Öz: Divan şiirinde dil haznesi kendinden önceki kuşaklar tarafından paylaşıldığı için şairin söyl... more Öz: Divan şiirinde dil haznesi kendinden önceki kuşaklar tarafından paylaşıldığı için şairin söylediği her söz geleceği değil, geleneği inşa eder; şiirde gösterişli bir dil, insanın üzerini örter. Temelleri 17. yüzyıla dayanan sosyal ve siyasal "yenileşme"nin edebȋ sonuçları 18. yüzyıldan itibaren görünür hȃle gelir ve başka türlü düşünmenin mümkün olduğunun keşfi ile 19. yüzyılın kapısı aralanır. Bu çalışmada Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirlerinde ve nesirlerinde geleneğin, kendi ısrarını sürdürmeyip şairin tercihiyle şiire yerleştirilmesi ve benliğin idrak edilişi bağlamındaki yenilikler üzerinde durulacaktır. Eski ve yeninin birbirini yok etmediği, birbiriyle var olduğu bu edebȋ yaklaşım "içe dönüklük" ve "gündelik hayatın benimsenmesi" ekseninde tartışılacaktır.
Özet Bu makalede Recaizade Ekrem'in gazellerinin özellikleri üzerinde durulmaktadır. Recaizade Ek... more Özet Bu makalede Recaizade Ekrem'in gazellerinin özellikleri üzerinde durulmaktadır. Recaizade Ekrem'in gazellerinin önemli kısmı klȃsik bir yaklaşımla yazılmıştır. Ekrem klȃsik gazel geleneğinin, hakimiyetini ciddi şekilde kaybettiği XIX. asır Osmanlı edebiyatında gazele adeta hayatiyet kazandırmıştır. Bilindiği gibi gazel klȃsik bir nazım şekli olmanın ötesinde, bir zihniyetin nesilden nesle taşıyıcısıdır. Recaizade'nin gazeli canlandırmasını kaybedilene yönelik kaygı dolu bir bakış olarak yorumlamak mümkündür. Bunun yanı sıra aynı bakış; gazeli ve onunla bütünleşen kültürel mirası kaybolmaktan alıkoyan kurtarıcı bir bakıştır. Ekrem, içinden çıktığı edebȋ kültüre vefa borcunu adeta bu şekilde ödemiştir. Recaizade Ekrem'in Batılı şairlerin düşünce ufkuyla buluştuğu en yenilikçi şiirleri içeren kitaplarına "tagazzülden geçemem" diyerek gazel ilave etmesini, başka bir deyişle yeniyi inşa sürecinde klȃsik şiir birikimini kendine daima hatırlatan yaklaşımı ondaki edebȋ kavrayışın genel karakteri olan farklılıklara alan açma, çok yönlülük gibi özelliklerde de aramalıdır. Eskiyi devam ettirmek onun sanatı içinde yeniye karşı psikolojik bir direnç oluşturmadığı gibi, klȃsik şiirlerinin azımsanamayacak kadar çok oluşu dönemin edebȋ konjonktüründe de olumsuz eleştirilere maruz kalmamıştır. Yeniliği, şiirdeki etkisi seyreltilmiş bir geleneğin varlığı ile açıklayan Tanzimat kuşağının diğer mensupları gibi Recaizade de klȃsik nazım şekilleri üzerinde kişisel tasarruflar ortaya koymuştur. Bu nazım şekillerinin başında da gazel gelmektedir. Ekrem'in gazelleri, yeni Türk şiirinin kurucusu olarak Recaizade'nin edebȋ yenileşme konusundaki metodolojisini yansıtmakla kalmaz, döneminin psikolojik ve sosyolojik yönelimi hakkında da ipuçları barındırır.
Bu makalede Recaizade Mahmut Ekrem'in altı mısralık bendlerden oluşan ve en sık kullandığı iki ve... more Bu makalede Recaizade Mahmut Ekrem'in altı mısralık bendlerden oluşan ve en sık kullandığı iki vezinle yazılan şiirlerinin özellikleri üzerinde durulmaktadır. Altışar mısralık bendlerden oluşan bu şiirler klasik müseddeslerden kafiye yapısı ile ayrılır. Ekrem'in şiirlerinde klasik müseddeslerde ilk bendin kendi içinde kafiyeli olması kuralına uyulmamış; bunun yerine ilk bend, şiirin diğer bendleriyle aynı şekilde kafiyelendirilmiştir. Recaizade bu nazım şeklini hikâye etmeye uygun veya yeni bir mazmun ve ifade içeren şiirlerinde kullanmıştır. En sık kullanılan iki vezin de muhteva olarak yeni bir ruh taşıyan şiirlerde tercih edilmiştir. Klasik yaklaşıma dayanan şiirlerini "mefȃ'ȋlün" gibi aruzun daha düz kalıplarıyla yazan Recaizade, yeni insanı ve yeni duyguları anlatırken söyleyiş kolaylığı sağlaması ve akıcılığı dolayısıyla "fe'ilȃtün mefȃ'ilün fe'ilün" ve "mef'ûlü mefȃ'ilün fe'ûlün" vezinleriyle yazmıştır. Recaizade Ekrem gerek eserlerinin tertibinde gerekse şiirlerinde, kaideleri kendisi tarafından belirlenmiş olan ferdȋ bir yaratma üslûbuna bağlıdır. Konuya göre, bağlama göre seçildiği izlenimi uyandıran nazım şekli ve vezin konusu da söz konusu üslûpta ısrarcı yaklaşımının bir parçasıdır.
Özet: Polonya'da Türkoloji çalışmaları, Krak6w'da bulunan Jagiellonian Üniversitesi'nde XX. yüzyı... more Özet: Polonya'da Türkoloji çalışmaları, Krak6w'da bulunan Jagiellonian Üniversitesi'nde XX. yüzyılda başlamıştır. Polonya'nın üç büyük üniversitesinde Türkoloji bölümü bulunmaktadır. Bu bölümlerde genel olarak Türk dili, Türk kültürü, Türk edebiyatı çalışmaları yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar sadece Türkiye Türkleri ile ilgili olmayıp bütün Türk coğrafyasını kapsamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Polonya'daki 'yeni Türk edebiyatı' çalışmaları ile ilgili bibliyografik bir bilgi vermektir. Çalışmada önce yazarların ve çalışmalarının isimlerine atıf yapılarak makalenin veya tercümenin içeriğine dair çok kısa bilgiler; sonra da bibliyografik liste verilmektedir. Polonya'da 'yeni Türk edebiyatı' çalışmalarının tercüme ağırlıklı olduğu görülmektedır. Bununla birlikte, üniversitelerde yapılan akademik çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalar Tanzimat, Servet-i Fünı1n ve Cumhuriyet dönemi şairleri ve yazarları üzerinde yoğunlaşmaktadır.
nin toplumsal ve bireysel etkileri üzerinde durulmuştur. 80 sonrası Türk romanı muhteva ve anlatı... more nin toplumsal ve bireysel etkileri üzerinde durulmuştur. 80 sonrası Türk romanı muhteva ve anlatım teknikleri bakımından kendinden önceki roman geleneğinden farklılık gösterir. Bu değişimde dünya genelinde baş gösteren bireysel yönelimlerin etkisi olduğu kadar, darbeyle birlikte edebiyatın sesinin kısılması da etkilidir. Bununla birlikte dönemin sosyal ve siyasal gelişmeleri sanatla ve biçimsel arayışlarla harmanlanarak aktarılmıştır.
ÖZ: Bu makalede, kadınlarla ilgili meselelerin anneliğe indirgendiği toplumsal hafızaya ters düşm... more ÖZ: Bu makalede, kadınlarla ilgili meselelerin anneliğe indirgendiği toplumsal hafızaya ters düşmek pahasına da olsa kadınlara kendi kimliklerini oluşturabilmek ve ona sahip çıkmak için bir fırsat sunan ve 1980 sonrasında yazılan bazı romanlardaki "annesizlik" olgusu irdelenmiştir. Kadınları edebi düzlemde özgürleştiren bu romanlarda annesizlik; kadını düşünceleriyle yalnız bırakmak, yaşamı sorgulamasına imkân tanımak ve vardığı noktada fikirlerini uygulayışını seyretmek için bir fırsat anlamlarına gelmektedir. Dünya tarihinin en büyük yapıtlarından olan Sofoklesin trajedisinde, Hamlet'te ve Karamazov Kardeşler'de oğullar, babaları öldükten veya onu kendi eliyle öldürdükten sonra özgürleşirler, benliklerini bulurlar. Edebiyatımızda buna benzer bir kendini bulma macerası Tanzimat'ta olduğu gibi babasızlıkla değil, çok uzak bir gelecekte yazılan romanlardaki anne kaybıyla gerçekleşir. Toplumsal hafızanın öteden beri kadınlık ve annelik konusunda muhafaza ettiği değerlere başkaldıran romanlarda annelik algısının değişimi ve annesizlik kadını kendi olma yolundan alıkoyduğu düşünülen geleneğin aradan çekilmesini ifade etmesi bakımından önemlidir. Romanlardaki kadınlar, kadınlıkla ilgili o güne kadar söylenen hiçbir tarife uymayan, tercihleri göz önünde bulundurulduğunda Türk romanının yeni kadın tipleridir.
Öz: Divan şiirinde dil haznesi kendinden önceki kuşaklar tarafından paylaşıldığı için şairin söyl... more Öz: Divan şiirinde dil haznesi kendinden önceki kuşaklar tarafından paylaşıldığı için şairin söylediği her söz geleceği değil, geleneği inşa eder; şiirde gösterişli bir dil, insanın üzerini örter. Temelleri 17. yüzyıla dayanan sosyal ve siyasal "yenileşme"nin edebȋ sonuçları 18. yüzyıldan itibaren görünür hȃle gelir ve başka türlü düşünmenin mümkün olduğunun keşfi ile 19. yüzyılın kapısı aralanır. Bu çalışmada Recaizade Mahmut Ekrem'in şiirlerinde ve nesirlerinde geleneğin, kendi ısrarını sürdürmeyip şairin tercihiyle şiire yerleştirilmesi ve benliğin idrak edilişi bağlamındaki yenilikler üzerinde durulacaktır. Eski ve yeninin birbirini yok etmediği, birbiriyle var olduğu bu edebȋ yaklaşım "içe dönüklük" ve "gündelik hayatın benimsenmesi" ekseninde tartışılacaktır.
Bu makalede Recaizade Mahmut Ekrem'in altı mısralık bendlerden oluşan ve en sık kullandığı iki ve... more Bu makalede Recaizade Mahmut Ekrem'in altı mısralık bendlerden oluşan ve en sık kullandığı iki vezinle yazılan şiirlerinin özellikleri üzerinde durulmaktadır. Altışar mısralık bendlerden oluşan bu şiirler klasik müseddeslerden kafiye yapısı ile ayrılır. Ekrem'in şiirlerinde klasik müseddeslerde ilk bendin kendi içinde kafiyeli olması kuralına uyulmamış; bunun yerine ilk bend, şiirin diğer bendleriyle aynı şekilde kafiyelendirilmiştir. Recaizade bu nazım şeklini hikâye etmeye uygun veya yeni bir mazmun ve ifade içeren şiirlerinde kullanmıştır. En sık kullanılan iki vezin de muhteva olarak yeni bir ruh taşıyan şiirlerde tercih edilmiştir. Klasik yaklaşıma dayanan şiirlerini "mefȃ'ȋlün" gibi aruzun daha düz kalıplarıyla yazan Recaizade, yeni insanı ve yeni duyguları anlatırken söyleyiş kolaylığı sağlaması ve akıcılığı dolayısıyla "fe'ilȃtün mefȃ'ilün fe'ilün" ve "mef'ûlü mefȃ'ilün fe'ûlün" vezinleriyle yazmıştır. Recaizade Ekrem gerek eserlerinin tertibinde gerekse şiirlerinde, kaideleri kendisi tarafından belirlenmiş olan ferdȋ bir yaratma üslûbuna bağlıdır. Konuya göre, bağlama göre seçildiği izlenimi uyandıran nazım şekli ve vezin konusu da söz konusu üslûpta ısrarcı yaklaşımının bir parçasıdır.
Polonya'da Turkoloji calismalari, Krak6w'da bulunan Jagiellonian Universitesi'nde XX.... more Polonya'da Turkoloji calismalari, Krak6w'da bulunan Jagiellonian Universitesi'nde XX. yuzyilda baslamistir. Polonya'nin uc buyuk universitesinde Turkoloji bolumu bulunmaktadir. Bu bolumlerde genel olarak Turk dili, Turk kulturu, Turk edebiyati calismalari yapilmaktadir. Yapilan calismalar sadece Turkiye Turkleri ile ilgili olmayip butun Turk cografyasini kapsamaktadir. Bu calismanin amaci, Polonya'daki 'yeni Turk edebiyati' calismalari ile ilgili bibliyografik bir bilgi vermektir. Calismada once yazarlarin ve calismalarinin isimlerine atif yapilarak makalenin veya tercumenin icerigine dair cok kisa bilgiler; sonra da bibliyografik liste verilmektedir. Polonya'da 'yeni Turk edebiyati' calismalarinin tercume agirlikli oldugu gorulmektedir. Bununla birlikte, universitelerde yapilan akademik calismalar da bulunmaktadir. Bu calismalar Tanzimat, Servet-i Funun ve Cumhuriyet donemi sairleri ve yazarlari uzerinde yogunlasmaktadir.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında siyasi iktidar, yeni bir toplum inşa edebilmek amacıyla sosyal ve kü... more Cumhuriyet'in ilk yıllarında siyasi iktidar, yeni bir toplum inşa edebilmek amacıyla sosyal ve kültürel kurumlardan faydalanmıştır. Özellikle 1923-1950 yılları arası, Cumhuriyet'in, kurumlarıyla birlikte tesis edilmeye ve inkılâpların yaşatılmaya çalışıldığı bir dönemdir. Bu dönemde yazılan romanların büyük bir bölümünün siyasi iktidarın söylemleriyle uyum içinde oldukları görülmektedir ve bu ortamda edebiyat, toplumsal değiştirme gücüne sahip bir fonksiyon icra etmiştir. Başka bir ifade ile edebiyata, estetik bir zevkten çok, toplum üzerinde etkileyici rolü bulunan bir sanat olarak yaklaşan ilk dönem Cumhuriyet romancıları, eserleriyle toplum mühendisliği görevini üstlenmişlerdir. Cumhuriyet'in ideolojik yapılanması, özellikle 1940'lı yıllarda çok partili hayata geçene kadarki romanlar üzerinde etkili olmuş ve adeta bir kanon edebiyatının oluşmasına ortam hazırlamıştır. Romancıların önemli bir kısmı uzaktan veya yakından bu kanonik yapının içinde yer almıştır. Aslında bu yapıyı, tek partili yılların genel atmosferi olarak değerlendirmek de mümkündür. Cumhuriyetle birlikte medeniyet alanında yaşanan kırılma, yakın geçmişin uzun seneler boyunca sorgulanmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda, 1923'ten 1950'li yıllara gelene dek, henüz toplum hafızasında taze olan Osmanlı, sosyal, kültürel ve siyasal kurumlarıyla Türk romanının temel malzemesi halindedir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında genel edebiyat söyleminin dışında kalan romancılar, Osmanlı ile birçok konuda barışık olmalarından kaynaklanan bir yaklaşımla Osmanlı edebiyatını da bu yaklaşıma uygun bir biçimde ele almışlardır. Oysa Osmanlı edebiyatının sorgulandığı romanlarda Cumhuriyet dönemi romancılarının, bu edebiyatın özellikle Divan ve Servet-i Fünûn dönemlerinde toplumu değişim ve dönüşüme sevk edecek bir uyanışa ortam hazırlamadığı inancında oldukları görülmektedir.
Uploads
Papers by Gizem Akyol