadü'l-Kufe) verimli topraklarda kötü şartlarda çalıştırılan aşağı tabakalar arasında, durumlarının daha iyi hale vaadiyle taraftar toplamıştır.
- İsim benzerliğinden hareketle, en azından başlangıç aşamasında, Karmatilerin Zencilerin kalıntıları olarak ortaya çıktıklarını ileri sürebiliriz. 572 Kaldı ki, Karmati lideri Hamdan el- Karmat'ın Zenci lideri Ali b. Muhammed'e mektup göndererek ortak hareket etme teklif ettiği; fakat onun kabul etmediğine dair rivayetler vardır. 573 Buna göre, Zenciler arasında Karmatiyyun adını taşıyan grupların bulunuşu, Hamdan el-Karmat'ın Zenci liderine ittifak teklif edecek kadar yakınlık duyması ve aralarında zikrettiğimiz mevcut benzerliklerin bulunması, Karmatilerin gerek taban olarak, gerekse usul olarak Zencilerden söylememize imkan sağlamaktadır. 574
- Bkz. Taberi, IX, s.419.
- S.Hizmetli, agm, s.510.
- Demirci, ay.
- Taberi, X, s.27.
- Demirci, s.274. 'yı abluka altına almış, sıkı bir ekonomik ambargo uygulamış, Zencilere yönelik genel af çıkarmış, eman dileyip teslim olanlarına ihsanlarda bulunmuş ve bu şekilde Zencilerin, liderleri Ali b. Muhammed etrafından kopmalarını ve çözülmelerini sağlamıştır.
- İsyan H.270/M.883 yılında Ali b. Muhammed'in öldürülmesiyle sona ermiş ve , binlerce kadın ve BİBLİYOGRAFYA
- AZİMLİ, Mehmet, Abbasi Dönemi Şii Karakterli İsyanlar, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1994.
- ----------------------, "Abbasiler Döneminde Türklerden Oluşturulan Ordu (Hassa Ordusu), Dicle Üniversitesi Fakültesi Dergisi, Diyarbakır 2002, IV, Sayı.II, s.29-47
- BAYTAR, Emine, Tarihu'l-Asri'l-Abbasi, Camiatu Dımeşk 1998.
- BELAZURİ, Ahmed b. Yahya b. Cabir (ö.H.279/892-93), Futuhu'l-Buldan, trc: Mustafa Fayda, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1987.
- BROCKELMAN, Carl, İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi, trc: Prof. Dr. Neşet Çağatay. Trh. Ankara 1375/1956 .
- CAHEN, Claude, İslamiyet, trc: Esat Nermi Erendor, İstanbul 1990.
- CAHIZ, Ebu Osman Amr b. Bahr (ö.H.255/M.869), Resailü'l-Cahız, thk: Abdüsselam Harun, I-IV, Beyrut 1991.
- ----------------------, Menakıbu'l-Cundi'l-Hulefa ve Fedailu'l-Etrak (Hilafet Ordusunun Mekıbeleri ve Türklerin Faziletleri, trc: Ramazan Şeşen), Ankara 1967. DEMİRCİ, Mustafa, Siyah Öfke Ortaçağ İslam Dünyasında Zenci Kölelerin İsyanı (869-883), Konya 2005.
- ---------------------, Hz. Osman Devri Fitne Olaylarının Sosyo ekonomik Boyutları, İslamiyat VII (2004) s.155-170.
- ---------------------, İslam'ın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İstanbul 2003. DURİ Abdülaziz, Tarihu'l-Irak fi Karni'r-Rabii'l-Hicri, Bağdad 1948.
- ----------------------, İslam İktisat tarihine Giriş, trc. Sabri Orman, İst.1991 ELÇİBEY Ebülfez, Tolunoğulları Devleti, İstanbul 1997.
- FAYDA Mustafa, "Abdülkays", DİA, I, ss.248-249, İstambul 1988.
- FIĞLALI Ethem Ruhi, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul 1991
- HAMEVİ, Şihabuddin Ebu Abdullah Yakut, (ö.H.626/m.1229), Mu'cemu'l- Udeba, Nşr: D.S.Margoliouth, I-VI, Kahire 1930.
- ------------------------, Mu'cemu'l-Buldan, thk: Ferid Abdulaziz el-Cundi, I-VII, Beyrut 1997.
- HASAN, H.İbrahim, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi, trc: İsmail Yiğit ve dğr. İstanbul 1985-86.
- HAŞİMİ, Abdülmünim, el-Hilafetü'l-Abbasiyye, Beyrut 2003
- HİTTİ, Philip, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, trc: Salih Tuğ, I-IV, İstanbul 1980.
- HİZMETLİ, Sabri, "Karmatiler", DİA, XXIV, ss. 510-514, Ankara 2002. HUDARİ, BEG Muhammed, Tarihu'l-Ümemi'i-İslamiyye (ed-Devletü'l- Abbasiyye), Beyrut trs.
- ISTAHRİ, Ebi İshak İbrahim b. Muhammed el-Farisi (ö.H.320/M.932), Mesaliku'l-Memalik, Nşr. Viac Regnarun, Leiden 1927. İBNÜ'L-CEVZİ, Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali (ö.H.597/M.1200), Muntazam fi Tarihi'l-Muluk ve'l-Ümem, thk: Mahmud-Mustafa Abdülkadir Ata, I-XII, Beyrut 1992.
- İBN EBİ'L-HADİD İzzüddin Ebu Hamid b.Hibetullah (ö.H.656/M.1258), Şerhu Nehci'l-Belağa, nşr: Ebu'l-Fadl İbrahim, I-XIII, Beyrut 1987.
- İBNÜ'L-ESİR Ali b. Muhammed (ö.H.630/M.1232), el-Kamil fi't-Tarihi Tercümesi, trc: Ahmet Ağırakça-Abdülkerim Özaydın-M. Beşir Eryarsoy, I- XIII, İstanbul 1985.
- İBN HAVKAL Ebi'l-Kasım (ö.H.356/M.976), Kitabu Sureti'l-Arz, Thk. Blacher, Gibb vd. Leiden 1938.
- İBN KESİR, Ebu'l-Fida İsmail b. Ömer (ö.H.774/M.1372), el-Bidaye ve'n- Nihaye, I-XIV, Thk. F. Seyyid vd. Beyrut 1985
- İBN MANZUR, Muhammed b. Mukarrem, Lisanu'l-Arab, I-XV, Beyrut 1968.
- İBN NEDİM, Muhammed b. Ebi Yakub b. İshak (ö.H.385/M.959), el-Fihrist, thk: Nezir Mezirderani, Beyrut 1988. İBNÜ'R-RUMİ, Divan, (şerh.Ahmed Hasan Besec), I-IV, Beyrut 1994 TAĞRİBERDİ, Yusuf (ö.H.873/M.1468), en-Nücumu'z-Zahire fi Müluki Mısır ve'l-Kahire, thk: Cemal Muhriz-Fehim Cemaleddin eş-Şeyyal, I- XVI, Kahire 1956, 1970, 1972.
- İBN TİKTAKA, Muhammed b. Ali, el-Fahri fi Adabi's-Sultaniyye ve'd-Düveli'l- İslamiyye, Beyrut trs.
- KALLEK, Cengiz, "Esed (Beni Esed)", DİA, XI, ss.363-365, İstanbul 1989.
- KOMİSYON, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Redaktör: Hakkı Dursun Yıldız, I-XIV, İstanbul 1986.
- KRAUS P., "Ravendi" İA, IX, (İstanbul 1969), s.638.
- LAMMENS H., "Mus'ab b. Zübeyr" İA, VIII (İstanbul 1979), ss. 668-669.
- MAKDİSİ, (Mukaddesi) Ebi Abdullah (ö.H.375/M.985), Ahsenü!t- fi Ma'rifeti'l-Ekalim, Nşr. De Goeje , Leiden 1902.
- MANTRAN, Robert, İslam'ın Yayılış Tarihine Giriş, trc: İsmet Kayaoğlu, Ankara 1981.
- MES'UDİ, Ebu'l-Hasan Ali b. Hüseyin (ö.H.346/M.957), Murucu'z-Zeheb ve Meadinü'l-Cevher, nşr: M. Muhyiddin Abdülmuhyi, I-IV, Beyrut 1964-65.
- MEZ Adam, Onuncu Yüzyılda İslam Medeniyeti, trc.Salih İstanbul 2000. MUHAMMEDOĞLU, Aliev Saleh, "Hürremiyye", DİA, XVIII, ss.500-501, İstanbul 1998. NÜVEYRİ, Ahmed b. Abdü'l-Vehhab (ö.H.733/M.1332), Nihayetü'l-Ereb fi Fununi'l-Edeb, thk: Komisyon, I-XXXI, Kahire 1954, 1975, 1992.
- ÖMER, Faruk, el-Hilafetü'l-Abbasiyye fi Asri'l-Fevda el-Askeriyye, H.247/334
- ÖZ, Mustafa, "Ezarıka", DİA, XII, ss.45-46. İstanbul 1995.
- ÖZKUYUMCU, Nadir, "Hişam b. Abdülmelik", DİA, XVIII, ss.148-150, İstanbul 1998.
- SAFEDİ, Salehaddin, el-Vafi bi'l-Vefeyat, I-XXI, Beyrut 1984.
- SAĞIR Abdullah, Abbasi Döneminde Zenci Hareketi (255-270/869-883), (Danışman: Mustafa Fayda; Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), M. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2002. SAMİ Şemseddin, Kamusu'l-Alam, I-IV, İst.1303-16.
- SAMİR Faysal, Sevretü'z-Zenc, Dimeşk 1954.
- SUYUTİ, Celaleddin Abdurrahman (ö.H.911/M.1505), Tarihu'l-Hulefa, Kahire 1952. TABERİ, Muhammed b. Cerir (ö.H.310/M.922), Tarihu'Rusül ve'l-Mulük, thk: Muhammed Ebu'l-Fazl İbrahim, I-XI, Beyrut 1964.
- ULEBİ, Ahmed, Sevretü'z-Zenc ve Kaidüha Ali b. Muhammed, Beyrut 1959. ÜÇOK, Bahriye, İslam Tarihi (Emevilr-Abbasiler), Ankara 1968.
- YAKUBİ Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer b. Vehb, Tarihu'l-Yakubi, thk: Abdü'l- Emir Mühenna, I-II, Beyrut 1993.
- YILDIZ, Hakkı Dursun, "Ali b. Muhammed ez-Zenci", DİA, II, ss.413-414, İstanbul 1989.
- ---------------------------, "Abbasiler", DİA, I, İstanbul 1988, ss.31-56.
- YILMAZ, Saim, Abbasilerde Mu'tazıd ve Müktefi Dönemi (279-295/892-908), (Basılmamış Doktora Tezi), M.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, İst.2004 ZEHEBİ, Ebu Abdullah Şemsüddin Muhammed (ö.H748/M.1347), Siyerü A'lami'n-Nübela, thk: Selahaddin Müneccid-İbrahim Ebyari-Muhammed Esad ve Şuayb Arnavud, I-XVIII, Kahire 1956, 1962, 1982, 1983.
- -----------------------------, Tarihu'l-İslam ve Vefeyatu'l-Meşahiri'l-A'lam, thk: Ömer Abdüsselam Tedmuri, I-XXXXVII, 1987-1989.
- ZEYDAN, Corci , Medeniyet-i Tarihi, trc: Zeki Meğamiz, I-IV, İstanbul 1329. ZORLU, Cem, Abbasilere Yönelik Dini ve Siyasi Ebu Cafer Mansur Dönemi, Ankara 2001.
- EK 4. .......... .......... .......... .......... .......... ..........
- İbnü'r-Rumi, Divan, III, s.338-342